Bu hafta kayda değer bir şey yoktu

00:003/12/2006, Pazar
G: 28/08/2019, Çarşamba
Selahattin Yusuf

Bir zamanlar güzel bir İrlanda köyünde bir avcı varmış. Avcı her akşam köyün kahvesine gelir, o gün ormanda gördüğü şeyleri anlatırmış. Ama her akşam aynı hikayeyi anlatmaktan sıkmıyormuş. Hikaye şuymuş. Avcı ormanda avlanırken bir dere görürmüş. Derenin ortasında büyük bir taş. Güzel mi güzel bir peri kızı, o taşın üstünde otururmuş. Altın rengi saçlarını gümüş bir tarakla taramaktaymış. Avcı her akşam, kahvenin bir köşesinde kendisini heyecanla dinleyenlere bu hikayeyi bıkmadan usanmadan anlatırmış.

Bir zamanlar güzel bir İrlanda köyünde bir avcı varmış. Avcı her akşam köyün kahvesine gelir, o gün ormanda gördüğü şeyleri anlatırmış. Ama her akşam aynı hikayeyi anlatmaktan sıkmıyormuş. Hikaye şuymuş. Avcı ormanda avlanırken bir dere görürmüş. Derenin ortasında büyük bir taş. Güzel mi güzel bir peri kızı, o taşın üstünde otururmuş. Altın rengi saçlarını gümüş bir tarakla taramaktaymış. Avcı her akşam, kahvenin bir köşesinde kendisini heyecanla dinleyenlere bu hikayeyi bıkmadan usanmadan anlatırmış. Gel zaman git zaman, günün birinde kader palavracı avcımızın karşısına bir gün gerçekten de güzel bir dere çıkarmış. Ormanın aşağılarına kadar inmiş dereyi daha yakından görebilmek için. Derenin yanına gelmiş. Biraz yürümüş. Bir de ne görsün; derenin içinde, büyükçe bir taşın üstünde oturuyormuş bir peri kızı gerçekten de! Gözlerini hayretler içinde açmış. Biraz daha yaklaşmış korka korka. Bakmış ki peri kızı gümüş bir tarakla altın saçlarını taramaktaymış.

Avcı akşamleyin, yaşadıklarının hayret duygusuyla sarhoş, köyüne yollanmış.

Kahvede yine aynı köşeye oturmuş. Avcının her günkü hikayelerinden bıkmış, aynı cümlelerle tekrar eden hülyalarından bezmiş kahve halkı artık uzak duruyorlarmış. Başka masalarda oturuyorlarmış. Fakat içlerinden birinin dikkatini çekmiş avcı. Bu akşam pek dalgın, pek üzgün, pek

suskunmuş avcı. Tek kelime etmemiş. Gözlerini masanın kenarına dikmiş, büyülenmiş veya hastalanmış gibi bakıyormuş. İçlerinden bir kaçı bu defa suskunluğunu merak etmişler avcının.

Yaklaşmışlar yanına. Sormuşlar; Hayrola avcı, niye böylesine dalgınsın, bu gün ne gördün? Avcı, dalgınlığının içinden cevaplamış onları;

“Hiç” demiş mırıldanarak, “bu gün kayda değer bir şey görmedim…”

Papa geldi gitti.

İnanın içimden gelmiyor şu çok gündem oluşturan şeylerle ilgili bir şey söylemek.

Çok genel izlenimlere sahibim Katolik inancıyla ilgili. Osmanlyı''nın İpekyolu geçitlerini tuttuğu yüzyıllardan (14. ve 15. yy) itibaren okyanuslara açılacak cesareti göstermek ve bilimi bulmak zorunda kaldıklarından beri dünyanın altını üstüne getiriyorlar. Dünyanın bütün yerli kültürleri onlar tarafından tahribata uğradı. Baltalarının, kılıçlarının değmediği yer kalmadı hemen hemen. Müslümanlar keşfetselerdi dünyanın geriye kalanını; muhtemelen şu anda dünya daha zengin bir kültürler amalgamı olarak yaşıyor olma şansına sahip olabilirdi. Ama onlar, Avustralya''dan Kanada''ya kadar her çeşit yerliyi insanın dışında, üçüncü bir canlı türü olarak tanıdılar. Bunu dini kitaplarında doktrinleştirdiler. Onlara insan muamelesi yapmak günahtı yakın zamanlara kadar. Böyle.. Güney Amerika ve Kuzey Amerika''daki katliamlar, insana insanlık hakkında yepyeni felsefi ipuçları verecek denli vahşidir. Ben birkaç bin sayfa okudum bunları. Gerçek bir manevi çöküştür Amerika kıtasındaki Hıristiyan davranışı…