Türkiye, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumla birlikte yeni bir döneme girmiş ve Parlamenter Sistem’den Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçmişti. Geçtiğimiz pazar günü de bu sisteme geçildikten sonra, ilk kez Mahalli İdareler Seçimi için sandık başına gidildi. 56 milyon 911 bin 967 seçmen, 30’u büyükşehir, 81 il, 922 ilçe ve 386 beldede 8 bin 270 adayın belirlenmesi için oy kullandı. Vatandaşlar, 5 yıl görev yapacak bin 389 belediye başkanını belirledi.
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yakınlaşan AK Parti ve MHP, hem 16 Nisan referandumunda hem de 24 Haziran 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ittifak yaptı. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli liderliğinde Cumhur İttifakı’nda buluşan iki parti, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerinde de ittifak kararı aldı.
Devletimiz ve milletimizin bekası ile ülke istikrarı için AK Parti ve MHP’nin öncülük ettikleri Cumhur İttifakı, 24 Haziran Genel Seçimlerinde olduğu gibi 31 Mart Yerel Seçimlerinden de üstün bir çoğunlukla çıkmayı başardı. 16 tanesi Büyükşehir Belediyesi olmak üzere toplamda 50 ilin belediye başkanını Cumhur İttifakı adayları aldı.
Çok detaya girmeden en kestirme sonuç; milletin, bu seçimle Cumhur İttifakı’nı onayladığıdır. Milli ve yerli duruşun sonuna kadar arkasında olunduğu çok net ifade edilmiştir. 16 yıllık AK Parti iktidarına ve 1994 yılında temelleri atılan AK Parti belediyeciliğine devam kararı çıkmıştır.
Şimdi biraz seçim öncesine giderek, bu süreçte yaşananları biraz hatırlamaya çalışalım. Öncelikle, istikrarlı bir şekilde sistem değişikliğine giderek ayağındaki tüm prangalardan kurtulmaya çalışan Türkiye, içerde ve dışarda birçok kesimi rahatsız etmiştir. Bu kesimler, özellikle yurt dışındaki destekçileri vasıtasıyla Türk ekonomisi üzerinde spekülatif hareketlere kalkışmış ve insanların AK Parti’ye olan desteklerini azaltmaya çalışmışlardır. Tüm hesaplarını, insanların ceplerine dokunmak üzerine ve bedelini de AK parti aleyhine döndürmek üzere yaptılar.
Ancak, çok yanıldılar. Birincisi, Türk ekonomisinin dinamikleri çok sağlamdı ve kaptan olaya hakimdi. İkincisi, insanlar Türkiye’nin önünde çok önemli bir sorun olarak duran beka sorununu her şeyin üstünde önemsedi. AK Parti seçmeni, adaydan dolayı bir rahatsızlık duyduysa, bunu da yine Cumhur İttifakı içinde çözdü ve millet ittifakına prim vermedi.
Eğer tersi bir durum olsaydı emin olun 1 Nisan sonrası FETÖ’nün hortlayacağı, terör örgütü PKK’nın tekrar harekete geçeceği, vesayet odaklarının ellerini ovuşturacağı ve ekonomideki dengelenme sürecinin dengesinin bozulacağı bir dönem olacaktı.
Neyse ki 31 Mart seçimleri, Türkiye ile ilgili planları olanların emellerini gerçekleştirmelerine izin vermeyerek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni ve o sistemin liderinin devamını sağlamıştır.
Şimdi, önümüzde seçimsiz 4 yıldan fazla bir sürenin olması, ekonominin ihtiyacı olan yapısal temel dönüşümlerin hızla gerçekleştirileceğine fırsat verecektir.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, ekonomi yönetiminin uzun süredir üzerinde çalıştığı kapsamlı reform paketini seçimden sonraki ilk hafta açıklayacağını söyledi. Paketle vergiden finansal mimariye, tarımdan sermaye piyasalarına kadar pek çok alanda önemli değişikliklerden bahsetti.
Ekonominin yol haritası niteliğindeki paketle, daha adil ve tabana yayılmış bir vergi sistemine geçilecek. Dolaylı vergiler azaltılacak, kayıtlı ekonomiye geçiş hızlandırılacak. İşsizliğin azaltılması ve gelir dağılımının iyileştirilmesi için de adımlar atılacak. Tarımda üretim planları yeniden yapılanacak, teşvik sistemine çekidüzen verilecek.
Bu kapsamda; ihracatta ileri teknoloji içeren ürünlerin oranının artırılması, finansman kaynaklarının da daha uzun dönemli yatırımlara yani üretimi güçlendiren, katma değerli ürün üretimini artıran ve yurtiçinde üretilmesi mümkün ithal girdilerin üretilmesi için gerekli olan yatırımlara aktarılması için çalışma yapılmalıdır. Bu maddelerden mümkün olanlarının yurt içinde üretilmesi, ithalatı ve dolayısıyla da cari açığı azaltacaktır.
Ekonomide doğrudan yabancı yatırımların giderek azalması ve sermaye çıkışlarının yaşanması büyüme, dış borç ve cari açık için önem arz eden kritik problemden biri. Doğrudan yatırım cazibesinin artırılması için gerekli istikrar ve hukuksal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Tarım sektöründe ithalat yerine yerli üretimi artıracak teşviklerin artırılması sağlanmalıdır. Proje bazında devlet tarafından verilen teşvikler artırılmalıdır. Özellikle, özel sektör yatırımlarında çeşitliliğin artırılmasıyla istihdamın ve üretimin artırılması sağlanabilir.
Bundan sonraki destekler inşaattan daha çok ihracata dönük olmalı. Turizm, deri gemicilik, makine, demir çelik, otomotiv gibi hem döviz kazandıran hem istihdam yaratan stratejik alanlara teşvik verilmelidir.
Özetle Milletimiz, 31 Mart seçimleriyle demokrasiye, üretime, istihdama, büyümeye, kalkınmaya, gelişmeye, milli iradeye, istiklaline ve istikbaline, siyasi ve ekonomik bağımsızlığını güçlendiren itibarlı bir Türkiye hedefine sahip çıkmıştır.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.