2020 yılında en çok enflasyon, faiz ve kurun birbirlerine olan etkisi tartışıldı. Özellikle enflasyon artışının sebebinin kur, kurun artış sebebinin de faizlerin düşmesi olarak yorumlanması bu konudaki tartışmaları daha da alevlendirdi. 2020 yılı enflasyonu %14,06 olurken bu enflasyon oranının içindeki gıda fiyatlarının artışı %21,8 civarında gerçekleşti. Özellikle yaş sebze ve meyvede fiyat artışı çok daha yüksek oldu. Bunun yanında yumurta, et, ayçiçek yağı vb ürünlerde de 2020 yılı enflasyonu
2020 yılında en çok enflasyon, faiz ve kurun birbirlerine olan etkisi tartışıldı. Özellikle enflasyon artışının sebebinin kur, kurun artış sebebinin de faizlerin düşmesi olarak yorumlanması bu konudaki tartışmaları daha da alevlendirdi. 2020 yılı enflasyonu %14,06 olurken bu enflasyon oranının içindeki gıda fiyatlarının artışı %21,8 civarında gerçekleşti. Özellikle yaş sebze ve meyvede fiyat artışı çok daha yüksek oldu. Bunun yanında yumurta, et, ayçiçek yağı vb ürünlerde de 2020 yılı enflasyonu oldukça yüksek gerçekleşti. Bakıldığında aylık bazda fiyatı en çok artan 20 ürünün 13’ü gıda ürününden oluşmaktadır.
Kovit-19 salgını sebebiyle ülkelerin kapanması ve gıda harcamaları dışında tüm harcamaların neredeyse durma noktasına gelmesi, küresel gıda fiyatlarının da artmasına neden oldu. Pandemi sebebiyle ülkelerin ürettiklerini stoklama yoluna gitmelerinin yanısıra gıdaya olan talep ve küresel gıda fiyatlarının da son 6 yılın en yüksek seviyelerinde seyretmesi, yurtiçinde de gıda fiyatlarının yükselmesinde etkili oldu.
Türkiye’deki gıda fiyatları ise, küresel gıda fiyatlarının %10 daha fazla üzerinde artış gösterdi. Bu artış oranıyla gelişmekte olan ülkeler arasında Arjantin’in ardından ikinci sıraya yerleşirken, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında lider konumuna yükseldi.
TCMB, faiz toplantıları sonrası hep gıda enflasyonundaki yükselişe dikkat çekti. Ve bu yükselişin durdurulması için tedbir alınmasından bahsetti.
Peki nasıl bir tedbir alınmalı? Niye dünyada gıda enflasyonunda en önlerdeyiz? Bu soruların cevabını dünyada ve Avrupa’da tarım kooperatiflerinin yapısına baktığımızda görüyoruz. Avrupa’da tarım kooperatiflerinin tarımsal işlem ve satışta pazar payı %60’tır. Dünya’da ise kooperatifler, küçük üreticilerin korunması, küçük katkılarla büyük organizasyonlar kurulması ve regülasyon gibi önemli görevler üstlenmektedir.
Türkiye’de ise Tarım Kredi Kooperatifi (TKK); geniş kurumsal yapısına karşın, büyük oranda Hazine kaynağını çiftçilere kredi olarak dağıtma işi dışında esaslı bir görev üstlenmemiştir. Tarım politikaları konusunda çözüm geliştirememiştir. Halbuki üreticinin ölçek, eğitim, verimlilik, dağıtım kanalı, fiyat ve pazar gibi önemli sorunları var.
Bu sorunların giderilmesi için de 2000 kooperatif, 16 bölge kooperatifi, merkez birliği ve 13 iştiraki ile büyük bir organizasyon olan Tarım Kredi Kooperatifleri devreye sokulmalıdır. Öncelikli olarak yapılması gereken;
TKK, kooperatifler üzerinden çiftçilerin tarımsal girdi maliyetlerini düşürerek üretimin artırılmasını sağlamalıdır. Ayrıca, tarımsal üretimin tüketici ile buluşması için etkin bir tedarik zinciri kurarak, ürün arzı ile pazar talebi arasındaki dengeyi sağlamalıdır. Bunun için ürün çeşitliği ve miktarı politikaları belirlenmelidir.
Ülkedeki organizasyon ağı sayesinde TKK, piyasadaki çeşitli ekonomik aktörlerin ekonomik sistemde fazlaca yer ve söz sahibi olmalarını engelleyerek denge sağlayıcı bir mekanizma kurmalıdır.
Ürünlerin, tarımsal üreticiden pazara erişim zorluklarını aşmada araya birçok tüccar girmektedir. Ürün satılana kadar aracı olan tüccarlar nedeniyle, çiftçinin toplam kazancın 1/8 kadarını alabildiği belirtilmektedir. Üretici açısından depolama ve ulaştırma imkanlarıyla, uzak pazarlara erişim sağlanmalıdır. Bunun için;
Soğuk zincir yatırımları için özel ve kooperatif girişimciliği yaygınlaştırılmalıdır. Gıda lojistiğinin vazgeçilmez parçası olan soğuk zincirin ürün toplama, depolama ve dağıtım sırasındaki kayıpları minimize edilerek ve daha uzun bir bölgesel dağıtım sınırına ulaşılarak getireceği katma değerden faydalanılmalı.
Bunun için ‘Tarladan Sofraya’ konseptine uygun ve ortak üretim arzını sağlayacak özel TKK perakende zinciri hızlı bir şekilde kurulmalıdır.
Sonuç olarak daha birçok çözüm noktası sayılabilir. Ancak, Türk tarımındaki en önemli iki yapısal sorunun öncelikle halledilmesi gerekir. Birincisi eğitimli ve bilinçli çiftçi kaynağı eksikliği, bir diğeri ise tarımsal arazilerin ölçek ekonomisine uygun olmaması sebebiyle tarımsal üretimdeki verimsizlik.
Tarımın bu şekilde öncelikli kronikleşen sorunlarının çözülmesi için TKK yapısı, dünyadaki kooperatifçiliğin fonksiyonları ile örtüşen bir yapıya dönüştürülmelidir. Aksi takdirde, önemli bir kısmı faaliyet ve organizasyon eksikliğinden kaynaklanan gıda enflasyonunun kısa sürede çözümü zor gözükmektedir.