Fiyat istikrarı ve iş kuruluşlarının dayanışması

04:002/02/2021, Salı
G: 2/02/2021, Salı
Şahap Kavcıoğlu

Geçen hafta iş dünyasının dört büyük kuruluşu olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ile Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) başkanları ortak bir açıklama yaptı. Bu ortak açıklamanın, TCMB’nin 28 Ocak tarihinde yapacağı yılın 1. Enflasyon Raporu toplantısından iki gün önce 26 Ocak’ta yapılması çok anlamlı idi.Bu kuruluşlar yaptıkları açıklamada TCMB’nin politikalarını desteklediklerini

Geçen hafta iş dünyasının dört büyük kuruluşu olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) ile Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) başkanları ortak bir açıklama yaptı. Bu ortak açıklamanın, TCMB’nin 28 Ocak tarihinde yapacağı yılın 1. Enflasyon Raporu toplantısından iki gün önce 26 Ocak’ta yapılması çok anlamlı idi.

Bu kuruluşlar yaptıkları açıklamada TCMB’nin politikalarını desteklediklerini vurgulayarak, önceliğin fiyat istikrarının sağlanması olduğunu belirttiler. Gerçekten de TCMB’nin yüksek faiz politikası nedeniyle yalnızlaşmasından dolayı örtülü bir şekilde önceden düşünülmüş önemli bir destek açıklaması oldu. Böylelikle bu açıklama TCMB’nin elini faiz noktasında daha da güçlendirdi.

Çünkü TCMB Başkanı 28 Ocak enflasyon raporu toplantısında; “Biz bu yüksek faize, fiyat istikrarını sağlayana kadar devam edeceğiz” dedi. Böylece faiz lobisini oluşturan tüm kesimlerin özellikle de TÜSİAD gibi iş kuruluşlarının yüreğine su serpti. Ancak dikkatimi çeken faize karşı duyarlı olması gereken MÜSİAD ve yüksek faiz karşısında fazlaca ezilen esnaf ve KOBİ’nin temsilcisi sayılan TESK’in bu topa girmesi. Yine dikkat çeken bir konu, bir hafta önce yüksek faizden dolayı bankaları suçlayan TOBB Başkanı’nın bugün böyle bir U dönüşü yapması. Burada önemli olan bir diğer husus ise, TOBB ve TESK’in kendi tabanlarının tepkisine rağmen fiyat istikrarını öncelemeleridir.

Türkiye’de her kesimi temsil eden bu iş kuruluşlarının geçmiş davranışlarını biraz analiz ettiğimizde bu bildiriyi daha iyi anlamış olacağız.

Öncelikle fiyat istikrarının ne demek olduğuna bir bakalım. Fiyat istikrarı, fiyatların değişmeyeceği demek değil, fiyatların ani iniş çıkışlarının kontrol altına alınması demek.

Peki, bu kurumların geçmiş yıllarda kur artışından dolayı birden fiyatları artıran ve kendi üyeleri olan firmalara nasıl bir yaptırım uyguladıklarını bilen var mı?

Yine bu ortak açıklamada “İş dünyasında enflasyonla mücadelenin önemi ve fiyat istikrarının orta-uzun vadeli büyüme ve istihdam perspektifine olumlu katkısı konusunda farkındalığı artırmak için kurulacak bu istişare mekanizmasının son derece yararlı olacağına inanıyoruz” ifadesini okuyunca, 2019 yılında kur artışı ile başlayan fiyat artışlarının engellenmesi için o zamanki ekonomi yönetiminin başlattığı “Enflasyonla Topyekun Mücadele” kampanyasında ne kadar fedakarlık yaptıklarını hatırlayan var mı?

Yine “Fiyat istikrarının sağlanmasıyla Türkiye’de yatırım ortamı iyileşecek, öngörülebilirlik artacak, böylece katma değeri yüksek yeni teknoloji yatırımlarını ülkemize çekmek mümkün olacaktır” demelerine rağmen, 2019 yılında kamu bankaları kanalıyla kullandırılan düşük faizli kredileri yatırım yerine dövize yatıran üyelerine nasıl bir yaptırım uyguladılar? Doğrusu merak ediyorum.

Bu bildirinin net özeti;

Enflasyon ve fiyat istikrarının sağlanması için TCMB’nin sıkılaştırma politikasına daha uzun bir süre devam etmesine diğer bir ifadeyle, sadece yüksek faiz politikasını sürdürmesine destek olmaktır.

Bu politikaya ikinci destek ne yazık ki bu kuruluşların yanı sıra IMF’den gelmiştir. IMF ilk defa TCMB’nin politikalarını doğru buluyor ve destekliyor. IMF’in yaptığı açıklama aynen şöyle;

“Hızlı para ve kredi büyümesinden uzaklaşan son politika dönüşü memnuniyetle karşılanmıştır. 2020’nin sonlarından itibaren, para politikasının sıkılaştırılmasının (yani faizin yükseltilmesinin), geçici düzenleyici tedbirlerin gevşetilmesinin ve devlete ait banka kredilerindeki belirgin yavaşlama TL üzerindeki baskıyı sınırlamaya ve güveni yeniden inşa etmeye yardımcı olmuştur.”

IMF’nin güvenini yeniden kazandık! Türkiye ile ilgili yaptığı değerlendirme ne kadar manidar değil mi? Hatta IMF daha da ileri giderek Kasım ayından önce Türkiye’nin negatif büyüme yaşayacağını söylerken şimdi 2020 yılı için pozitif büyüyeceğini, 2021 yılında da %6 büyüyeceğini tahmin ediyor.

Bir başka destek de en büyük özel bankanın genel müdüründen geliyor. Ne yazık ki düşük faizle kredi verilmesine direnen bu bankacılar, faizin yükselmesini desteklemektedirler.

Yine hükümetin her konuda ekonomi politikalarını eleştiren muhalefet kanadından da faizin artırılması noktasında hiçbir eleştiri gelmedi. Hatta memnuniyetle karşıladılar.

Tüm bu açıklamaları okurken Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediği “Kimler kimlerle beraber” sözü aklıma geldi.

#Fiyat istikrarı