2021 yılına girerken beklentilerimizi ve olası gerçekleşmeleri ifade etmek için öncelikle bu yeni yılın en yüksek risklerini dikkate almak gerekir. Kovit-19’un ortaya çıkmasıyla bütün beklentilerin değiştiği bir 2020 yılı geçirdik. 2021 yılının ekonomik ve siyasi beklentilerini bu salgının etkisiyle oluşan psikolojiyle analiz ettiğimizde, dünyanın artık yeni bir döneme girdiğini kabul etmemiz gerekir. Daha iyi bir dünya için nelerin göz ardı edilmesi, nelerin önemsenmesi gerektiği, yeni bir programla
2021 yılına girerken beklentilerimizi ve olası gerçekleşmeleri ifade etmek için öncelikle bu yeni yılın en yüksek risklerini dikkate almak gerekir. Kovit-19’un ortaya çıkmasıyla bütün beklentilerin değiştiği bir 2020 yılı geçirdik. 2021 yılının ekonomik ve siyasi beklentilerini bu salgının etkisiyle oluşan psikolojiyle analiz ettiğimizde, dünyanın artık yeni bir döneme girdiğini kabul etmemiz gerekir. Daha iyi bir dünya için nelerin göz ardı edilmesi, nelerin önemsenmesi gerektiği, yeni bir programla ortaya konulmalı. Küreselleşme ve millileşme kavramlarının yeni bir boyut kazandığı bir yılda, geçmişten buyana kartopu gibi büyüyerek gelen sorunların oluşturduğu riskleri asla göz ardı edemeyiz.
2021 yılında öne çıkacak risklerin başında tarım sektöründeki bazı konular geliyor. Küresel iklim değişikliğiyle oluşan kuraklık başta olmak üzere meydana gelen durumlar, tarımsal üretimi ciddi derecede tehdit ediyor. Kovit-19 salgını nedeniyle kendi kendine yeterlilik konusunun öne çıkması da ülkelerin tarımsal politikalarında ciddi değişikliğe yol açacak diğer bir durum.
Ayrıca, pandemi sürecinde hükümetler tarafından birçok sektöre verilen destek ve teşvikler ne yazık ki tarım sektörüne verilmedi. Bu destek ve teşvik paketlerinden yararlanamayan tarım sektörünün finansal desteğe ihtiyacı 2021’de daha fazla olacak gibi duruyor.
İkinci büyük risk teknolojide yaşanıyor. Dünya kovit-19 salgınını etkisizleştirmek için aşıyı beklerken, 2021’de yüz milyonlarca insan evden çalışmaya, e-ticaret ile alışveriş yapmaya, internet üzerinden eğitim almaya ve evden sosyalleşmeye devam edecek. Bu faaliyetlerin çoğu için daha az güvenli ev bilgisayarları ve bağlantıların kullanılması nedeniyle ciddi güvenlik problemleri yaşanacaktır.
Yine pandemi, tüketicilerin ve küçük işletmelerin bankacılık hizmetlerini kullanma şeklini kalıcı olarak değiştirdi. Nakit kullanımındaki azalma, pandemi nedeniyle 10 yıllık yol kat etti. Örneğin Norveç Merkez Bankası, ülkedeki nakit ödemelerin mart ayından bu yana %4’e düştüğünü açıkladı. Ödemelerin akıllı, güvenli ve esnek olması, ödeme kanallarında kalıcı değişim yaratarak bankaların müşterileriyle olan yüz yüze iletişimini de azaltacak. Şubeler tamamen yok olmayacak ama başka yöntemler gelişecek.
Dünya ekonomisinde salgın sonrası dengelerin yeniden kurulacağına yönelik önemli ekonomik ve politik gelişmelerin işaretleri alınıyor. 2020 sonunda Çin’in başını çektiği 15 Asya-Pasifik ülkesi bölgesel kapsamlı ekonomik ortaklık anlaşmasına (RCEP) imza attı ki bu, dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması niteliğinde. RCEP anlaşmasının dışında kalan ABD ve diğer ülkeler, 2021 ve sonrasına dair bölgesel bazda yeni ikili anlaşmalara yönelebilir.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın enerji üreten ülkelerini zorlu bir 2021 yılı bekliyor. Pandemi nedeniyle küresel enerji talebindeki azalış, Cezayir’den İran’a, hükümetlerin kasalarına daha az nakit gireceğinden dolayı ekonomilerini zayıflatacaktır. Enerji fiyatlarının düşük kalması, kovit-19 salgınından önce zaten istikrarsızlık yaşayan hükümetler üzerindeki baskıyı sürdürecek. Birçok ülke harcamaları kısacak, yatırımlar azalacak ve bunun sonucu olarak işsizlik artacaktır.
Avrupa Birliği’nin pandeminin etkisinden kurtulmak için 750 milyar avroluk kurtarma fonunun onaylanmasında Şansölye Merkel’in siyasi becerileri olmasaydı, üyeler arasında eşi görülmemiş bir iç bölünmeyle karşı karşıya kalınırdı. Avrupa’nın geleceği için rekabet eden Fransa ve Almanya’nın birliği de risk altındaydı. Avrupa’nın en önemli lideri Merkel’in 15 yıl sonra 2021’de görevinden ayrılması da AB açısından en büyük riski oluşturuyor.
Diğer yandan gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik krizler, küresel büyümeyi önemli ölçüde azaltabilir. Özellikle kovit-19’dan en fazla etkilenen Ortadoğu ve Latin Amerika’daki ülkelerde artan yoksulluk, işsizlik ve eşitsizlikler göz önüne alındığında ülkelerin mali yapıları daha da bozulacaktır.
Özetle aşı üretim kapasitesine sahip olmayan pek çok ülke, 2021’in sonlarına ve hatta 2022’ye kadar aşıyı tedarik edemeyecek. Yaygın aşılama başladığında ne koronavirüs ne de geniş çaplı etkileri ortadan kalkacak. Bu yıl kovid-19’un kalıcı semptomlarının sadece sağlığımızı değil, küresel ekonomiyi de tehdit ettiği bir yıl yaşayacağız.