İnternet ve Türkiye

04:0024/08/2018, Friday
G: 24/08/2018, Friday
Özlem Albayrak

Önceki gün yazdığım yazıdahttps://www.yenisafak.com/yaza...ABD’yle gerilen ilişkilerimiz nedeniyle teknolojide yerlileşme yönelimi kapsamında Whatsapp yerine Türk mühendisler tarafından geliştirilen Turkcell BİP uygulamasına geçme tartışmalarına değinmiştim.Bu kapsamda, belki Whatsapp uygulamasından daha işlevsel ve kullanışlı olmasına rağmen; küreselleştirilmedikçe ve Türkiye bilgi teknolojilerine yatırım yapan ve bu teknolojileri bizzat kendisi üreten bir ülke haline gelmedikçe BİP’in Whatsapp

Önceki gün yazdığım yazıda
ABD’yle gerilen ilişkilerimiz nedeniyle teknolojide yerlileşme yönelimi kapsamında Whatsapp yerine Türk mühendisler tarafından geliştirilen Turkcell BİP uygulamasına geçme tartışmalarına değinmiştim.

Bu kapsamda, belki Whatsapp uygulamasından daha işlevsel ve kullanışlı olmasına rağmen; küreselleştirilmedikçe ve Türkiye bilgi teknolojilerine yatırım yapan ve bu teknolojileri bizzat kendisi üreten bir ülke haline gelmedikçe BİP’in Whatsapp karşısında başarı şansının –maalesef- düşük olacağından söz etmiştim.

Bilgi teknolojileri dediğimiz şey temelde internet. Ve, insanlığın kültürünü, yaşam biçimini, zaman ve mekan algısını, özetle maddi temellerini sonsuza dek ve sersemletici şekilde değiştiren bu küresel ağı, rahatlıkla bir devrim olarak tanımlayabiliriz.

Bundan yüzyıllarca önce buhar makinesi ve döner çıkrığın icadıyla başlayan sanayi devriminin başat aktörü nasıl ki İngiltere olduysa, bilgi teknolojileri devriminin de tarihi 1960lı yıllar ve anavatanı ABD’dir. Ama bilimin yeni paradigması haline gelen internet devriminin temelini atanlar, başı çekmelerine sadece ABDli bilim insanları değildi. Silikon Vadisi’nde ve prestijli ABD Üniversitelerinde çalışan, dünyanın onlarca ülkesinden devşirilmiş parlak bilim adamlarıydı.

Çıkış gerekçesi de ilginç. 1950’lerde Sputnik’in uzaya fırlatılışının ardından, Amerikan ordusunun ileri teknoloji müessesesi telaşa düşünce; ABD Savunma Bakanlığı ile İleri Araştırma Projeleri Kurumu (ARPA) nükleer saldırıdan etkilenmeyecek bir iletişim sistemi tasarlamaya girişti, yapılan bir dizi çalışmanın adını da ARPANET koydu.

İnternetin atası diyebileceğimiz ARPANET’in yani, asıl çıkış gerekçesi olası bir Rus saldırısının Amerika’daki iletişim ağlarını çökertmesi tehlikesine karşı teyakkuz haliydi.

Öte yandan internetin gelişimini başta Silikon Vadisi olmak üzere Amerika’nın çeşitli üniversitelerinde ve ardından Avrupa’da yapılan çalışmalar sağladı. Başlarda şirket çalışanları ya da üniversitelerdeki bilim insanları arasındaki iletişimi sağlayan ağlar şeklinde işlev gören internet, giderek sivil bir iletişim sağlayıcısı ve bilgi iletkeni olarak tasarlanmaya; ses, görüntü ya da veri dahil her türlü mesajın paketlenerek eklenmesiyle sadece enformasyon değil, eğlence aracı olarak da kamusal erişime açık hale gelmeye başladı.

Başlarda güvenlik amaçlı olan internet giderek siviller eliyle gelişti. Mesela internet sisteminin önemli bir unsuru olan modem, 1978 yılında Chicagolu iki öğrenci tarafından, bilgisayar programlarını birbirine aktarmak için, Chicago kışında evleri arasındaki onca yolu tepmek yerine telefonu kullanmalarını sağlayacak bir sistem bulmaya çalışırlarken icat edildi. Bu öğrenciler dahil olmak üzere belli teknoloijk atılımları sivil imkanlar dahilinde yapanların genel adı ise “hacker”dı. Bilindiği gibi bu terim günümüzde internet korsanlarını niteliyor ve kötü anlamıyla biliniyor.

Mesela kullanıcılara istedikleri bilgiyi bulabilmeleri için kolay bir arama sistemi kuran World Wide Web (www) uygulaması da 1990lı yıllarda, dünyanın en ünlü fizik araştırma merkezi olan CERN’de gerçekleşti. CERN’deki bilim insanları da, araştırmalarını “hacker”lar denilen sivil grubun teknoloji kültürüne dayandırdılar. Japonların buna katkısı ise, enformasyon teknolojisini fakslardan video oyunlarına dek pek çok alanda imal etmeleri, yeni bir ürün furyasına öncülük etmeleri oldu.

Denilir ki ABD’nin 70’lerdeki ekonomik krizden sağ çıkabilmesinin nedeni enformasyon teknolojilerindeki bu paradigmatik atılımıdır. Yine ABD’de 1990’larda başlaması ve oradan tüm dünyaya yayılması öngörülen ekonomik krizin 2008 yılına kadar ertelenebilmesinin sebebi de, sözü edilen teknolojiyi sürekli geliştirerek küçültmesi, mikroçip düzeyine indirerek dünyaya ihraç edebilme başarısını gösterebilmesidir.

Enformasyon teknolojisinin gelişimi sona ermiş değil; kapanmaya değil açılmaya müsait olduğu ise, çıplak gözle görülebilecek denli ortada olan bir gerçek. Türkiye, bilimsel çalışmalar açısından hala belirleyici ve bilim insanları açısında cazibe merkezi olan bir ülke olmamasına karşın, hiçbir zaman geç değil. Nereden başlansa iyidir.

#İnternet
#Türkiye