Nitekim, Hac Suresi’ndeki şu üç ayette, Rabbimiz bizim bu durumumuzu ve bu durumun bizde doğurduğu yükümlülüğü şöyle beyan etmiştir:
Meallerini verdiğim bu üç ayet esasında, önceki yazımda dile getirdiğim hususu daha da açabilirim:
Bu sorunun cevabını, öncelikle, bir inancı (ve dolayısıyla bir dünya görüşünü de) çerçeveleyen, yukarıda meallerini verdiğim üç ayette aramam gerekir.
İçinde bulunduğumuz dünyadan bize verilen şey, üzerindekilerin verilmesi yoluyla yeryüzüdür.
Diğer bir söyleyişle, içinde bulunduğumuz dünyadan bizim nasibimize düşen, yeryüzündekilerde tasarrafta bulunma hakkıyla yeryüzünün kendisidir.
Bu manada dünya bizden müstağnidir, biz olsak da olmasak da o kendi yörüngesindeki hareketini sürdürmektedir. Bu nedenle dünya bizim elimizin (hükmümüzün) altında değildir; hizmetimize verilmeleri yoluyla elimizin altında olan yeryüzüdür ve bu yanıyla yeryüzü dünyanın zemini olma esasında aynı zamanda onun sahnesidir (bkz.: Martin Heidegger, Varlık ve Zaman, çev.:Aziz Yardımlı, İdea Yayınevi, İstanbul 2004, s. 545); “Yeryüzü bütün doğmakta olanların doğumunu kendileri olarak gizleyen şeydir. Yeryüzü gizleyen olarak doğmakta olanlarda bulunur.” (Heidegger, Sanat Eserinin Kökeni, çev.:Fatih Tepebaşlı, De Ki yayınevi, Ankara 2007, s. 37).
Bunlardan hareketle, alıntıladığımız üç ayetin meallerini izleyerek mezkur idrak ve gayretin mahiyetini şu şekilde belirleyebiliriz:
* Allah, yeryüzündekileri ve yeryüzünden verilenleri temsil babında denizdeki gemileri hizmetimize vermiş; verdiklerini gökyüzünde düşme istidadındakilerden yana korumaya almıştır. Zira Allah bize karşı Rauf ve Rahim’dir.
* Bize yeryüzünde hayat veren, ödürdükten sonra hayat verecek Allah’a karşı (nakörlüğümüz sabit olsa da) nakörlük etmemiz büyük bir saçmalıktır.
* İbadet usulleri ümmetlere göre farklılıklar taşır. Bunun üzerinden çekişmemiz gereksizdir ve bu nedenle Peygamberimizin dosdoğru kılavuzluğunda, onun ümmetine mensup olarak Rabbimize devet etmeyi sürdürmeliyiz.
Bu mahiyet minvalinde oluşan dünya görüşü ise, el-Kadir Allah’ın, Rauf ve Rahim sıfatlarıyla tahkim ettiği güveninde sabit bulunup, aynı zamanda bir din savaşı olması yönünden yurt tutma / yurdunu koruma savaşını akideler tartışmasına konu edinerek tavsatmak yerine, dosdoğru bir kılavuzluk olan Muhammedi davet üzere sürdürme emrinden oluşmaktadır.
Ahmet Şah ile Turan Melek Hatun’un bu dünya görüşünün bağlıları olarak, “Ölmemiz ve diriltilmemiz, yurt nimetine mazhar olup olmamamız Allah’ın elinde iken, hayatımız ve neslimizin geleceği hakkında endişeye kapılmamız yersizdir; bize düşen ‘Sen Rabbine davet etmeye bak’ emerine uygun, bu daveti mimari yoluyla görünürlüğe taşımaktır” diye düşünmüş ve bu anlayışla Divriği’de buna mahsus bir dünyayı inşa etmiş olmaları çok güçlü bir ihtimaldir.
Şimdi şunu sormalıyız: Divriği Ulucamii ve Darüşşifası neden sanatla veya sanatlı inşa edilmiştir?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.