EDISYON:

Şule Yüksel Şenler

00:0014/06/2010, الإثنين
G: 3/09/2019, الثلاثاء
Ömer Lekesiz

Şule Yüksel Şenler''in İslâmî bir hayatı benimseyerek, topluluklar huzurunda Kelâm-ı Kadîm''den ayetler okumaya başladığında ben elifbâyı yeni söküyordum...Onun, Bugün gazetesindeki köşe yazıları, okumanın bilgilenmeyle ve düşünmeyle ilişkisini kurmayı öğreneceğim zamana denk düşmüştü...Kitap tiryakiliğimin başlama günlerine rastlamıştı Huzur Sokağı''nın yine Bugün gazetesinde tefrika halinde yayınlanması...Mahkum oluşu bir sistem sorgulamasıydı benim için, “biz” ve “onlar” ayrımlı bir ötekileştir(il)me

Şule Yüksel Şenler''in İslâmî bir hayatı benimseyerek, topluluklar huzurunda Kelâm-ı Kadîm''den ayetler okumaya başladığında ben elifbâyı yeni söküyordum...

Onun, Bugün gazetesindeki köşe yazıları, okumanın bilgilenmeyle ve düşünmeyle ilişkisini kurmayı öğreneceğim zamana denk düşmüştü...

Kitap tiryakiliğimin başlama günlerine rastlamıştı Huzur Sokağı''nın yine Bugün gazetesinde tefrika halinde yayınlanması...

Mahkum oluşu bir sistem sorgulamasıydı benim için, “biz” ve “onlar” ayrımlı bir ötekileştir(il)me üstüne ilk sorularımı üretişimdi...

En delişmen zamanlarımda Rasim Özdenören gibi bir ustanın edebiyat halkasına katılmak, potansiyel bir “Bilal” olma ve potansiyel “Feyza”lara karşı bir tedbir üretme ihtiyacımı ortadan kaldırıvermişti.

Rasim Özdenören''in, tıpkı merhum Turgut Cansever''in “idrak seviyemize göre inşa ederiz” söyleşindeki gibi, saf ve doğru (Müslümanca) bir idrakin, dünya görüşümüzü, dilimizi, yazma nedenimizi kendiliğinden belirleyeceği tezini benimsediğimde Şule Yüksel Şenler''le arama edebiyat girivermişti.

Özellikle Köy Enstitülü yazarların resmi ideolojiyi benimsetmek amacıyla yazdıkları romanlarla, Şule Yüksel Şenler''in (Hekimoğlu İsmail ile) başlattığı “hidayet romanları”nı, sosyolojik bir perspektifle “etki-tepki” olgusuna göre konumlandırmak bana daha doğru gelmişti çünkü...

Bugün de böyle düşünüyorum. Bir tarafta dini hafife alan, Müslümanları özellikle din adamları üstünden kötülemeye, cehaletle itham etmeye kalkışanlara karşı, onları savunan birinin çıkması, yapılan yanlışlara roman diliyle de itiraz etmesi kaçınılmazdı.

“Huzur Sokağı”nın bu kaçınılmazlığın bir fenomeni olması, zamanında İslâmî dünya görüşünü benimsemeleri noktasında binlerce insanı etkilediği gibi, daha çocukluğumda beni de etkileyen Şule Yüksel Şenler''i “aktivist / eylemci” yönüyle, çığır açıcı sıfatıyla konuşmamı engellememeliydi.

Hatam budur; geç kaldım “benim” Eylemci Şule Yüksel Şenlerimi anlatmakta...

O, bir ahir zaman destanının kahramanıdır çünkü...

Arkasında cemaatler, vakıflar, medya kuruluşları, bankalar olmaksızın, adeta eline demirden bir asa alıp, ayaklarına demirden birer çarık geçirip Anadolu yollarına düşen, konuştuğu her yerde yeniden bir zihnî inşa eylemini başlatan ilk kadındır Şule Yüksel Şenler...

Birini diğerine tercih etmeksizin, Bediüzzaman''ın ilminden, Mahmut Efendi''nin irfanından beslenmiştir; hiçbir ismi yükseliş merdiveni olarak kullanmamış, kendi merdivenini kendi kurmayı ve ona tek başına tırmanmayı seçmiştir Şule Yüksel Şenler…

Şehirde Müslüman kadın olmanın, Müslümanca örtünmenin ve kadın olarak sosyal hayatın kurucu unsuru olmayı “yeniden” talep etmenin adıdır Şule Yüksel Şenler...

Yiğitliğin, doğruları söylemenin, “emr-i bil ma''ruf ve nehyi a''nil münker” emrinin sadece erkeklere mahsus olmadığını, kadına bu hasletleri yeniden kazandırmanın ancak kadın diliyle gerçekleşebileceğini söyleyendir Şule Yüksel Şenler...

Bir “ahir zaman Zeynebi”dir; zamanımızdaki hakim kadın dilinin kurucusudur Şule Yüksel Şenler…

Kadınlarını mutfağa mahkum etmekten memnun bir toplumun tek kanatlı kaldığını, uçabilmesi için adı kadın olan ikinci kanadına yeniden kavuşturulması gerektiğini söyleyendir Şule Yüksel Şenler...

Cehennemi bir ateşin içinden çıkıp, adı İslam olan ilâhî ateşi avuçlamıştır; kendisine dayatılmış perspektifleri reddetmeden önce de reddettikten sonra da acının mekanında olmuştur hep; kırık kalbini Rabbine, insanca yaşama niyetinin öfkesini kalabalıklara taşımıştır Şule Yüksel Şenler…

Ontolojik bir hak olan hicabın, en müeddep, en mahcup taliplisidir Şule Yüksel Şenler…

Geleneksel inanışları ve alışkanlıkları Kelâm-ı kadîm mikyasına vurmayı, unutulan doğruları hatırlatmayı, tahrif edilmiş doğruları düzeltmeyi şiar edinen ve bu şiarı kendinden sonra gelenlere miras bırakandır Şule Yüksel Şenler…

Kadınların Müslümanca bir kimlikle yeniden varoluşun dilini üretmeleri için gerekli toprağı yeniden işleyen, ona ilk tohumları atan ve onları gözyaşlarıyla sulayarak büyütüp hayata katandır Şule Yüksel Şenler...

Fatma Kutluoğlu, Cihan Aktaş, Sibel Eraslan, Yıldız Ramazanoğlu, Süreyya Yüksel, Asiye Dilipak, Sevgi Kurtulmuş, Demet Tezcan, Gülden Sönmez, Emine Şenlikoğlu, Özlem Topal, Sabiha Ünlü, Güller Yıldız, Özlem Albayrak, Bakiye Marangoz, Nihal Bengisu Karaca, Hidayet Şefkatli Tuksal, Münire Daniş... ve daha nice yazar, aktivisit için müsmir bir fenerdir ve bir yol açıcıdır Şule Yüksel Şenler...

İmkansızlıktaki mümkündür Şule Yüksel Şenler...

Hatıralarımda ve hatırlayışlarımda ihtiramla öptüğüm iki nurlu eldir...

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.