Tüsterî’den İlahî Hitabın Sırları

04:001/04/2023, Cumartesi
G: 1/04/2023, Cumartesi
Ömer Lekesiz

Sehl b. Abdullah et-Tüsterî’nin (ö. 896) Tefsîrü’t Tüsterî olarak da anılan T efsîrü’l-Kur’âni’l-’azîm adlı tefsiri, Abdurrezzak Tek tercümesiyle İlahî Hitabın Sırları alt başlığı altında Erkam Yayınları arasından çıktı. İlk zahid ve sûfîlerin kaydını tutan Sülemî (ö. 692) Tabakâtu’s - Sûfiyye’sinde ikinci tabaka sûfîler arasında zikrettiği Tüsterî’nin muhabbet konusunda en güzel konuşan Irak şeyhlerinin büyüklerinden olduğunu söylemiştir. (Trc. Abdurrezzak Tek) Ferîdüddîn Attâr (ö. 1221) Evliya

Sehl b. Abdullah et-Tüsterî’nin
(ö. 896)
Tefsîrü’t Tüsterî
olarak da anılan T
efsîrü’l-Kur’âni’l-’azîm
adlı tefsiri,
Abdurrezzak Tek
tercümesiyle
İlahî Hitabın Sırları
alt başlığı altında Erkam Yayınları arasından çıktı.
İlk zahid ve sûfîlerin kaydını tutan
Sülemî 
(ö. 692)
Tabakâtu’s
-
Sûfiyye’sinde
ikinci tabaka sûfîler arasında zikrettiği Tüsterî’nin muhabbet konusunda en güzel konuşan Irak şeyhlerinin büyüklerinden olduğunu söylemiştir. (Trc. Abdurrezzak Tek)
Ferîdüddîn Attâr
(ö. 1221)
Evliya Tezkireleri’nde
Tüsteri hakkında şu takdimde bulunmuştur:

“Hakikat sahrasının seyyahı, hakikat (ve marifet) ummanının gavvası (dalgıcı), uluların şerefi, akıllardan geçenleri bilen, rehberlik isteyen yolun mehdisi Sehl bin Abdullah Tüsteri (r.a.); tasavvuf ehlinin muhteşemlerinden ve bu taifenin büyüklerindendi. Bu şivede müctehiddi. Devrinde tarikat sultanı ve hakikat burhanıydı. (…) Âlim şeyhlerden olup asrının imamıydı. Herkesçe saygın sayılırdı.” (Trc.: Süleyman Uludağ)

Abdurrahman Câmî
ise (ö. 1492) Tüsteri’nin tasavvuf ehlinin alimlerinden olduğunu belirtmiştir. (Trc.: Süleyman Uludağ – Mustafa Kara)

Abdurrezzak Tek, Tüsterî Tefsiri’nin tercümesindeki otuz üç sayfalık Önsöz’ünde ana hatlarıyla müellifin hayatına, tefsirindeki işârî yorumlara, tasavvuftaki yerine ve tefsirindeki tasavvufi kavramlara dair özlü bilgilere yer vermiş ve dolayısıyla bu tefsirin gerek müellifi gerekse mahiyeti hakkında okurunu mutmain kılacak nitelikli bir gayret ortaya koymuştur.

İşârî tefsirin doğuşunu âyetlerin yeni bakış açısıyla tefsirinin zorunlu hale gelmesine bağlayan Abdurrezzak Tek, Tüsterî Tefsiri’nin bir mutasavvıfa nispet edilmekle günümüze ulaşan en eski tefsir metni olduğunu, kendisinden sonraki tefsirlere kaynaklık ettiğini de kaydederek, muhtevası hakkında şu bilgileri vermiştir:

“Tercümemize konu edinilen Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azim isimli kitap (…) Sehl’in sohbet esnasında veya ona yöneltilen sorular çerçevesinde âyetlere getirdiği yorumların müntesipleri tarafından yazıya geçirilmesi ile oluşmuştur. Ancak tefsirde her sürenin tamamına değil de belli başlı âyetlere hatta kimi zaman bu âyetlerin sadece bir kısmına yönelik tasavvufi yorumlar yer almaktadır. Bununla birlikte zâhiri mana da gözetilmiş hatta birçok âyette önce zâhiri anlam ortaya konduktan sonra bâtıni manaya geçilmiş, bazı âyetlerde de sadece zâhiri mana ile yetinilmiştir. Kitabın giriş kısmındaki isnat bilgilerinden anlaşıldığına göre Sehl’in tasavvufi yorumları müridi Ebû Bekir Muhammed es-Sizcî tarafından şifahi olarak nakledilmiş ve daha sonra Ebû Bekr Muhammed b. Ahmed el-Beledî tarafından yazıya geçirilmiştir.”

Günümüzdeki tasavvuf ilgililerinin rivayet ve dirayet tefsirlerine haber, akıl ve rey yönünden –asla– bir eksiklik izafe ettiklerinden değil, varlığa dair bilgi ve görgüleriyle genişleyen hayallerinin hakkını verme ihtiyacıyla işârî tefsir okuduklarını da teyit eden bir yaklaşımla, işârî tefsirlerde amacın âyet ve hadislerin sadece zâhirî anlamlarıyla yetinmeyip onların derunî boyutlarındaki anlamları ortaya çıkarmanın, bunların manevî hayatla ilgili hükümlerini bulmanın, bilgiyi amele, ameli ahlâka dönüştürme çabasının güdüldüğünü belirten Abdurrezzak Tek, bu bağlamda
Serrâc
’tan da örnekler vererek, tasavvufî yorumun değerine, Tüsterî’nin tefsir anlayışına dikkat çekmiş ve onun tefsirinden özenle seçtiği ibarelerle meseleyi tahkim etmiştir.
Örneğin Arap alfabesindeki on dört harften teşekkül eden
hurûf
mukattaa
için
Celâleyn Tefsiri’
nde, bu harflerden kastedilen şeyi en iyi bilenin ancak Allah olduğu belirterek tevili de yine O’na havale edilmiştir.
Abdülkerim Kuşeyri’
nin
de Letâifü’l-İşârât’ında tekrarladığı şekliyle (İlâhî Kelam’ın Sırları, trc.: Ekrem Demirli), Abdurrezzak Tek bu konuyu Tüsterî’den şöyle aktarmıştır:

“Allah Teâlâ’nın indirdiği her kitabın bir sırı vardır, Kur’ân’ın sırrı da sûrelerin girişlerindeki (mukattaa harfleridir.) Çünkü bunlar Hakk’ın isim ve sıfatlarıdır. Örneğin ‘Elif Lâm Mim Sâd, Elif Lâm Râ, Elif Lâm Mim Râ, Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd, Tâ Sin Mim, Hâ Mim Sin Kâf’ böyledir. Nitekim bu harflerin bazısı bazısıyla bir araya geldiğinde ism-i a’zamı oluştururlar.”

Bu hususu, örneğin en yakın konu olarak günümüzdeki hattın psikolojisiyle birlikte düşündüğümüzde muhteşem bir yorum zenginliğiyle karşılaşırız. Buradan doğacak olan “
hattın psikolojisi ne demek
” sorusunu başka bir yazımıza havale ederek, Abdurrezzak Tek tercümesiyle Tüsterî Tefsiri’ne kavuşturulmamızın uzaktaki hazinelerimizden birine daha kavuşturulmamız demek

olduğunu belirtmekle yetinelim.

#Tefsîrü’t Tüsterî
#Abdurrezzak Tek
#Ferîdüddîn Attâr
#Abdurrahman Câmî