Tarih körlüğü CHP’nin aslındandır

04:0027/04/2018, Cuma
G: 27/04/2018, Cuma
Ömer Lekesiz

Tanzimat Osmanlı muhafazakarlığını, Meşrutiyetler Tanzimat’ı, Cumhuriyet tamamını kötüleyerek kendine meşruiyet kazandırmaya çalıştı.Geçmişin eksikliklerini, arızalarını, yanlış tutumlarını gidererek, düzelterek, tamir ederek aşmayı değil, bilakis ilgili tartışmaları derinleştirerek negatif bir söylemle birbirleri üzerinden geleceğe taşıdılar.Bu nedenle birbirlerine göre farklılık ortaya koyamadıkları gibi, benzerlikleri olsun koruyarak, kendilerine mahsus bir yer açamadılar.Neticede her üçü de,

Tanzimat Osmanlı muhafazakarlığını, Meşrutiyetler Tanzimat’ı, Cumhuriyet tamamını kötüleyerek kendine meşruiyet kazandırmaya çalıştı.


Geçmişin eksikliklerini, arızalarını, yanlış tutumlarını gidererek, düzelterek, tamir ederek aşmayı değil, bilakis ilgili tartışmaları derinleştirerek negatif bir söylemle birbirleri üzerinden geleceğe taşıdılar.

Bu nedenle birbirlerine göre farklılık ortaya koyamadıkları gibi, benzerlikleri olsun koruyarak, kendilerine mahsus bir yer açamadılar.

Neticede her üçü de, yönetim bakımından bir yenilik vadetseler de, halkı devlete sahiplik duygusuyla harekete geçirecek düşünsel bir atılıma sahip olamadılar. Bilakis, Batılılaşma eksenli değişimleri dayatma zorbalığında yarıştılar.

CHP ise, bu süreci değiştirilmeyecek ve değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek bir umde olarak benimseyip, bunu siyasi savaşının en önemli nesnesine dönüştürdü.

Öyle ki, Osmanlı’yı dindarlığın, dindarlığı ise Osmanlıcılığın bir alameti gibi görerek ve göstererek halka, milli tarihe, ilgili maddi ve manevi değerlere savaşı kendi zihniyetinde meşrulaştırdı; tarih körlüğünü parti tarihine zemin yaparak kendi aslına kattı.

CHP, Batılı amirlerinin talimatıyla çok partili siyasi hayata razı olduktan sonra da bu savaşı büyük bir haz duyarak sürdürdü.

Bu asli tutuma bağlı olarak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakın geçmişte “Koca Osmanlı diyorlar. Bir kilo şeker üretemeyen Osmanlı ile övünüyorlar. Koca Osmanlı bir tüfek üretemedi. Bir delikli demiri üretemeyen koca Osmanlı...” ve “Devasa Osmanlı nasıl bir Anadolu bıraktı. Fabrikası olmayan, yolu olmayan, cahil bir toplumla ne yapabilirsiniz? O dönem erkeklerde okuma yazma oranı yüzde beş, kadınlarda ise binde sekizdi” şeklinde sarf ettiği sözler, tarihçilerin “koçum, uzan da boyunu görelim” tarzındaki bir mizaha havale edildiği için, CHP zihniyetinin ağır bir sorunu olarak incelenemedi.

Nitekim, yine Kılıçdaroğlu’nun Silifke Yörük Türkmen Çalıştayı’ndaki “Osmanlı döneminde herkes padişahın kulu ve kölesiydi. Millet diye bir kavram yoktu. Türk milleti diye de bir kavram yoktu. Çünkü Osmanlı Türklerle alay ediyordu. Dadaloğlu, Köroğlu’nu yaşatmıyordu” söyleyişiyle tekrar görünürlüğe çıkardığı tarihi körlük de karşı medya organlarınca, AK Parti medyasının tepkisini çeken sözler olarak lanse edildiği için yine esasına uygun olarak hak ettiği değerlendirmeye tabi tutulamadı.

Kılıçdaroğlu’nun aynı mekandaki “Yörük kültürünün çadırlarını hepimiz bilmek zorundayız. Bu çadırların bir özelliği daha var. Bu çadırlar zulme karşı direnenlerin mekanıdır. Bu çadırlar ‘Ferman padişahınsa dağlar bizimdir’ diyenlerin çadırlarıdır. Bu çadırlar aynı zamanda güzel Türkçemizi asırlar boyunca yaşatan çadırlardır. Osmanlı’nın sarayında Farsça, Osmanlıca konuşulurdu ama bu çadırlarda öz be öz Türkçe konuşulurdu. Osmanlı’nın zulmüne karşı bu çadırlarda ne mücadeleler verildi” hezeyanları da, yine tarihçilerce tartışılmaya değmez bir cehalet numunesi olması bakımından gırgır geçilmek suretiyle, hızlı değişen gündeme sabun köpüğü olarak sürüldü.

Bu karşılık içinde Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin tarihsel körlüğünü pekiştirerek taşıyan söz konusu mülahazaları söylemeye mecbur değil, mahkum olduğu da belirtilemediği gibi, demokrasi, adalet, örtüye saygı, ifade özgürlüğü tarzındaki kelimelerin, sadece oy toplama hilesinin araçları olarak, CHP tarafından şirinlik yapma maksadıyla kullanmasına da vurgu yapılamadı.

Diğer bir söyleyişle, yukarıda da belirttiğimiz gibi, milli tarihle, ilgili maddi ve manevi değerlerle savaşmanın, CHP’nin zihninin dibinde yerleşik olduğu gereğince belirtilemedi.

Gerçi, Kılıçdaroğlu’nun veya başka yöneticilerin dilinden verilen (burada belirtilen ve belirtilmeyen) ilgili malzemeler, büluğ çağına yeni erişmiş olanların gaflet üzereyken bile söyleyemeyecekleri şeyler cinsinden olmakla ilk bakışta zaten karikatürize edilmeyi hak ederdi.

Ancak, yakın geçmişte, CHP yöneticilerinden birinin eşince, sosyal medyada “7 dakika önce bu tabakta ¼ domuz vardı” diyerek şişinildiğini hatırlayıp, CHP zihniyetince, pisliğini yiyen hayvanın etini yeme eğiliminin sıradan bir şey olmadığını; bununla asıl dine ve millete saygısızlık etme gayretinin bilinçli olarak görünürlüğe çıkarıldığını fark ettiğimizde, zikrettiğimiz hususların da mizaha havale edilmeyecek kadar önemli olduklarını görürüz.

Bundan hareketle, CHP’de çok şeyin siyaseten değişebileceğini ancak kurgulanmış tarih körlüğünün değişmeyeceğini ve dolayısıyla onda dine, milli değerlere düşmanlığın yapısal bir durum olduğunu asla gözden uzak tutmamalıyız.

#CHP
#Politika
#Tarih