Yedili masanın cumhurbaşkanı adayı olan CHP Başkanı’nın, ayakkabılarıyla bir seccadenin üstüne durarak çektirdiği onlarca fotoğrafla ilgili olarak yaptığı açıklama, söyleniş mantığı ve yaslandığı zihniyet itibariyle sadece doğru değil aynı zamanda samimi bir açıklamadır. Vardığımız bu yargıyı, onun ilgili açıklamasını tekrar hatırlatarak temellendirelim. Şunları söylemişti CHP başkanı: “İftar organizasyonuna katıldığımız restoranda oldu bu olay. Fotoğraf çektirmek isteyenler vardı. Ben kimseyi kırmam.
Vardığımız bu yargıyı, onun ilgili açıklamasını tekrar hatırlatarak temellendirelim.
Şunları söylemişti CHP başkanı:
“İftar organizasyonuna katıldığımız restoranda oldu bu olay. Fotoğraf çektirmek isteyenler vardı. Ben kimseyi kırmam. Böyle bir alışkanlığım da yoktur. Öyle de yetişmedim. Herkesi kucaklarım, herkese saygı duyarım. Salon kalabalıktı. Yerdeki seccadeyi görmedim. Şimdi o kare üzerinden operasyon yapıyorlar. Açıkça söyleyeyim. Ben onların operasyonunu umursamam. Samimi olarak üzgünüm. Ben, ailem, eşim, çocuklarımız asla ve asla hiçbir kutsala saygısızlık etmez. Bunu da bilmenizi isterim. Hem bu benim hayat tarzıma, hayat görüşüme ve varoluşuma aykırı. Böyle iftiralardan, operasyonlardan siz samimi Müslümanlara sığınıyorum.”
SP tarafından verilen bir iftar olması nedeniyle, davetli CHP’lilerin namaz kılmayacağı az çok tahmin edilse de “ola ki kendi parti mensuplarından namaz kılanlar olur” düşüncesiyle salonun sapa bir yeri namaz mahalli yapılmış.
Davetlilerin çoğunluğu CHP’li olduğundan oraya fazla kimsenin gitmediği anlaşılıyor çünkü CHP Başkanı “Salon kalabalıktı” sözüyle oradaki sakinliğe işaret ediyor.
Onlarca kez üstünde fotoğraf çektirdiği halde “Yerdeki seccadeyi görmedim.” derken de tam olarak yukarıda ifade ettiğimiz bağlamda doğru ve samimi bir itirafta bulunuyor.
Şundan ki, Milli Şef devrinde sadece İstanbul’da yüzlere camiyi çarşılara katarak, otele dönüştürerek, özel mülk statüsü vererek yok eden CHP, hem bu yanıyla hem de çağdaşlaşmak hülyasıyla Batılılaşmaya; kavukluları asarak güya aydınlanmaya; takke takan garibanları kodeslere atarak modernleştirmeye; Osmanlı Türkçesiyle yazılmış kitapları tahrip etmeyi ilericilik sanmaya; Kur’an’ı öğrenmeyi, ezanı ihdas edildiği dilde okumayı yasaklamaya çabalamış bir parti olarak, kendi içinden yetişen siyasetçilerin de halktan kopuk, gelenekten uzak, dini değerlere bigane, dindarlara düşman… olarak yetişmesine mahsus bir zihniyet üretmiştir.
CHP Başkanı da bu zihniyetle yetiştirilmiş tipik örneklerden birdir.
Malum konu CHP Başkanı’nın naklettiğim açıklamasına ve arz ettiğim zihniyetine bakılarak kapatılabilirdi. Beklenen de neticede buydu.
Ancak, Taraf / Karar gazetesinin döne(k)leri ve kendileri dinden bihaber olmakla, onların verdiği bilgileri kullanmanın çok yarayışlı olacağını sanan CHP medyası henüz ateşi sönmeyen olayın üstüne deyim yerindeyse resmen benzin döktüler.
Çünkü bunların tezlerinin çürütülerek burunlarına vurulması çok kolaydı. Seccadeyi “bir örtü”den ibaretmiş gibi gösterenlere karşı, Kur’an’la kağıdın, bayrakla kumaşın, başörtüsüyle bezin… ilişkisi doğal olarak sorulacaktı. Soruldu da.
Malum taraflar beklemedikleri bu ikinci darbenin etkisiyle bu kez de kutsiyetin yerine adalet, hukuk, yalan, iftira… kelimeleriyle bir üstünlük arayışına kapılınca konuyu kendi elleriyle iyice sarpa sardırmış oldular.
Bekleyip görelim bu kafadakiler daha neler yapacaklar neler!