Türkiye-Amerika: ANLAŞMA?

04:0019/12/2018, Çarşamba
G: 19/12/2018, Çarşamba
Nedret Ersanel

Yıllar içinde nasıl bir ‘oyun kuruldu’ ise, Ankara ‘Fırat’ın Doğusu’ cümlesini kurduğu andan itibaren Washington’da bile iç kılıçlar çekildi...Daha önce hiç böyle olmadı. Türkiye-Amerika ilişkileri, başta bölge, dünyanın ilgili tüm ülkeleri tarafından bu denli dikkat ve sessizlikle izlenmedi.Sebebi şu; ‘favorinin kaybetme’ ihtimali bulunuyor...Benzerini Kaşıkçı cinayetinde yaşamıştık. ABD en kritik kurumlarının yöneticilerini ardı sıra Ankara’ya gönderdi ve Ortadoğu hayallerini yıkma potansiyeli

Yıllar içinde nasıl bir ‘oyun kuruldu’ ise, Ankara ‘Fırat’ın Doğusu’ cümlesini kurduğu andan itibaren Washington’da bile iç kılıçlar çekildi...

Daha önce hiç böyle olmadı. Türkiye-Amerika ilişkileri, başta bölge, dünyanın ilgili tüm ülkeleri tarafından bu denli dikkat ve sessizlikle izlenmedi.



Sebebi şu; ‘favorinin kaybetme’ ihtimali bulunuyor...

Benzerini Kaşıkçı cinayetinde yaşamıştık. ABD en kritik kurumlarının yöneticilerini ardı sıra Ankara’ya gönderdi ve Ortadoğu hayallerini yıkma potansiyeli taşıyan, hatta ‘Beyaz Saray’ın içine’ ulaşan rezilliği yönetmek istediler...

Fırat’ın Doğusu’na ilişkin Ankara’nın en alkışlanası aklı hangisidir biliyor musunuz; bölge ve dünyanın şartlarını, ana aktörlerin bulunduğu ‘halleri’ görmek, bunları birbirine ‘bağlamak’..

S.Arabistan, Mısır, İsrail, İran, Yunanistan, ABD, İngiltere, Rusya, AB ve içinde Almanya ile Fransa. Büyük Ortadoğunun esas oğlanları bunlar zaten...

Her biri kendi içinde ve ayrıca birbirleriyle kırılgan ilişkilere sahipler. Kılıçları camdan.

Sadece ABD, İngiltere, Rusya, Çin gibi kalantor aktörlerin ilişkilerine baktığınızda bile durum anlaşılır ki, kalan rakipler pamuk ipliğinde yaşıyorlar...

Tam ‘o noktaya’ parmağınızı bastırdığınızda ve o parmak ‘TSK’ ise akıllarının çıkmasını normal karşılayacaksınız.

Bu yüzden, Cumhurbaşkanı önce “bir kaç gün” dediğinde, sonra “bir gün dahi tahammülümüz yok’ dediğinde, cümlenin şöyle bağlanmasını anlayacaksınız; “Askeri operasyona başlayacağımızı resmen ilan ettik. Sayın Trump’la da bunları görüştük. Olumlu cevapları verdiler. Biz takipçisiyiz”...

Bunu pazarlık veya anlaşma olarak okuyorsanız, Ankara’nın dış politikasını anlamamışsınız, hele estetiğinin yanından geçmiyorsunuz demektir...

Mesela...

ASTANA ÜÇLÜSÜ CENEVRE’DE!..

Başkan Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verdiği “olumlu cevaplara” Ankara’nın inandığını mı sanıyoruz? Kimse inanıyor mu? Ancak o sözler gözümüzün önünde ve yadsınamaz biçimde tutulduğunda.. ona dahi inanmayız ama bakarız...

Keza, siz bu satırları okurken Cenevre’de gerçekleşecek Türkiye-İran-Rusya Dışişleri Bakanları toplantısı da, evvelsi gün Rusya’dan ABD’ye verilen ve biri Fırat’ın Doğusu ile ilgili iki nota da bir “senkronizasyon” gösteriyor. Ama yetmemiş olmalı ki, İran Cumhurbaşkanı Ruhani bugün Türkiye’ye geliyor! Bu mesaj değil mi? Sudan devlet başkanının Rus uçağıyla Şam’a taşınması da bu ‘politik show’un bir parçası...

Astana ülkeleri Suriye’nin siyasi bir çözüme bağlanıp rahatlamasını, batılı platformların da bu çözümü benimsemesini başından beri istiyorlar. Ama Cenevre var Cenevre var! ABD’nin fişini çekmekle tehdit ettiği Astana’dan muradı, içinde ağırlıklı rol alacağı Cenevre! Ama Suriye’nin binbir derdini çek sonra ABD’nin Cenevre’sine otur olmaz.

Peki nasıl?.. İstanbul zirvesi! Türkiye-Rusya-Almanya-Fransa ve belki fiilen belki tıpkı ilkindeki gibi isminin ve varlığının güçlü biçimde vurgulandığı İran. Cenevre bu. Başta ülkeler de olabilir. ABD de olabilir. Ama masadaki yeri dardır.

Bu yaşananlar hep aynı kronolojinin rabıtalı koşucularıdır.

Başka? Erdoğan-Trump görüşmesinden sızanlar neredeyse Pazartesi günü Cumhurbaşkanı’nın söyledikleriyle sınırlı ve merak konusu. Bu görüşmenin içeriği daha sırken, Arjantin’deki görüşmenin Türk Dışişleri Bakanı tarafından açıklanması ne demek?

PENTAGON’U KİM EHLİLEŞTİRECEK?..

Bu zamanlamada ne ifade ediyor?..

İş orada; Sayın Çavuşoğlu aslında üç kalem bilgi verdi... Bir, Trump’ın FETÖ’yle bağlantılı kişilerin ve elebaşı Gülen’in iade edilmeleri konusunda çalıştığını söylemesi. İki, eğer gerekli şartlar yerine getirilirse, Suriye’de Esad seçilirse, ‘herkesin bunu değerlendireceği’ yorumu. Üç, Trump’ın Suriye’den çekilmeyi planladığını belirtmesi...

Üçüncüsü, yeni konu da değil. Trump bunu daha evvel de söylemişti ve aklında olduğu anlaşılıyor. Ama hayata hemen geçirmesine “izin vermediler”. (‘Trump: Çok yakında Suriye’den çekileceğiz. Biraz da başkaları ilgilensin’, 30/03, Hürriyet.)

Peki bu konuların Fırat’ın Doğusu’na yönelik Türk harekâtıyla ilgisi ne? Hepsinin Erdoğan-Trump görüşmesinde konuşulduğunu kuvvetle varsayabiliriz! Neden kuvvetle? Çavuşoğlu açıklamasının hemen ardından ABD’de FETÖ’ye yönelik kimi girişimlerin başlaması!

Artı, Pentagon’un, geçen hafta yaptığı, “Suriye’nin kuzeydoğusunda atılacak tek taraflı adım büyük bir kaygıdır ve bu tür adımları kabul edilemez addederiz” açıklaması Pazartesi günü gazeteciler, “güç mü kullanırsınız yani” diye sorduğunda, “Bu konuda size geri dönüş yapayım çünkü emin değilim”e indi...

ABD harekat fikrinden hâlâ memnun değil. Yine de Fırat’ın Doğusuna harekât yapılacağı ağırlıklı kanaat olarak gücünü koruyor. Amerika’yla askeri bir yüzleşmenin yaşanıp yaşanmayacağına ilişkin tartışmalar da bitmek bilmiyor.

Halbuki konu o değil. İki ülke de bunun nasıl bir felaket yaratacağının gayet farkında. Etkisinin deprem dozunda olacağını, artçılarının bölgeyi direnilemez merkezkaç kuvvetine savuracağını biliyor.

Fark, iş o raddeye gelirse Türkiye’nin buna hazır olmasında.

Peki onlar hazır mı?

“Emin değiller” mi gerçekten?

Bunu cevabını “Başkan” verecek.

Ama hangisi?

#Pentagon
#ABD
#Türkiye
#Fırat’ın Doğusu