1947 yılında Erzincan’da doğdu. Orta Öğrenimini Erzincan Lisesi’nde, yükseköğrenimini Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Tunceli ve İstanbul’da edebiyat öğretmenliği yaptı.1974 yılında öğretmenlik görevinden ayrılarak kuruluşuna katkıda bulunduğu Dergâh Yayınları’nda çalışmaya başladı. Sanat hayatına, İstanbul’da çıkan “Fikir ve Sanatta Hareket” dergisinde yayımladığı hikâyeler ile girdi. Adımlar, Hisar, Türk Edebiyatı, Düşünce, Yönelişler gibi dergilerde yazdı. 1990 Mart’ından itibaren yönettiği Dergâh dergisinde hikâye ve yazıları yayınlandı.1986 yılından itibaren Zaman gazetesinde “Bir Demet İstanbul” başlığı altında şehir yazıları yayımladı, daha sonra bu faaliyetini Yeni Şafak Gazetesi’nde sürdürdü. Sinema ve televizyonla ilgilenerek senaryolar yazdı, Kanal 7 televizyonuna programlar hazırladı. Mustafa Kutlu, 24 farklı hikaye kitabına; Şehir Mektupları, Akasya ve Mandolin, Yoksulluk Kitabı isimli deneme kitaplarına ve Sait Faik’in Hikâye Dünyası, Sabahattin Ali isimli inceleme kitaplarına imza attı.
İnfak Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak niyeti ile harcamada bulunmak; muhtaçlara, yoksullara vb. ayni veya nakdi yardımda bulunmak demektir. Bu bakımdan infak farz olan zekâtı ve gönüllü olarak yapılan her türlü hayrı ihtiva eder.
Ramazan ayı iyilik, merhamet, hayra hizmet ve şefkat bakımından Müslümanları harekete geçiren bir aydır.
“Yoksulun evi uzaktadır, kimseler görmez. Yoksulun sesi kısılmıştır kimseler duymaz. Yoksulun yüzü soğuktur kimseler bakmaz; bakan olsa da başını çevirip gider.
Duymayanlar duysun, görmeyenler görsün diye iki tanesini anlatayım.
Varın kalbinizle baş başa kalın. Vicdanı olan vicdanını dinlesin; kiminin lokması boğazında kalsın, kiminin gözyaşı aksın. Kimi de “ulan biz daha adamlıktan çıkmadık” diyerek yekinip ayağa kalksın; azdan az, çoktan çok bir hayır işlesin.
Adam felç geçirmiş. Çocuklardan biri özürlü. Büyük kız kocaya kaçmış. Büyük dedikse canım on altı yaşında daha, kandırmışlar besbelli, o da bir umut, bir kurtuluş diye gitmiş, gitmez olaymış, senesine varmadan kucağında bir çocukla geri gelmiş, nikâh da yok. Ortanca kız okuyor, hem çalışıyor hem okuyor, anasının bir tanesi. Kadın çırpınıyor, hiç olmazsa şu kızı okutabilsem diyor, hep takdir-teşekkür getiriyormuş. Ondan ufağı oğlan boya sandığı omuzunda sokaklara vurmuş. Tek ablam okusun ben sürünmeye razıyım diyor. İki küçük daha var, biri okula başlamış, öteki seneye başlayacak. Ev kira. Üstelik kadın da hasta. İşte o da ötekiler gibi temizliğe gidiyor. İdrar yollarında iltihap varmış. Bir kere doktora görünmüş, gerisi yok.
Hiçbirine yetişemiyorum diyor.
Yok, yok, yok...
Torunum bir keresinde çok kötü oldu. Ateşlere yanıyor. Menenjit mi diyolar nedir ondan korktum. Ne yaptıksa ateşi düşüremedik, çocuk bayım bayım bayılıyo. Anasının iki gözü iki çeşme. Mevlâm kimseleri çaresiz bırakmasın. Yukarıda ablam var. Bir karı, bir koca. Ama görüşmeyiz hiç, anca bayramdan bayrama. Yani sokakta görse beni görmezlikten gelir, hani para falan isteriz diye. Gözü dar. Kocası cimri, kendi ondan cimri. Ama ne dedim ben, Cenab-ı Mevlâm kimseleri darda bırakmasın. Çaresiz gittim, dedim abla böyle böyle, çocuk ölüyo, kapına düştük. Neyse para verdi, doktora yetiştirdik. İlaç falan bayağı masraf oldu. Geçti bir zaman, tabii veremedik. Şimdi nerde görse “Gülcan parayı getir” diyo. Olsa getirmez miyim. O da senin bir evladın sayılır. Ne olur hayrına vermiş olsan.
İşte böyle abi.
Çok ağırıma gidiyo yani. Seneler geçti durumumuz düzelmedi. Bazen giriyom mutfağa, kapatıyom kapıyı. Duvarda bir takvim var, kim bilir ne zamandan kalma. Takvimde gülümseyen bir kız var, omuzunda bir sepet kiraz. Ben ona “Kirazlı kız” diyom. Başlıyom onunla konuşmaya. Derdimi döküyom yani. Bayağı böyle bağıra çağıra. O hep gülümsüyo ya, içimi rahatlatıyo. Ağlıyom, söylemesi ayıp küfrediyom, beddua ediyom. Sonunda beni bir gülme tutuyo.
Değil mi ama. Yani deliler gibi. Bi gören olsa. İnanmayacaksın abi ama çok iyi geliyo, ferahlıyom yani.
– Kirazlı kızla ahbaplığı ilerlettin demek.
– Evet öyle.
Çıkıyom bakıyom ki, bizim adam yatakta, dönmüş bana bakıyo, gözleri yaşlı. O vaziyette, hani dili de dönmüyo, sade gözleriyle bana bir şey mi oldu diye soruyo. Öyle şaşkın, şaşkın... Ağlamış.
O sıra içimde felçli kocama karşı bir sevgi kabarıyo. Koşup boynuna sarılıyom. İkimiz bir güzel ağlıyoz.
Sonra da kalkıp bir çay koyuyom.
Hem kendim içiyom, hem ona içiriyom. Boşver geçer bunlar diyom, sen üzülme geçer. Allah büyük, Allah kerim...”
Kolay gelsin.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur. İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir.
İş bilen, aş bilen, eşini bilen fakir olmaz.
Zengin arabasını dağdan aşırır; fakir düz yolda şaşırır.
Cebi zengin fakat ruhu fakir olan insanın hâli çok rezil. Çünkü o, her şeyin fiyatını bilir; değerini değil.
Az'ın ne kadar çok olduğunu “yok” bilir. Yoksulluk, küçük şeylerle yetinmeyi öğretir.
Varsa pulum herkes kulum/ Yoksa pulum dağlar yolum.
Mustafa abi, yeni hikâyeler bekliyoruz inşallah.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.