Telefon aşkı

04:0025/12/2024, Çarşamba
G: 25/12/2024, Çarşamba
Mustafa Kutlu

– Üç çocuğunuzu bırakıp adı anılan adama kaçmışsınız, doğru mu? – Doğrudur. – Bu adamla nerede tanıştınız? – Tiktok’ta. – Kızım senin okuman yazman yok, Tiktok’u nasıl öğrendin? – Komşum öğretti. Bu Tiktok muhabbeti Anadolu’nun bir köyünde gerçekleşiyor. Tiktok nerelere yayılmış? Kaçan kadını güya küçük yaşta istemediği birine vermişler. Az zaman içinde üç çocuğu olmuş. Evde sürekli şiddet görüyormuş. Kocası çalışmıyor, kahveden çıkmıyor, üstelik alkolik. Geçinemiyorlar, sürekli kavga. Bir iki kere


– Üç çocuğunuzu bırakıp adı anılan adama kaçmışsınız, doğru mu?

– Doğrudur.

– Bu adamla nerede tanıştınız?

– Tiktok’ta.

– Kızım senin okuman yazman yok, Tiktok’u nasıl öğrendin?

– Komşum öğretti.

Bu Tiktok muhabbeti Anadolu’nun bir köyünde gerçekleşiyor. Tiktok nerelere yayılmış?

Kaçan kadını güya küçük yaşta istemediği birine vermişler. Az zaman içinde üç çocuğu olmuş. Evde sürekli şiddet görüyormuş. Kocası çalışmıyor, kahveden çıkmıyor, üstelik alkolik. Geçinemiyorlar, sürekli kavga. Bir iki kere çocuklarını alıp baba evine gidecek olmuş, boşanmak istiyormuş. Ailesi bunu geri göndermiş, çünkü onların da durumu yokmuş.

Bu “durumu yok” tabiri dilimize ne zaman girdi? Cankurtaran simidi sanki.

Adamla epeyce bir zaman telefon, mesaj muhabbeti, fotoğraf alışverişi olmuş.
Adamın evli olduğunu bilmiyormuş. Kendini “vinç operatörü” diye tanıtmış, bekârım demiş.
Kadın komşusuna “vinç operatörü” de nedir, diye sormuş.

Komşusu anlatmış, bunlarda çok para var aman kaçırma demiş. Adam çok güzel konuşuyor, kadına şefkat gösteriyor, hem seni hem çocuklarını mutlu ederim diyormuş. Kadın bu sözlere kanmış. Kısa zamanda boşanacağını, bu adamla bir yuva kuracağını sanmış.


Ülkede böyle çok hikâye var.
Telefonla başlayan “Aşk-ı Memnu”. Bunun dünyada yüzlerce romanı, filmi, dizisi var.

İnsanın içinde, nefsinde beliren, karşı konulması zor tutku.

Kadın boşanamıyor, aile dağılıyor, çocuklar yurda veriliyor. Neyse ki cinayet yok.

Şimdi biz bu faciayı telefona mı yükleyelim? O bir âlet. Kırk türlü kullanımı var. Hayra da gider, şerre de diyen var.
Biraz yakından bakalım.
Telefon sır küpü. Özel hayatın aynası.
Karı-koca arasında bir saatli bomba. Güven eksikliğinde ilk bakılacak evrak. Bende ses kaydı var. Bende mesajları var. Bende uygunsuz görüntüleri, videoları var.

O bir şantaj, o bir dolandırıcılık âleti. Sadece İstanbul’da şöyle bir araştırma yapılabilse. Altı ay içinde:

Kaç kişi Aşk-ı Memnu yaşadığı kişiye kaçmış? Kaç kişi henüz kaçmamış ama ilk fırsatta kaçacak? Kaç kişi yeni tanıştık, anlaşıyoruz diyecek? Kaç kişi sürekli araştırma yapıyor, adaylardan birini seçecek?

Telefon günümüzün rakipsiz çöpçatanıdır. Bir kere seni pençesine almayagörsün. Bunun interneti, bir sürü kanalı var. Seni her tür tüketime, her arzunun yerine gelmesine yönlendirebilir. Bunun fenomenleri var. Sosyal medyası var ki; evler yıkan, beller büken, insanı hem vezir, hem rezil eden bir ejderha.

Tarihi ikiye bölsek, telefondan önce, telefondan sonra desek sezadır.

Telefonu aldın, cebine koydun, zokayı yuttun.

Sen de artık tüm dünyaya hâkim olan iletişim şirketlerinden birinin kulusun. Bu âlet hayatın her ânına hâkim. Seni dinler, seni gözetler, seni yönetir.

Katil ile maktul arasına ray döşeyen bir şirket. Bu şirketlerin sahipleri dünyanın en zengin adamları.

Bu gibi âletlerle kavga etmenin mânâsı yok.
Ne kadar faydalı olduğunu biliyoruz. Ancak şu “telefon aşkı” denilen tutku olmasa.

Metroda bakıyorsun herkes telefona eğilmiş, bir bekleme salonda dahi öyledir, kimse kimseyle konuşmuyor. Telefon başında kaç saat geçiriyoruz?

Vapurdan inen gençlere mikrofon uzatılarak şu soru soruluyor: “Bir gün için telefonunu alsak ne yaparsınız?” On beş, on altı yaşlarında bir kızın cevabı akla ziyan: “Bir kolumu kesin daha iyi”.
Kız abartmış demeyin. Aile içindeki “telefon kavgaları”na kulak verin. Bu nasıl bir “aşk” arkadaş? Peki, ne yapacağız?

Ya alıp cebine koyacak, âlete teslim olacaksın; veya almayacak, kullanmayacaksın. (Benim gibi). Red cephesinde olmak çağın gerisinde kalmaktır. Yarış dışı ve hesap dışı olmaktır. Kusura bakma seni adam hizasında görmezler. Bir de “Ben bu âleti istediğim gibi kullanırım” diyen güçlü kişiler var, onlara sözüm yok. Sayın Kutlu! Sen kullanmıyorsun diye telefona bu kadar hakaret edemezsin, kendine gel, diyorsanız haklısınız.

Benim endişem, sosyal medya ve dijital mecralar karşısında gençlerin, yeni nesillerin, bilhassa çocukların ne yapacakları hususunda.
Hani yasaklama dışında bir tedbir bulunamıyor, ahlâkın bozulduğu, değerlerin aşındığı falan söyleniyor ya; ona odaklanalım, bir çare bulalım diye lafı uzatıyorum. (Tiktok’un yasaklanması gündeme gelmişti. Ne oldu acaba?)

Bir de şu hayatından bezmiş, şiddet ve yoksulluğun pençesinde kıvranan köylü kadınların Tiktok tutkusu.

Abartma Sayın Kutlu. Binde bir olur böyle şeyler. Kötü misal, emsal olmaz.

Lütfen ama! Bin kişiye gösterdiğimiz hamiyet ve mürüvveti o bir kişiden esirgemeyelim. “Birimiz binimiz” derler ya, unutmayalım.

Not
: Hükumet 16 yaş altı için sosyal medyaya erişimin engellenmesine çalışıyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Türkiye’de sosyal medya platformlarındaki aktif hesap sayısının 303 milyon 97 bin olduğunu belirtti. “Dünya genelinde ilk çeyrekte en fazla zaman geçirilen uygulamada 34 saat 15 dakikayla Tiktok iken, bu süre Türkiye’de 30 saat 39 dakikadır.” Instagram reklamlarıyla ulaşılabilen 18 yaş üzeri kullanıcıların nüfusa oranının dünya genelinde yüzde 28,1 olduğunu aktaran Uraloğlu, Türkiye’nin yüzde 82,8 ile bu alanda en yüksek orana sahip ülke olduğunu ifade etti.
#Aktüel
#Hayat
#Mustafa Kutlu