1947 yılında Erzincan’da doğdu. Orta Öğrenimini Erzincan Lisesi’nde, yükseköğrenimini Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Tunceli ve İstanbul’da edebiyat öğretmenliği yaptı.1974 yılında öğretmenlik görevinden ayrılarak kuruluşuna katkıda bulunduğu Dergâh Yayınları’nda çalışmaya başladı. Sanat hayatına, İstanbul’da çıkan “Fikir ve Sanatta Hareket” dergisinde yayımladığı hikâyeler ile girdi. Adımlar, Hisar, Türk Edebiyatı, Düşünce, Yönelişler gibi dergilerde yazdı. 1990 Mart’ından itibaren yönettiği Dergâh dergisinde hikâye ve yazıları yayınlandı.1986 yılından itibaren Zaman gazetesinde “Bir Demet İstanbul” başlığı altında şehir yazıları yayımladı, daha sonra bu faaliyetini Yeni Şafak Gazetesi’nde sürdürdü. Sinema ve televizyonla ilgilenerek senaryolar yazdı, Kanal 7 televizyonuna programlar hazırladı. Mustafa Kutlu, 24 farklı hikaye kitabına; Şehir Mektupları, Akasya ve Mandolin, Yoksulluk Kitabı isimli deneme kitaplarına ve Sait Faik’in Hikâye Dünyası, Sabahattin Ali isimli inceleme kitaplarına imza attı.
– Üç çocuğunuzu bırakıp adı anılan adama kaçmışsınız, doğru mu?
– Doğrudur.
– Bu adamla nerede tanıştınız?
– Tiktok’ta.
– Kızım senin okuman yazman yok, Tiktok’u nasıl öğrendin?
– Komşum öğretti.
Kaçan kadını güya küçük yaşta istemediği birine vermişler. Az zaman içinde üç çocuğu olmuş. Evde sürekli şiddet görüyormuş. Kocası çalışmıyor, kahveden çıkmıyor, üstelik alkolik. Geçinemiyorlar, sürekli kavga. Bir iki kere çocuklarını alıp baba evine gidecek olmuş, boşanmak istiyormuş. Ailesi bunu geri göndermiş, çünkü onların da durumu yokmuş.
Bu “durumu yok” tabiri dilimize ne zaman girdi? Cankurtaran simidi sanki.
Komşusu anlatmış, bunlarda çok para var aman kaçırma demiş. Adam çok güzel konuşuyor, kadına şefkat gösteriyor, hem seni hem çocuklarını mutlu ederim diyormuş. Kadın bu sözlere kanmış. Kısa zamanda boşanacağını, bu adamla bir yuva kuracağını sanmış.
İnsanın içinde, nefsinde beliren, karşı konulması zor tutku.
Kadın boşanamıyor, aile dağılıyor, çocuklar yurda veriliyor. Neyse ki cinayet yok.
O bir şantaj, o bir dolandırıcılık âleti. Sadece İstanbul’da şöyle bir araştırma yapılabilse. Altı ay içinde:
Kaç kişi Aşk-ı Memnu yaşadığı kişiye kaçmış? Kaç kişi henüz kaçmamış ama ilk fırsatta kaçacak? Kaç kişi yeni tanıştık, anlaşıyoruz diyecek? Kaç kişi sürekli araştırma yapıyor, adaylardan birini seçecek?
Tarihi ikiye bölsek, telefondan önce, telefondan sonra desek sezadır.
Sen de artık tüm dünyaya hâkim olan iletişim şirketlerinden birinin kulusun. Bu âlet hayatın her ânına hâkim. Seni dinler, seni gözetler, seni yönetir.
Katil ile maktul arasına ray döşeyen bir şirket. Bu şirketlerin sahipleri dünyanın en zengin adamları.
Metroda bakıyorsun herkes telefona eğilmiş, bir bekleme salonda dahi öyledir, kimse kimseyle konuşmuyor. Telefon başında kaç saat geçiriyoruz?
Ya alıp cebine koyacak, âlete teslim olacaksın; veya almayacak, kullanmayacaksın. (Benim gibi). Red cephesinde olmak çağın gerisinde kalmaktır. Yarış dışı ve hesap dışı olmaktır. Kusura bakma seni adam hizasında görmezler. Bir de “Ben bu âleti istediğim gibi kullanırım” diyen güçlü kişiler var, onlara sözüm yok. Sayın Kutlu! Sen kullanmıyorsun diye telefona bu kadar hakaret edemezsin, kendine gel, diyorsanız haklısınız.
Bir de şu hayatından bezmiş, şiddet ve yoksulluğun pençesinde kıvranan köylü kadınların Tiktok tutkusu.
Abartma Sayın Kutlu. Binde bir olur böyle şeyler. Kötü misal, emsal olmaz.
Lütfen ama! Bin kişiye gösterdiğimiz hamiyet ve mürüvveti o bir kişiden esirgemeyelim. “Birimiz binimiz” derler ya, unutmayalım.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
Muhterem Hocam, ben sağlık bakımından cep telefonunu sadece acil durumlarda kullanabiliyorum. Merak ettim; vergi, banka hesap takip ve para çekme işlemleri, otomobilinizin her türlü sigorta/vergi ve bakım işleri, (muhtemeldir) resmiyettten aranılmak ve cep tlf. olmazsa sebebini öğrenememek ilh. Ben yaş olarak toplamda 4. mecidiyeyi geride bıraktım, böyle durumlarda bu kadar çeşitli problemi nasıl halledebiliyorsunuz !?
Ülkemizdeki en büyük iki sorun: cehâlet ve denetimsizlik! Eğitime ise kırsalda yaşayan vatandaşlardan ve ana babalardan başlanmalıdır. Sorunun kaynağı ile ilgili çözüm bulunmazsa, aynı sorunlar artarak devam edecek.
doğru tespit ağzınıza sağlık Tuba hanım, trafikte, eğitimde, ticarette, vergide vs her konuda ciddi denetimsizlik hakim Türkiye’mizde, trafikte her gün canımız yanıyor, denetime çıkan polislerimiz telefonlarına bakmakla meşguller. Çalışan devlet memurlarından özel telefonlar alınmalı, Avrupa standartları tüm ülkemize yayılmalı. Dindar insanlar olarak Avrupa standartlarına vurgu yapmaktan utanıyoruz ama Hükümetimiz artık eksikliklerini görmelidir. 22 yıl oldu artık
Hocam, köyde nüfus kalmadı zaten orda fazla sıkıntı yok. Okuma yazma oranı yükseldi ya o derece cehaletimiz çoğaldı ki bunu sosyal medya-şeytan medyası-kulanımında görülüyor. Sanayi devriminin tarihin akışını değiştirdiği gibi internet ve bilhassa sosyal medya aynı tesiri yapacak görünüyor. Gidişi müspete çevirmenin yolu, bilgiyi ilme ve irfana dönüştürmekte yatıyor
Aracın fireni patlamış, hızla yokuş aşağı gitmekte. Hem kendine hem de çevresine zarar verecek belli. Tedbir ne olmalı? Bilemedim. Atlasam mı acaba?
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı medya okur-yazarlığı konusunda ülkenin en ücra köşelerine kadar eğitim vermelidir. Gidişat iyi değil.
Devlet vatandaşına seçme ve seçilme hakkı tanıyorsa, vatandaş seçime gidip chp’ye oy verebiliyorsa, istediği şeyi satın alıp, parası yoksa faizli krediyle alıp tüketmeye hakkı varsa, ister alkol, ister tımarhanelik televizyon dizileri, ister telefon ve internet uyuşturucusu olsun istediği gibi tüketebilir. Tüm bunların zararlı olabileceğini düşünmek vatandaşın görevi değil, devletin görevidir. İnsanları dinsizlik, laiklik, demokrasi ve faiz kapitalizmi bataklığına atan devlet için insanların özel halleri bir önem arzetmez. Ne zaman özel haller büyük çapta devletin vergi gelirini düşürür, sosyal hizmet giderlerini artırır, o vakit demokrasiye, halkın egemenliğine sormadan müdahale eder. Atatürkün hayal ettiği muasır devlet ve toplum işte budur.
Bir an önce el atılmalı vah vah demeden.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.