Bu çocuklar (artık hepimiz biliyoruz) cep telefonu (ki ilk mektep talebesi de kullanıyor) tablet, internet, bilgisayar, yani teknoloji tutkunu. Elindeki kitaba, okulda öğretmeninin anlattıklarına konsantre olamıyorlar. Yukarıdaki aletleri bilgi edinmek için değil, oyun oynamak için kullanıyorlar. Oyunların muhtevası ayrı bir yazı konusu. Bu tutkuyu ben bizzat büyükler ölçeğinde de izledim. Bir medya merkezinin büyük salonu. Yirmi masa yirmi bilgisayar. Kedi adımlarıyla tüm masaları çaktırmadan kolaçan ettim. İki kişi yazı okuyan (uzaktı ne okuduklarını anlayamadım) ötekiler oyun oynuyor.
Esasen oyun ve eğlence olsun diye kaleme alınan, çok satan postmodern romanlar uygun mudur?
Tarım toplumu bir örnektir. İslam uygulamasına bakalım. Ritim toprak ve tabiatın doğal seyri içinde vücut bulur. Zamanı “Müslüman saati” tayin eder (Ahmet Haşim’in aynı başlıklı yazısına mutlaka bakılmalı).
Kendi coğrafyamız ve tarih içindeki tablo ile şehir ve musıkiyi ele alalım. (İşte kültür ve sanat)
Anadolu’da bu düne kadar böyleydi.
Her şehrin civarında bir “Bağlar” semti vardı. Bu “Bağlar” semti, çoğu şehrin nüfus artışı, hayat tarzının değişmesi, dağın taşın beton apartmanlar ile kaplanması sonucu imara açıldı, ağacını, toprağını kaybetti. “Yeni Şehir”e katılarak yok oldu. (Bugüne kalmış ve bozulmamış örnek Kayseri-Talas’tır)
Şehir ahalisi (tüccar, memur, zanaat erbabı, esnaf vb.) yaz geldiğinde “Bağlar”a taşınırdı. Erkek, kadın, çocuk toprakla uğraşır, bir köylü gibi çalışır, bağa bostana bakar, ihtiyacını kendi üretir, pekmez kaynatır, turşu kurar, kış için sebze kurutur, erişte keser vesaire. Refik Halit “Şeftali Bahçeleri” adlı hikâyesinde ahalinin şehirle-Bağlar arasındaki faytonlar, beygirler, merkepler ile her sabah ve akşam tozu dumana katarak gidip gelişlerini çok güzel anlatır.
Hayat tarzı böyle olunca şehirdeki musıki ile kırsaldaki musıki arasında dünya görüşü, hayat kavrayışı aynı olduğundan bir yabancılık sezilmez. Mesela Harput-Diyarbakır-Kerkük-Urfa sınırları arasında oluşan musıki (Türküler) makam ile okunur.
Divan edebiyatı ile Halk edebiyatı yahut Âşık edebiyatı arasında sınıfsal bir fark yoktur, hepsi aynı dünya görüşüne bağlıdır.
Bu eğitim standartlarının oluşmasını sağlar. Ev mimarisi (Türk evi deniyor ya, aslını İslâm akidesi çizer) böylece hem biçimine hem muhtevasına kavuşur. Memleketin her köşesinde; coğrafya-iklim-topoğrafya ve malzemeye göre tatbik edilir. Bu sebeple biz Kemah’ta, Safranbolu’da, Ermenek’te, Saraybosna’da, Arnavutluk-Berat’ta benzer evleri görebiliriz. Günümüz şehirlerini, yaşadığımız atmosferi, hayat tarzı tartışmalarını, üretim-tüketim ilişkilerinin hâsılı bu tablo içinde nasıl bir sanat ve kültür hamlesi yapılıp yapılmayacağını tartışan bir yazı yazmalıyım.
Uzatmayalım.
Peki, teslim mi olacağız?
Hayır, ama mevzu derin bu hususta düşünmem lazım, siz de düşünün.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.