Dayanışma konusunda başarılı olduğumuza inanıyorum. Kapitalist düzenin ve tüketim kültürünün alabildiğine köşeye sıkıştırıp yalnız bıraktığı ferdi bizim toplumumuzda destekleyen unsurlar var.
Bunların başında aile dayanışması geliyor. Büyük aile her ne kadar dağılmış, çekirdek aile hakim konuma gelmiş olsa da, çocuklarla-torunlarla ana-babaların manevî bağları kopuk değildir. Ardından akrabalık dayanışması geliyor. Onu hemşehrilik veya aşiret dayanışması izliyor. Her ne kadar mahalle dağılmış, onun koruyan-kollayan sıcacık ortamı kaybolmuş olsa da “komşuluk ilişkileri” büsbütün yok olmamıştır. Yoksulluğun kol gezdiği mahallerde, semtlerde “size kim yardımcı oluyor” sorusuna “komşularımız” cevabı veriliyor.
Bütün bu ilişkilerin temelinde Müslüman olmamız yatmaktadır. “Mümin müminin kardeşidir” anlayışı ne kadar solgun dursa da, dar vakitlerde kendini gösterir. “Hayra hizmet” konusunda halkımıza güvenebiliriz, yeter ki istismar edilmesin. Son yıllarda bir takım aklı evvellerin küçümsedikleri “hayır kurumları” da gözle görülür bir cesamete kavuşmuş olup, yurt içinde olduğu kadar felaket zamanlarında yurt dışındaki kardeşlerimizle dayanışma içine girmektedirler. Krizlerin, yoksulluğun kol gezdiği günlerde Türk toplumunu mesela Arjantin’den ayıran özelliği bunları sağlıyor.
Dayanışma ağır da olsa yönetimde, hükumette, devlet anlayışında yer tutmaya başladı. Orada oluşacak kurumlar ne kadar güçlenirse toplumun krizlere ve yoksulluğa karşı direnci o kadar artar.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü bu yolda epeyce mesafe aldı. Ancak ben bunu hiç de yeterli bulmuyorum. Mesela bu genel müdürlüğün “israfla mücadele” için bir birimi bulunsa, bu birim göstermelik değil gerçekten çalışan bir birim olsa mevcut dayanışma için üç dört misli kaynak bulunabilir.
Genel müdürlük özellikle “kırsal alana” dönük projeler uyguluyor ki, son derece isabetli bir seçimdir. Çünkü kırsal alan insanı tarımın yıllardır ihmal edilmesi sebebiyle hem yardıma, hem yeniliklere ihtiyaç duymaktadır.
KASDEP (Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi) tarımsal üretim yapabilmek için yeterli kaynağa sahip olmayan, süt sığırcılığı, koyunculuk ve seracılık yapmak isteyen vatandaşların kooperatifler aracılığı ile örgütlenerek desteklenmelerini içeriyor. Tarım il müdürlüklerinin koordine ettiği tarımsal destek projeleri kapsamında yoksul vatandaşlara en az 50, en fazla 120 ortak için ikişer baş süt ineği veriliyor.
Koyunculuk yapmak isteyenlere 50, ortak için 25 koyun ve bir koç tahsis ediliyor. Seracılıkta en az 50 ortak en fazla 120 ortak için 500’er metrekare sera şeklinde destek veriliyor.
İşletme binası inşaatı, ahır yapımı, süt toplama tankı ve hayvan hayat sigortası giderleri de yine Dayanışma Fonu’ndan karşılanıyor.
Kırsal alanda dayanışmaya dayanarak kendi tesisini kuran vatandaşlara verilen kredilerde sıfır faiz uygulanmaktadır. Ödemeler ise üçüncü yıldan itibaren başlıyor.
Devletin köylüye bu imkânları sağlaması ve bu çerçevenin giderek genişlemesi yıllardır ihmal edilmiş olan tarımın canlanmasına, bu alanda istihdamın artmasına yol açacaktır.
Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü şehirlerde yaşayan ve gelir seviyesi düşük olan vatandaşları da “Gelir Getirici Projeler” ile destekliyor.
Tarımsal ürün işleme, hediyelik-turistik eşya yapımı, market işletmeciliği, el sanatları, mobilya üretimi vb. alanlarda kredi verilmektedir.
Hükumetin ve belediyelerin yaptığı kömür, gıda, yiyecek yardımlarına bakarak (Ki iyi ki böyle bir uygulama var) bunların seçim yatırımı olduğunu sananlar aldanıyor. Bu tür yardımlar yukarıda anlattığımız projeler gibi sadece seçim zamanı değil süreklilik arzeden faaliyetlerdir.
Yazımın başında belirttiğim gibi insanımız dayanışma konusunda istekli ve başarılıdır. Ülkedeki camilerin yüzde doksanını bu dayanışma ile yapmıştır.
Böyle bir halkın âdil olmak şartı ile kriz zamanlarında devlete her türlü desteği vereceğine inancım tamdır. Yeter ki güven duygusu zedelenmesin, vatandaş keriz yerine konulmasın. O zaman çok büyük kampanyalar yapılabilir. Bu kampanyaların IMF kredilerini aşacak güçte olduğuna inanıyorum. Taraftarın sahadaki takıma bağırdığı gibi bağırıyorum: Biz inandık siz de inanın. (24 Aralık 2008)
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.