Çorbada tuzum olsun

04:0029/08/2018, Çarşamba
G: 29/08/2018, Çarşamba
Mustafa Kutlu

Serin yaz gecesi. Çaylar demli, sohbet gani. Masada üç Bigalı var. Biri arkadaşım. Makina mühendisi İlhan Akkurt. İlhan emekli oldu ama hâlâ çalışıyor. Köyünde bir miktar arazisi var. Mühendis olmasına rağmen gözü tarımda. Önceleri “kiraz” konusunu araştırdı. Evet geliri yerinde, ihracata gidiyor; ama ağacın hem bakımı zor hem ömrü kısa. Kirazı bıraktı cevize döndü.Her neyse.Nurettin Bey’le yeni tanıştık, yanındaki genç de arada bir söze karışıyor.Konu tarım arazilerinin yerleşime veya sanayie açılması.

Serin yaz gecesi. Çaylar demli, sohbet gani. Masada üç Bigalı var. Biri arkadaşım. Makina mühendisi İlhan Akkurt. İlhan emekli oldu ama hâlâ çalışıyor. Köyünde bir miktar arazisi var. Mühendis olmasına rağmen gözü tarımda. Önceleri “kiraz” konusunu araştırdı. Evet geliri yerinde, ihracata gidiyor; ama ağacın hem bakımı zor hem ömrü kısa. Kirazı bıraktı cevize döndü.



Her neyse.

Nurettin Bey’le yeni tanıştık, yanındaki genç de arada bir söze karışıyor.

Konu tarım arazilerinin yerleşime veya sanayie açılması. Bölgeyi çok iyi bilen ve ticaretle uğraşan Nurettin Bey köylü gençlerin tarımla uğraşmak yerine fabrika işçisi olmayı veya otellerde-yazlık sitelerde temizlikçi, koruma görevlisi gibi mesleklere yönelmelerini eleştiriyor. Üç otuz paraya çalışıyorlarmış. Derken kendi akrabası bir gencin hikâyesini nakletti.

Delikanlı belde belediyelerinden birinde memur imiş. Belediye lağvedilince açıkta kalmış. Sabah-akşam kahve köşelerinde “Ben şimdi ne yapacağım?” diye düşünüp duruyormuş. Evli ve üç çocuğu var.

Gittim buldum bunu diyor Nurettin Bey, çektim bir kenara anlattım. Yavrum senin köyde arazin var mı, var. Anan-baban? Onlar yaşlandı artık. Abim İzmir’de gelmez köye, ablam evli Çanakkale’de, evde bir kızkardeş bir de benim küçüğüm askerde, demiş. Zor geçiniyor babam köye gidemem abi, demiş. Ben buna dedim ki, gidersin hem de nasıl? Umutlandı, heyecanlandı, nasıl olacak dayı diye sordu.

Bunu alıp Ziraat’a götürdüm, tarlasını bahçesini anlattım, dedim buna bir inek birkaç keçi, ben kefilim, süt işi yapacak dedim. Devlet yardım ediyor, kredi veriyor, hayvanların bakımı-hastalığı-süt verimi ile ilgileniyor. Hemen bir proje çıkardılar, ben destek oldum. Simental cinsi bir inek aldık. Hocam bu yeni. Bu günde en az 15 kilo süt veriyor. Keçi dersen o yaygınlaştı. Saanen diyorlar, hani beyaz iri memeli, günde en az beş kilo süt veriyor. Hem bu keçiler bizim muzır kıl keçisi gibi değil; dal-yaprak koparmaz, kânaatkâr, şuncacık bahçede 8-10 keçi dolaşabilir, ki bu oğlanın hem çayırı, hem yoncası, hem arpası yani çalışırsa her tür yemi var.

Attık imzaları.

Aldık inekle keçileri.

Babası-anası memnun, yakında kardeşi gelir askerden işin ucundan tutar, hadi oğlum ben arkandayım diye verdim gazı. Bu çocuk gayrete geldi, valla ateş oldu ateş.

Günde 50 kilo süt yapıyor. Bu keçilerin, bu ineğin sütü meşhur. Yazlıkçılar, oteller kapısında kuyruk oldu. Başka yerlerde şirketlerin 150-160 kuruşa aldıkları sütü bu satıyor 3 liraya ve havada kapıyorlar. Aradan altı ay geçti geçmedi, bu kasabaya inmiş dükkâna uğradı, yüzüne kan yürümüş, elime sarıldı. “Nurettin abi Allah senden razı olsun abad ettin bizi” dedi. Bir yıl sonra altına araba çekti. Köy yerinde insanın masrafı olmaz, doğru yolda gidersen para kendiliğinden birikir. Bu şimdi iki ineği dörde, on dört keçiyi 34’e çıkarıp bir mandıra kurmayı hesap ediyor. İşte böyle arkadaş, toprağın kıymetini bileceksin, maaşa talim etmeyeceksin.

Sitenin denize bakan tarafında, sabahları erken saatte biraz dolaşıp, oracıktaki bir banka oturuyorum. Karşımda bir kulübe, nizamiye benzeri kapıda bir güvenlik görevlisi. Çay demlenmiş getirdi, içtik muhabbete başladık. Havran’ın köylerinden. Askerden yeni gelmiş, maşallah yanaklarından kan damlıyor. Edremit’te bekâr evinde kalıyormuş.

Anası babası sağ, bir evin bir oğlu, bahçe arazi var, sadece sigortalı olayım diye bu işe girmiş.

Ona yukarıdaki hikâyeyi anlattım. Ayda en az dört bin lira kazanırsın dedim. Gözleri parladı, “Abi sahiden olur mu bu iş” dedi bana. Aslan gibisin delikanlı, taşı sıksan suyu çıkar. Sürünme buralarda, git baba ocağını tüttür, diye öğüt verdim.

Ertesi gün yine buluştuk. Yüzünde bir heyecan, sesinde bir güven. Gece boyu düşündüm abi, bu işi babama açacağım, yaparız evelallah dedi. Helal sana delikanlı, yolun açık olsun dedim.

Şimdi bu bir inek, dört keçilik proje ülkemiz çiftçisinin derdine derman olur mu diye sormayın. Ben Tarım Bakanı değilim.

Bu yazıyı “Çorbada tuzumuz olsun” diye yazdım.

#Nurettin Bey