Etrafta bombalar patlarken, her gün şehit cenazeleri gelirken çiçekten böcekten bahsetmenin sırası mı diyeceksiniz?
Haklısınız.
Ama bunca felaket ve kederin ardından isyan duygusundan uzaklaşmak, biraz sakin olmak, dua etmek için bir fincan ıhlamura veya adaçayına ihtiyacımız yok mu?
Bakıyorum medyada köşesi olan herkes iç politika-dış politika uzmanı olmuş. Televizyonlarda ahkâm kesiyorlar. Bu işler bu kadar ucuzladı mı?
Ben işte belki bu sebeple tarımdan, ot fiyatlarından bahseden yazılar yazıyorum.
Çiçek merakı bana rahmetli babamdan geçmiş olmalıdır. Kendisi Nahiye Müdürü idi ve ömrü köy köy gezmekle noktalandı. O yıllarda köy yolu diye birşey yoktu. Bir köyden ötekine tayini çıktığında, çok titiz olan rahmetli annemin bağladığı denkler, sandıklar ile katır sırtında gidilir. Bu âdeta bir kervan yolculuğu olurdu.
Rahmetli babam her gittiğimiz yerde evin önüne bir bostan bir de çiçek bahçesi kurardı.
Bu yüzden çocukluğum çiçek kokuları arasında geçti. Domatesin yapraklarına dokunduğunuzda çıkan kokuyu, bir karpuzun bıçak attığınızda çatlayıp yarılmasındaki sesi biliyorum. Ninemin bir karanfili vardı ki ev içine alışmış, Japonların bodur ağaçlarına dönmüştü (şimdi ev içinde, saksıda yetişen karanfil yok).
O mor karanfilin patlamaya hazır tomurcuğunu izler ne zaman açacağını nineme sorardım. Yer yatağında yatıyorduk.
Bir sabah uykudan uyandığımda tüm odanın karanfil kokusu ile dolu olduğunu duyar, sıçrayıp başına koşardım.
Evet, işte açıvermiş.
Ne yazık ki benim gibi bir tabiat aşığı kırk yıl boyunca dört duvar arasında, yazı masasının başında kaldı. Yapacak bir şey yoktu ve ben saksı çiçekleri ile yetinmek durumunda idim. Çok sevdiğim küpe çiçeğini içerde yetiştirmek için onlarca saksı aldım, kurudu. Sadece bir tanesini fideden büyüttüm. Salkım saçak açarak bana borcunu ödedi. Yaz tatiline gittim, döndüğümde baktım küpe kurumuş. Arkadaşlar çok su vermişler.
Çiçek bebek gibidir. İhtimam ister. Bazı çiçek merakı olan nineler onlarla konuşurlar.
Çokları geleneksel tıbbın ham maddesi olarak kullanılır. Ayrıca parfüm sanayiinin bel kemiği sayılırlar. Dünyada çiçek üretimi ve tüketimi bayağı bir rakama ulaşmıştır. Bir belgeselde Hollanda'daki Lavanta tarlalarını görmüştüm. Göz alabildiğine uzanan tarlalar bu sanayiinin nerelere vardığını gösteriyordu.
Bizde de çiçek üretimi hatırı sayılır bir rakama ulaştı. Sanmayın sadece Yalova'da üretiliyor. Konya dahil çok şehrimize yayılmıştır.
Mezar taşlarından kumaşlara, saray duvarlarından kap kacağa kadar kullandığımız eşyaları, mekânları güzelleştirmek için çiçek en önemli unsur olmuştur.
Edebiyatımıza, musikimize, minyatür ve tezhip sanatına etkisi büyüktür. Çiçek resimlerini toplayan Şükufe mecmuaları önemlidir. İstanbul'da binden fazla lâle yetiştirildiği söylenir. Yabancılar bu lale soğanlarını Hollanda'ya götürmüş, oradan dünyaya ihraç edilmiştir.
Yazımızı bir çiçek türküsü ile bağlayalım:
Çiğdem der ki ben elâyım
Yiğit başına belâyım
Hepisinden ben âlâyım
Benden âlâ çiçek var mı?
Al baharlı mavi dağlar
Yarim gurbet elde ağlar
Nevruz der ki ben nazlıyım
Sarp kayalarda gizliyim
Mavi donlu göz yüzlüyüm
Benden âlâ içek var mı?
(Türkünün devamı var ama yerimiz dar)
Not: Ziyarete gelen arkadaşlar sağolsunlar çiçek sevdiğimi bildiklerinden çiçek getiriyorlar. Lütfen getirmeyin, koyacak yer yok. Hem benim oda güneş almıyor, çiçekler soluyor. Yazık.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.