Memlekette artık gidilmedik, görülmedik, ayak basılmadık yer kalmadı. Eski çamlar bardak oldu.
Nerde o toprak damlı, tepeden pencereli, hayvanlarla birlikte yaşanılan, karanlık, kasvetli köy evleri. Çamurdan geçilmeyen sokaklar, gübre yığınları, şiş karınlı bakımsız çocuklar, dünyadan bîhaber çilekeş kadınlar, genç yaşta yüzü vatan haritasına dönmüş yorgun erkekler.
Başta dağ köyleri olmak üzere çorak topraklar terkedildi. Ancak ova köyleri, verimli topraklarda artık villa misali köy evleri var.
Köy şehir ayrımı kalktı sanki. Elektirik ve onunla çalışan âletler, eşyalar; ulaşım-iletişim yerli yerinde. Okur-yazarlık oranı yüzde yüze yaklaştı.
Televizyon her eve girdi, bir memur maaşının iki katı ücret ile çoban aranıyor ama çoban yok. Afganlılar koyun güdüyor. Yüce dağlar ardında, kuş uçmaz-kervan geçmez diye bildiğiniz köyün arıcılık yapan sakinleri Arabistan’a bal ihraç ediyor. Köylümüzün metropole taşınması Avrupa’yı tanıması, Almanya’da, İsviçre’de diğer batı ülkelerinde çalışması, oralara alışması hatta yerleşmesi üzerinden yarım asır geçti. (Sosyal medya konusunda bir hikâye anlatacağımı söylemiştim. İşte hikâye).
Kapitalizm üretimi-tüketimi-hayat tarzı ile tüm dünya gibi bize de çullanmış ve tüm savunma hatlarımızı yararak içimize işlemiştir.
Çaresizlik, yılgınlık, isyan, itiraz, ihanet, cinayet, akıl almaz işler, şaşkınlık, hayret ve dehşet bu sebeple kol geziyor.
Bize ne oldu?
Diye soruyoruz.
Bakın hâlâ hikâyeye giremedik, ekonomide, sosyolojide falan geziniyoruz.
Genç kadın evlenmiş, üç de çocuk sahibi olmuştur. Kocasının işi dışardadır; gider birkaç ay çalışır, köye döner üç-beş gün kalır sonra yeniden ayrılır. Kadın kocasından ayrı geçen günlerde kayınpeder-kayınvalide ve ailenin diğer üyelerinden zulüm görmektedir, çünkü aile bu evliliği ve gelini başından beri istememiş buna rağmen oğlan kızı kaçırmıştır. Delikanlı eşine “Sık dişini bir iki yıl sonra şehre taşınacağız” demekte, ancak bu sözü yerine getirememektedir. Kadının sinirleri bozulmuştur. Derdini dökecek kimse bulamaz. “Kaçan kız” olduğu için kendi ailesi de ona sahip çıkmaz. Köyde benzer sıkıntılar yaşayan iki hanımla sırdaş olur. Onların kışkırtmasıyla sosyal medyaya girer. Sanki dünyası değişmiştir.
Zaman sonra “arkadaş siteleri”nden birinde aklını çelen bir adamla karşılaşır. Adam Antalya-Kemer’de yaşamakta, dul ve çocuksuz olduğunu söylemektedir. Emlak işi yapan varlıklı-yakışıklı bir adam. Çok da güzel konuşur.
Gizli gizli yapılan bu telefon muhabbeti üç dört ay sürer. Adam kadını sürekli olarak Kemer’e gelmeye zorlamaktadır.
Kadın bulunduğu evden, çektiği sıkıntıdan kurtulmak için çocuklarını da terkederek Antalya’ya gider. Aniden kaybolmuş, geride bir iz bırakmamıştır. Haberi alan kocası aceleyle köye döner. Epeyce bir zaman kendi imkânlarıyla kadını arar, lakin bulamazlar. Kayıp ilanı da işe yaramaz. Çaresiz kalan adam sonunda TV’deki kadın programlarından birine başvurur. Düğüm sonunda çözülür. Kemer’deki adam esasen bir kadın simsarı olup, evlilik vadi ile ağına düşürdüğü kadınları pazarlamaktadır.
“Canım bu işte telefonun ne suçu var” diyenler, daha önce yayımlanan iki yazımızı okumalıdırlar.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.