Ağar ve Mumcu, Baykal"ın peşine takılır mı...

00:0026/04/2007, Perşembe
G: 28/08/2019, Çarşamba
Mehmet Ocaktan

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu Cuma günü yapılıyor. Çok güçlü bir ihtimal değil ama, eğer muhalefet partilerinden ve bağımsızlardan destek gelirse Abdullah Gül, yarın Türkiye''nin 11. Cumhurbaşkanı olacak. İlk turda yeterli oy sağlanamazsa, üçüncü turda seçilmiş olacak.Ancak Türkiye''de siyaset, her zaman ''demokratik ahlak'' zemininde yapılamadığı için siyasi aktörlerin ''kriz'' merakı bir türlü bitmek bilmiyor.Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından önceki gün aday gösterilen Dışişleri Bakanı

Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu Cuma günü yapılıyor. Çok güçlü bir ihtimal değil ama, eğer muhalefet partilerinden ve bağımsızlardan destek gelirse Abdullah Gül, yarın Türkiye''nin 11. Cumhurbaşkanı olacak. İlk turda yeterli oy sağlanamazsa, üçüncü turda seçilmiş olacak.

Ancak Türkiye''de siyaset, her zaman ''demokratik ahlak'' zemininde yapılamadığı için siyasi aktörlerin ''kriz'' merakı bir türlü bitmek bilmiyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından önceki gün aday gösterilen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, iki gündür siyasi partilerin desteğini talep ediyor. Gül, başta anamuhalefet partisi CHP olmak üzere hemen bütün siyasi parti liderleriyle görüşmeler yaptı ve onların desteğini istedi.

CHP lideri Deniz Baykal, daha önce yaptığı bütün açıklamalarda Erdoğan dışında AK Parti içinden gelecek bir başka adayı konuşabileceklerini açıklamış olmasına rağmen, Dışişleri Bakanı Gül''le yaptığı görüşmede ''red'' cevabı verdi.

CHP bütün söylemlerinde ''mutabakat'' ve ''uzlaşma'' sözcüklerine vurgu yapmasına rağmen, aslında hiçbir zaman uzlaşmadan yana değildi. Çünkü, CHP''nin genetik kodları ''demokratik süreç''ten çok, ''demokrasi dışı'' beklentilere itibar etmeyi gerektiriyordu. Bugüne kadar, cumhurbaşkanlığı seçimi konusundaki tavrı da bu doğrultuda oldu.

Esas itibariyle CHP, Gül''ün adaylığının açıklanmasından bu yana henüz ''şok''tan çıkabilmiş değil. Çünkü Baykal''ın iki hesabı vardı, birincisi Başbakan Erdoğan''ı Çankaya''ya zorlayarak Kasım''daki genel seçimlerde Tayyip Erdoğan''la yarışmaktan kurtulmak. İkincisi ise, Erdoğan Köşk''e çıkmadığı taktirde, daha düşük profilli bir ismin Çankaya''ya gönderilmesi.

Bu durumda Baykal, doğrudan Başbakan Erdoğan''ı hedef alarak, “Kaçtı, korktu” gibi söylemlerle AK Parti''yi vurma planları yapıyordu. Ancak Başbakan Erdoğan öylesine siyasi bir manevra yaptı ki, CHP''nin bütün silahlarını elinden almış oldu.

Ayrıca, Baykal''ın ''fantezileri'' parti içinde de küçük çaplı bir isyana yol açmış bulunuyor. Mesela Esat Canan, “Cumhurbaşkanlığı Meclis''in işidir, mahkemeye götürülmesini doğru bulmuyorum, bundan CHP zararlı çıkacaktır” diyor. Aynı şekilde Hasan Aydın ve Mehmet Tomanbay, Baykal''ın tavrına katılmadıklarını söylüyorlar.

Şimdi CHP lideri Baykal''ın elinde kala kala “367 fantezisi” kaldı. Bunun için, DYP lideri Mehmet Ağar ve Anavatan lideri Erkan Mumcu''yu ayartmaya çalışıyor.

Anavatan Genel Başkanı Mumcu, Abdullah Gül''le yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, nasıl bir tavır alacakları konusunda net bir fotoğraf ortaya koymadı. Anlaşılan o ki Mumcu, CHP safında yer almak gibi tehlikeli bir bölge ile ''Özal misyonu'' arasında gidip geliyor.

Abdullah Gül''ün ziyaretinin ardından Ağar, daha önceki açıklamalarına paralel olarak “hesaplaşmanın mahkemede değil, sandıkta olacağının” altını çizdi. Ancak Ağar''ın da, Mumcu''ya benzer sıkıntıları var.

Mesela Ağar, bütün söylemlerinde ''demokrasi'' ve ''sandık'' vurgusu yapmasına rağmen, Gül''le yaptığı görüşmenin ardından, “Çoğunlukları var, desteğe ihtiyaç olup olmadığı kendi takdirleri” gibi kafalarda soru işaretleri bırakan bir açıklama yapabiliyor.

Yani Ağar da, Mumcu gibi Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk oturumunda yer alıp almamak konusunda henüz karar verebilmiş değil.

Ancak Ağar tecrübeli bir siyasetçidir ve siyasi kariyerinin Demokrat Parti çizgisiyle doğrudan bağlantılı olduğunu çok iyi bilmektedir. Ayrıca, 367 tartışmasının yapıldığı bir dönemde Meclis''e girmemenin CHP ile aynı safta yer almak anlamına geleceğini hesap edecek bir siyasi öngörüye de sahiptir.