CHP lideri Sn. Kılıçdaroğlu’nun “Peygamber soyundan geldiği”ni söyledi bir CHP’li vekil. Bir de buna rahmetli Oğuzhan Asiltürk abimizden duyduğu bir tanıklığı ekledi: “Umre yaparken şırıl şırıl ağlayan biridir.”
Durup dururken Kemal Bey’in soyundan ve umredeki duyarlılığından bahsetme gereği niye hisseder bir insan?
İlkin aklıma Kemal Bey’in soyuyla ilgili böyle bir şey demediği halde bir vekilinin niye deme gereği duydu sorusu geldi. Bunu twitterde paylaştığımda sevgili kardeşim araştırmacı gazeteci Yıldıray Çiçek arayıp asıl bu iddianın vakti zamanında Kemal Bey tarafından dile getirildiğini söyleyip gerçeği aşikar etti. Bana Sözcü’nün konuyla alakalı linkini gönderdi. Okuduğumda gördüm ki Sözcü’nün 15.10. 2013 tarihinde Hürriyet gazetesine dayandırdığı işbu mülakatta Kemal Bey bizzat kendisi “Peygamber soyundan geldiği”ni açıklıyor. Nasıl ağladığını anlatmıyor ama umre ziyareti yaptığını da kendisi söylüyor.
Ben de durup dururken o CHP’nin Ankara vekiline kızıp duruyordum. Kemal Bey’in kendisinin demediğini sen niye dersin diye. Gerçi “Kemal Bey’in kendisi bunu demez ama ben diyeyim” diyerek o vekilin yaptığı şey de milyonları yanıltmaktan ibaret nahoş bir davranış.
Hatırlayalım…
Kemal Bey’in CHP’nin başına geçmesiyle beraber Dersimli isyancı Kureyşan aşiretine mensup bir Alevi Kürd-Zaza olduğu yolunda iddialar gündeme taşındı. Anlam veremediğim bir biçimde Sn. Kılıçdaroğlu’nu savunan birileri de “O aslında Dersimli (Tuncelili) değildir. Dersim’e sonradan göç etmiş Türkmen bir aileye mensuptur” deyip durmuşlardı.
Bu açıklamayla Kemal Bey’in Kürd-Zaza aidiyeti devre dışı bırakılırken “Peygamber soyundan gelme” iddiaları da tedavüle sokulmuştu. Kemal Bey’in bilgisi ve oluru dışında yapılmayacağı besbelli olan bu iddiaların Hürriyet’teki mülakatta Kemal Bey’in ağzından teyid edilmesi ortada iyi kotarılmış bir piar çalışması olduğunu gösteriyor aslında. Bunun “Kemal Bey mecburen kendisine sorulduğu için bu konuya girdi, yoksa bu tür konuların siyasetin malzemesi yapılmasına karşıdır” iddiası için biçilmiş kaftan olmadığını kim söyleyebilir?
Sn. Kılıçdaroğlu’nun dindar-muhafazakar-milliyetçi çevreler nezdindeki algısını düzeltmeye yönelik bu ustalıklı piar çalışması o gün pek tutmamış olmalı ki bugün Cumhurbaşkanlığı adaylığı gündemde iken tekrar piyasaya sürüldü. “Kemal Bey kendisi söylemez ama ben diyeyim” biçimine sokularak gündemleştirilen işbu konunun Kemal Bey’in aday olması halinde şahsına yönelik malum algının yıkılmasına yönelik olduğunu söylemek için kahin olmaya gerek yok. “Umrede şırıl şırıl ağlayan kişi” algısı da doğrudan bununla alakalı hiç kuşkusuz.
Önemlilikle vurgulamak isterim:
Hiç kimse aidiyetinden dolayı değerli veya değersiz değildir.
İçine doğduğumuz aidiyetler bizi değerli veya değersiz kılmadığı gibi hiç birimize imtiyaz da sağlamaz.
Kim ki aidiyetler üzerinden bir değer ideolojisi oluşturmaya kalkışırsa bilesiniz ki o insanlığa ve insanlık değerlerine karşı bir suç işliyor demektir.
Soy-sopculuk ve kan bağı üzerinden oluşturulan değerler manzumesi de inancımıza aykırıdır.
Kemal Bey’in içine doğduğu aidiyetlerden dolayı suçlanmasını veya başka bir deyişle bu ülkenin bekası için tehdit olarak görülmesini kutsal öğretimize ve sosyal barışımıza yöneltilmiş bir saldırı olarak görürüm.
Kemal Bey’in kendisine yönelik maksatlı ve zararlı bir algıyı savuşturmak için soy-sop övücülüğü yapmasını da her anlamda zararlı görürüm.
Aidiyetlerin bu şekilde siyasete bir değer veya değersizlik biçiminde taşınmasını son derece sakıncalı addederim.
Hiç kimse bırakınız Peygamber soyundan gelmeyi Peygamber’in öz evladı bile olsa şayet özünde bir değer taşımıyorsa bizim gözümüzde zerre miskal değerli değildir.
Hz. Nuh’un oğlu buna en çarpıcı örneklerden biridir.
Bizim öğretimizin mücessem temsilcisi olan yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) Veda Hutbesi’nde bu bağlamda dedikleri hem inancımızın hem de insanlığın manifestosu niteliğindedir:
“Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takva iledir.”
Başkaca sözlerin ve anlayışların gönlümüzde en ufak bir değeri yoktur.
Keşke Kemal Bey’e aidiyetleri üzerinden saldırılmasaydı. Ve keşke Kemal Bey kendini bu şekilde savunmasaydı. Her ikisi de yanlış. Kutsal değerlerimiz adına yanlış. Siyaseten yanlış.
Merak ediyorum: Soy-sopla övünmek, solcular veya sosyal demokratlar için hangi ara bir değer ideolojisine dönüştü?
Ve yine merak ediyorum: Peygamber soyundan gelmekle övünen Kemal Bey, 5-6 yaşlarındaki evlatlarımızın Kur’an öğrenimini “Ortaçağ zihniyeti” olarak suçlayan birini nasıl yardımcısı olarak yanında/partisinde tutar?
Başkası dediğinde “İrtica! Dini siyasete alet etmek!” biçiminde suçlanan bir şey nasıl olur da Kemal Bey ve vekili tarafından dile getirildiğinde makbul bir şeymiş gibi savunulur?
Merak ettiğim bir husus da Kemal Beyin Alevi aidiyetine niçin sahip çıkmadığıdır.
Ve meraklısına son söz: Kemal Bey’in mensup olduğu Kureyşan aşiretinin Arap Kureyş aşiretiyle de alakası yoktur. Kureyşli olmanın bir kıymeti harbiyesi olsaydı Ebu Leheb’in ve Ebu Cehil’in olurdu.
Öğretimize de siyasetimize de yanlış ve zararlı ögeleri taşımaktan vazgeçelim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.