|
Zor, oyunu bozar!

Malumunuz; son bir yılda defalarca otomotiv endüstrisi üzerinden makro ve mikro olmak üzere okumalar yapıp sizlerle paylaştık. En sonuncusu 5 Temmuz Cuma günü iktibas edilen “Doğu Batı çekişmesinde yeni gelişmeler” başlığına sahipti. Haziran 14’te ise “Çin istilasına AB de engel koydu” başlığı ile sizlere servis ettik.

Zira hep derim Batı medeniyeti otomobil endüstrisi üzerine kuruludur. Otomotiv sektöründeki gelişmeleri takip etmek makro perspektifte küresel oyunu da okumaya yarar sağlayacaktır.

Türkiye okumasını iyi yapıyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Çin ziyaretini gerçekleştirmesinin üzerinden 24 saat geçmeden Çin menşeli araçların ithalatına Türkiye vergi koymuştu, hatırlarsınız. Bundan evvel Bakan Kacır’ın seyahati ve temasları olmuştu Çin’de. Ancak temaslar somut netice doğurmamıştı.

Türkiye’nin son bir yılda pazarını açarak Çinli üreticilere 100 bin adedin üzerinde satışın gerçekleşmesine müsaade edip daha ilk yılında ithal ürünlerle %10 pazar yakalanması Hakan Fidan’ın Çinli mevkidaşları tarafından tam olarak anlaşılmamış olacak ki gelir gelmez vergiler yükseltilerek Çin’e duvar örüldü.

Ancak geçen makalemizde de belirttiğim gibi
Türkiye bu duvarı iyi niyetle ördü; amaç Çin’i Türkiye’de üretime girdirmek ve bu sayede Çin ile ithalata ve dengesiz ticarete dayalı ilişkimizi sağlıklı bir zemine oturtmaktı. Ve hedef gerçekleşti.

Çinli üretici BYD üretim kararına dair anlaşmayı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı bir toplantı ile imza etti.

1 milyar dolarlık bu yatırım ile senelik 150 bin adetlik üretim ve doğrudan 5000 kişilik istihdam gerçekleşecek.

BYD bu araçların tahminimce üçte birini yerli piyasaya satarken gerisini AB sathında satmaya çalışacaktır.
Çinli üretimin en önemli getirisi ne olacak?

Malumunuz doğrudan yatırım tüm yönleriyle çok faydalıdır. Bu yatırım elbette önemli; cari açığımızın kapanması yönünde vereceği pozitif katkı, doğrudan ve dolaylı istihdama vereceği katkı, yeni teknoloji ürün üretiminin getireceği know-how; bunların geneli...

Ancak bunların çok daha ötesinde bir konu var ki Türkiye’ye çok daha büyük katkısı olacaktır; AB ile Gümrük Birliğinde müzakere imkânı.

Malumunuz tarım mamullerinden tutun da sanayi mamullerine kadar birçok konuda haksız bir anlaşmaya tarafız. Bu çorap başımıza Tansu Çiller tarafından örülmüştü! Dönemin AB yöneticileri 1 Ocak 1996’da hükümet eden partinin Genel Başkanı Tansu Çiller’in varılan anlaşmayı Türkiye lehine büyük bir kazanım olarak pazarlamasını hayret ile karşılamışlardı.

Zira Türkiye buna göre; Topluluktan ithal edilen sanayi ürünlerine yönelik koruma oranını %19.7’den %12.8’e indirmişti.

Yapılan özensiz müzakereler, popülist demokrasi anlayışı, tekrarlanan seçimler neticesinde gerçekleşen haliyle Türkiye pazarı tamamen AB’ye açılmış ve AB’nin Türkiye’yi Avrupa Birliği üyesi yapma ihtiyacı ortadan kalkmıştı.
Böylelikle Türkiye’nin hiçbir yüküne omuz vermeden pazarlarına erişim bu vesileyle sağlanmıştı.
Anlaşmanın getirdiği yükler bununla sınırlı değildi!
Türkiye’nin AB’ye karşı rekabet üstünlüğü olmayan; sanayi ürünleri ile işlenmiş tarım ürünlerini kapsayan Gümrük Birliği anlaşması tarım, hizmetler ve kamu alımlarını kapsamamaktaydı!
Ayrıca
, Gümrük Birliği kapsamında AB tarafından üçüncü ülkelerle
yürütülen STA müzakerelerinde Türkiye’nin de yer alması, ihtilafların halli konusunda işleyen bir mekanizmanın kurulması ve tarife dışı engellerin sona erdirilmesi gibi hususlarda
Türkiye lehine hiçbir yaptırım olmadan gümrük birliği yürürlüğe alınmıştı.
Amacımız elbette bu birliğin kaldırılması değil.

Ancak Türkiye’nin AB ile yapılan gümrük birliği anlaşmasını revize etme taleplerine AB, kulağının üzerine yatarak cevap vermiş ve Türkiye aleyhine işleyen bir sürece tam gaz devam etmişti.

İşte Türkiye doğudan aldığı ve alacağı bu yatırımlar ile AB sathına gerçekleştireceği ihracatı, AB’yi müzakere masasına çekmek için kullanabilecektir.
En azından müzakere masasında elini önemli miktarda güçlendirecektir diyebiliriz.
Bu nedenle Çin’in ülkemize yapacağı yatırımlar Batı’nın ülkemize yapacağı yatırımlardan daha stratejik öneme sahip hale gelmiştir.

Buna ek olarak Türkiye Çin yakınlaşması her iki ülkeye jeopolitik alanlarda büyük genişleme imkânı verecektir.

Çin’in Afrika ve Orta Doğu’da Türkiye'siz attığı ve atacağı adımların ilk başlarda başarılı gibi gözükse de temelsiz kalıp sonunda inkitaya uğrayacağı muhakkaktır.
Ortak fayda adımların beraber atılması üzerinedir.
Bunun da ilk gereği Çin’in Türkiye’ye iyi niyetle yaklaşıp yatırımlarının merkezine koymasıdır.
Muhtemel bir Batı Çin çekişmesinde Çin’in tüm AB yatırımları ve varlıkları tehlikede olacaktır. Yalnız Türkiye, Çin için güvenli bir alan oluşturabilir. Umarız ki Çin bunun farkına geç olmadan varabilsin.
#Otomotiv
#Ekonomi
#Mehmet Akif Soysal
2 ay önce
Zor, oyunu bozar!
Transfer kaosu
Bu oyun gelişir
Gannuşi’den Gazze’ye giden yolu kim kapatıyorsa?
Dünya bize gebe, biz hakikate…
“Ya kezzabi ya a’milil Amrikani / yallah irhal ya Sisi”