Geçen hafta TCMB sunumunu irdeleyip bazı kanaatlerimizi kaleme almıştık. Verilen sunuma göre TCMB’nin kanaatinin talep yönlü enflasyon baskısının yoğun olduğu çıkarımımız vardı. Buna müteakip gerekli adımlar atılmaya başlandı. TCMB’nin sunumunun hemen akabinde yeni düzenlemeler bu bağlamda duyurulmaya başlanmıştır. Bunlardan ilki; yurt dışı turizm harcamalarında kredi kartına taksitin kaldırılması diğeri ise konut hariç bireysel kredilerinin tamamının (KMH ve kredi kartları dahil) risk ağırlığının
Geçen hafta TCMB sunumunu irdeleyip bazı kanaatlerimizi kaleme almıştık. Verilen sunuma göre
TCMB’nin kanaatinin talep yönlü enflasyon baskısının yoğun olduğu çıkarımımız
vardı. Buna müteakip gerekli adımlar atılmaya başlandı.
TCMB’nin sunumunun hemen akabinde yeni düzenlemeler bu bağlamda duyurulmaya başlanmıştır. Bunlardan ilki;
yurt dışı turizm harcamalarında kredi kartına taksitin kaldırılması diğeri ise konut hariç bireysel kredilerinin tamamının (KMH ve kredi kartları dahil) risk ağırlığının arttırılmasıdır.
Bir kısım ekonomistin kredilerdeki genişlemeye dair atılan adımlar olarak duyurduğu bu gelişmeler esasında bunu amaçlamamaktadır.
Esasen her iki başlığın da kredilerde bir daralma isteğinden ziyade döviz ihtiyacını azaltma için atılmış adımlar olduğu açıktır.
Atılan adımlar ile hedeflenen yurt dışı turizm harcamaları net döviz gideri oluştururken esas hedeflenen ise diğer net döviz gideri oluşturan kalem olan otomotiv sektörü talebinin azaltılması çabasıdır
. (Ticaret Bakanlığı’nın son 12 ayda hafiyelik usulü ile attığı adımlardan etkili olacaktır.) Nitekim atılan adım ile otomobil kredileri yüzde 5 sınırını aşmaya başladı. (TL’ye alternatif yatırım amaçlı alımların en azından kredi desteği ile artması engellenecektir.)
Atılan adımların bu kadar ile kalmayacağını tahmin ediyorum.
Ancak atılacak yeni adımların yoğunluğu ağustos ayı cari açık neticesiyle şekillenecektir.
Zira son iki ayda kurların yüzde 30 artmasıyla doğal bir şok yaşayan tüketicilerin satın alma güçlerinin düşmesiyle bir miktar gerileyecek ithalat ve yükselen ihracat dış ticaret dengemize pozitif katkı yapacaktır.
Ancak ticaret hadlerimizde Mehmet Şimşek ve ekibinin beklediği iyileşmeye varılmaz ise yeni önlemler TCMB Başkanı’nın ifade ettiği gibi peyderpey gelecektir.
Bu noktada şunu ifade etmeliyim;
Mehmet Şimşek’in yeni dönemde attığı bu adımlar iç piyasayı durdurmadan, ihracatı arttırarak yürüme gayretini ifade etmektedir. Genel bir faiz artışı yerine, öncelikle döviz stoğumuzu etkileyen alanlara çok ince dokunuşlarla düzelme sağlamaya çalışıyorlar. Bununla da ekonomide ani duruş riskini bertaraf ediyorlar.
Son on iki aylık cari açığın 60 milyar dolar olduğu şu dönemde atılması gereken adımların bunlar ile iktifa edemeyeceğini düşünüyorum. Zira döviz rezerv durumun önümüzdeki on iki ay için aynı senaryoyu kaldırması pek zor.
Ancak atılacak adımların bu denli ince elenip sık dokunarak gerçekleştirilmesi ekonomide genel sıkılaşmanın çok kuvvetli olmayacağının kanaatini bende uyandırmıştır.
Dün açıklanan enflasyon verisi yeniden yükselen bir trende dönüşü ifade etmektedir. Bu beklenen bir durum zira kurlardaki artışın enflasyon olarak dönmesi alışılagelmiş bir süreçtir. Kur arttırmadan yola devam edilebilir miydi? Hayır edilemezdi. İthalatta yaşanan artışın döviz rezervlerine etkisi şu an önceliğimiz. Bu nedenle kaçınılmaz bir gelişmeyi yaşadık. Ancak bu denli ithalat artışına ihtiyaç olmayabilir miydi? Bence evet. Zira son 18 ayda TL tasarruflarının enflasyon karşısında cezalandırılması neticesinde ithal mal talebinde artış yaşadık buna ispatımız altın talebindeki artıştır.
Yanlış fiyatlama halimiz son bulmadıkça, yani TL’yle tasarruf edenleri cezalandırmayı sonlandırmadıkça, ithalattaki artış ve enflasyon sarmalı devam edecektir. Bugün 26.90’da seyreden kur satın almayı duraksatsa da enflasyona yenilecek, kur 4-5 ay sonra ucuz kalmış olacaktır. Piyasa, hadi piyasa demeyelim, daha net olsun tüketici bunu görüyor ve hissediyor. Ekonomideki gizli el dediğimiz açıkça budur…
#Ekonomi
#Enflasyonla Mücadele
#Mehmet Akif Soysal