EDISYON:

Karar verin: Şirketler fahiş kâr mı ediyor yoksa batıyor mu?

04:0023/08/2024, Cuma
G: 23/08/2024, Cuma
Mehmet Akif Soysal

Toplumda iki kesim var ki her durumdan kendine bir çıkar sağlamaya çalışsın. Bunlardan biri muhalefet diğeri ise sosyal medyanın sözde kalemşörleri. Bunlardan ilki, muhalefet; dün söyledikleri kayıt altında değilmişçesine, fütursuzca, bugüne dair tam tersi istikamette fikir beyan edip üstüne üstlük bir de ben dememiş miydim pişkinliğini de ortaya koyuyorlar. Buna örnek olarak son dönem ekonomide yaşanan gelişmeleri verebiliriz. Gevşek bir para politikası izlenirken o mecradan bu mecraya, her yerde


Toplumda iki kesim var ki her durumdan kendine bir çıkar sağlamaya çalışsın. Bunlardan biri muhalefet diğeri ise sosyal medyanın sözde kalemşörleri.

Bunlardan ilki, muhalefet; dün söyledikleri kayıt altında değilmişçesine, fütursuzca, bugüne dair tam tersi istikamette fikir beyan edip üstüne üstlük bir de ben dememiş miydim pişkinliğini de ortaya koyuyorlar.

Buna örnek olarak son dönem ekonomide yaşanan gelişmeleri verebiliriz. Gevşek bir para politikası izlenirken o mecradan bu mecraya, her yerde sıkı para politikası çağrısı yapıp, faizin yükseltilmesi gereğinden bahsederken, zamanı gelip iktidar bu politikayı benimseyince de vay efendim bu sefer işsizlik artıyor piyasa durgunlaşıyor gibi sıkı para politikasının
doğal neticelerini
yeni bir şeymiş gibi ortaya koyuyorlar.

Sözde sosyal medya kalemşörleri de bunların aynısı. Takipçi almak için atmayacakları takla, yapmayacakları şey yok!

Dün ak dediklerine bugün kara demek ilgi çekmenin, farklı olmanın temel yolu olmuş onlar için. İllaki onların daha iyi bir fikri var ve bu işi onlardan daha iyi kimse bilmez, bilemez!

Bu güruh ekonomi ile ilgili kulaktan dolma bilgileri ve gelen havadislerle en popüler nasıl olunabilir hedeflenerek söylemler gerçekleştirirler.

Dün sıkı para politikası savunucusu iken bugün ise yüksek faizlerden yakınmayı kendilerine amaç edinmiş durumdalar.

Yanardönerliğin yeni mevzusu:
Şirketler, fahiş kâr mı ediyor, yoksa batıyor mu?

Son dönemde arsızlıklarının zirvesi ise şu konudadır. Bundan çok yakın zaman evvel, belki bir ay evveline kadar, şirketler bilançolarını açıklarken ortaya çıkan karları meydana döküp, enflasyonun sebebi fahiş kârlar yüksek marjlardır dedikten sonra daha üzerinden bir ay geçmeden bu sefer şirketler batıyor, iflaslar olacak konkordatolar ilan edilecek ne olacak bu şirketlerin hali deyip durmaya başladılar.

Yahu daha ikinci çeyrek bilançoları açıklanırken sen değil miydin zengin vergisi konsun şirketler daha yüksek vergi ödesin, bu kar marjları çok yüksek, fırsatçılık marjı ortaya çıktı diyen!

Önüme düşen yorumlara baktıkça bu güruhun bir iki ayda 180° dönebilme kapasiteleri beni gerçekten şaşırtıyor.

Bu işin gerçeği nedir?

Ekonomi sadece bir yaklaşım biçimi değildir; bir döngüdür.

Hayatın doğal akışında olduğu gibi her zaman büyüyemezsin, her zaman hızlı gidemezsin; bazen dinlenmek toparlanmak güç kazanmak gerekir. Ardını toplamak gerekir.

Bazen ise hızlıca yol almak gereklidir. Bu hareketlerin hiçbiri illanihaye sürmez. Uzun olur, kısa olur, ama bu döngüler birbiri ardına gerçekleşir.

Sıkı para politikasının bir gereklilik olarak ortaya çıktığı durumda bunun neticelerinin daha sakin bir ekonomi aktivitesi
ve istihdama yansıyan negatif neticeleri olacağı bilinir. Hatta esas amaç zaten budur; tansiyonu düşürmek.

Sıkı bir para politikasından, kısa dönemde hızla büyüyen bir ekonomi, hızla artan istihdam gibi bir çıktı olmayacağı aşikardır. Aksini ifade etmek milletin aklıyla alay etmektir.

Sırf takipçi edineceğim diye veya politik olarak muhalefet yapacağım diye sebebin oluşturduğu doğal sonucu sürpriz gibi ortaya koymak abesle iştigaldir.
Türkiye var olan şartlar gereği sıkı para politikası dönemine girdi. Elbette bu dönemin zorlukları olacaktır. Ancak
bu zorluklar bütüne şamil değildir.
Kaç yıldır büyüyen, sermaye oluşturan şirketlerin, bir-bir buçuk yılda öldük bittik demeleri ancak kendi zaviyelerindeki bakış açılarını gösterir. Ekonominin gerçeklerini değil!
Tüketim merkezli, kredi genişlemesi kaynaklı büyümenin yerine
ihracata ve katma değerli üretime dönük sürdürülebilir politikalar ile yol alınması Türkiye için bir ihtiyaç değil gerekliliktir.
Hükümetin ardı ardına açıkladığı yeni teknolojilere dönük ve bunların sanayi altyapısını kurmayı sağlayacak programları görmezden gelip sadece sıkı para politikası ile bunun zorluklarına kafa yormak objektif bir tavır değildir.
Şunu belirtmeden geçmeyelim;
ihracata ve sanayi üretimine katkıda bulunan her firmaya sıkı para politikası koşullarında bile destek olunmalıdır.

Mevcut kaynakların tahsisi bu değeri üretenlere cephane olarak sunulmalıdır.

Ancak perakende ile tüketimde aşırılığa alışmış ve verimsiz modeller ile iş yapan kimselerin de sırtımızda taşınmasına müsaade etmemeliyiz.

Herkesin işindeki verimliliği ve katma değeri sorgulaması gereken bir dönemden geçiyoruz. İşinin ayrıntısına inenler bunu yeni fikirler ile taçlandıranlar ve daha iyisini yapma gayreti gösterenler ayakta kalacaktır.

#Ekonomi
#İş Dünyası
#Mehmet Akif Soysal

Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.

Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.