Malumunuz arzı az olan malın fiyatı yükselir. Türkiye’de ve Türkiye gibi cari açık veren ülkelerde döviz arzı devamlı surette artmaz , artamaz; bu en nihayetinde dövizin fiyatının artması ile neticelenir. Buna ek olarak bilhassa gelişmekte olan ülkelerde bu düzenin getirmiş olduğu çift para birimlilik meselesi de bulunmaktadır. Yani, ülkenin milli parasının yanı sıra, Dolar veya Euro gibi uluslararası geçerliliğe sahip para biriminin günlük hayatın içerisinde kullanılıyor olması meselesidir bu.
Buna ek olarak bilhassa gelişmekte olan ülkelerde bu düzenin getirmiş olduğu çift para birimlilik meselesi de bulunmaktadır.
Böyle bir durumda arz hemen arttırılamaz, talebi dizginleyerek enflasyonun düşmesi sağlanmaya çalışılır.
Şu sıralar Türkiye’deki durumda tam bu noktadadır; milli paramız Türk Lirasına karşı, dövizdeki dalgalanma durmuş olsa da fiyatlar seviyesi yani enflasyon artmaya devam etmektedir.
Talebin gerilemesi ile örneğin otel fiyatlarındaki yüksek artış, yerini daha düşük fiyatlara bırakacaktır.
Bunun da temel gereği bizim gibi ülkelerde kuru sabitleyebilmekten geçiyor.
Kuru sabitleyebilmenin yolu ise cari açık vermemek ya da çok düşük seviyelerde vermekten geçer.
Son dönemde finansal ve mali disiplini sağlayan hükümet, şimdi ihracatı destekleyerek, cari açığın sadece tüketimden gelen gerileme ile değil, üretimin ve bununla beraber ihracatın artmasıyla düşmesini sağlaması yegane hedefi olmalıdır.
Bunu sağlamak için “görece” değerlenen Türk Lirasından kaynaklı azalan rekabet gücünün yerini, muhtelif destekler ile ikame etmek gerekir.
Böylesi bir çalışma ile desteklenecek finansal ve mali disiplin bizi sürdürülebilir cari açık patikasına oturtabilir. Bu yol ile enflasyonla mücadelemizde sanayimiz, üreticimiz zarar görmeden ve geçici değil, kalıcı düşük enflasyona varabilmemiz mümkün olacaktır.
Ayrıca bununla beraber ağır bir siyasi faturada meydana çıkacaktır.
Umuyorum ki, hükümetin ekonomi kanadı ve bilhassa siyaseti etkileyecek olması hasebiyle iktidar partisi’nin ekonomi kurmayları bunun farkında olsun.
Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan tarafından geçtiğimiz günlerde açıklanan “HIT-30 Yüksek Teknoloji Yatırım Programı”, sanayimizin dönüşümü ve gelişimi için oldukça yerinde ve önemlidir.
Öncelikli sektörler şunlardır:
* Yarı İletkenler
* Mobilite
* Yeşil Enerji
* İleri İmalat
* Sağlıklı Yaşam
* Dijital Teknolojiler
* Haberleşme ve Uzay
HIT-30 Programı kapsamında desteklenecek projelerin belirli kriterlere uygun olması gerekmektedir.
Bahse konu stratejik teşvik paketi ile gerçekleşen, Çin menşeli yüksek teknoloji firması BYD’nin yatırımı bile 2026 yılında devreye girecektir.
İşte aradaki bu kısa vadenin sağlıklı şekilde kat edilebilmesi için hali hazırda ihracatı ve istihdamı sırtlayan sektörlerin desteklenmesi gerekmektedir.