Otomobil üretimi Batı dünyasının kalbidir dersek abartmış sayılmayız. Seri üretim mantığının Amerikalı Henry Ford tarafından bulunup tüm diğer sektörlere uyarlanmış olması bunun en iyi göstergesidir. Diğer taraftan akaryakıt üretim-dağıtım ve lastik gibi konularda yine Batı egemenliği söz konusudur. Sanayileşmenin başından beri süre gelen ve Dünya harpleri ile perçinlenen durum, bu dönem hızlıca terse dönme eğiliminde; artık tüm Batı’ya karşı Çin üretimi elektrikli otomobiller var. Bize bakan yönü
Otomobil üretimi Batı dünyasının kalbidir dersek abartmış sayılmayız. Seri üretim mantığının Amerikalı Henry Ford tarafından bulunup tüm diğer sektörlere uyarlanmış olması bunun en iyi göstergesidir. Diğer taraftan akaryakıt üretim-dağıtım ve lastik gibi konularda yine Batı egemenliği söz konusudur. Sanayileşmenin başından beri süre gelen ve Dünya harpleri ile perçinlenen durum, bu dönem hızlıca terse dönme eğiliminde; artık
tüm Batı’ya karşı Çin üretimi elektrikli otomobiller var. Bize bakan yönü ise bundan fazla…
Çin’in bu sektörde liderliği ele geçirmesinin birden fazla sebebi var. Bunlardan
ilki temel bilimlerde Batı ile arasındaki açığı kapatması böylelikle “innovasyon”un ötesine “icat” sürecine
geçmiş olmasıdır. Fakat bunu gerçekleştirebilmenin
maliyetini ölçek ekonomisi ile küçültebileceği pazarı olmasaydı
bu denli hegemonik bir güç olması beklenemezdi.
Elektrikli araçlar için devasa pazar yeri Çin.
Çin Otomobil Üreticileri Birliği’ne göre, Çin’de elektrikli araç satışları 2022 yılında %80 artarak 5,36 milyon araca ulaştı ve ülkedeki tüm yeni otomobil satışlarının yaklaşık %20’sini oluşturdu.
Çinli üreticilerle rekabet kızışıyor.
Araştırma şirketi MarkLines’a göre, 2022 yılında Çin’deki binek otomobil satışları 23,56 milyon adet olarak gerçekleşirken, Çinli markalar bu satışların %50,7’sini oluşturarak bir önceki yıla göre yüzde 5,2 puan artış gösterdi. Yani düşük kârlı fason üretim merkezi olarak işe başlayan Çin şimdilerde
kendi markaları ile pazarını geri
aldı.
Yeni savaş alanı: Elektrikli otomobiller Çin’in elektrikli araçlara geçişteki hakimiyeti, ABD ve Avrupa ile jeopolitik gerilimin en son kaynağıdır.
Avrupa Birliği iki hafta kadar evvel
, Çin’in AB piyasasına akın ettiğini söylediği elektrikli otomobiller hakkında Çin H.C devletinin verdiği sübvansiyonlara ilişkin bir
soruşturma başlatarak gerilimi tırmandırdı.
Her ne kadar AB, ABD’ye göre Çin ile diyalog merkezli bir ilişki yürütmeye çalışmış olsa da bu hamle
AB ile Çin’e karşı ticaret savaşı başlatan ABD’nin ortak bir cephede buluşmasına yol açacaktır.
Çin’in yeni sanayide üretim gücü nasıl?
Uluslararası Enerji Ajansı’na göre ülke,
dünyadaki lityumun yarısından fazlasını, kobaltın üçte ikisini, grafitin %70’inden fazlasını ve nikelin yaklaşık üçte birini
işliyor.
Dünyadaki katot (hücrenin elektronları alan kısmı) üretim kapasitesinin yaklaşık %70’ine, anotların (deşarj sırasında elektronları serbest bırakan kısım) %80’inden fazlasına ve elektrolit ve separatör üretiminin yarısından fazlasına sahiptir
. Bu parçalar bir araya gelerek bir lityum-iyon pil oluşturuyor.
Asya’nın en büyük ekonomisi Çin, maden tedariğinde eli güçsüz olmasına rağmen (Afrika ve Güney Amerika ile bağlarını güçlendirmeye çalışıyor)
pil üretiminde dünya üretiminin yüzde 80’nine hükmederek
önemli bir güce sahip ve küresel otomobil üreticilerini şu ya da bu noktada Çinli ortaklara bağımlı kılıyor.
Doğu’yu yok sayarak Yeni Dünya kurmak mümkün değil!
Doğu’yu, yakını-ortası ve uzağı ile bir bütün halde okumak gereken döneme giriyoruz. Batı’nın, mineral zengini Rusya, Orta Doğu, Kafkaslar ve Afganistan gibi bölgeleri ve Çin gibi yeni teknolojiyi yaratan devi görmezden gelip yeni bir dünya kurması artık mümkün görünmemektedir. Her ne kadar Batı üstünlüğü bırakmamak adına adımlar atsa da bu ancak kaybolacak üstünlüğün bir dönem daha denge haline yakınsamasına yetecektir.
Türkiye bu noktada Çin ile ilişkilerini
, Batı’nın oyun alanı haline getirip bizleri hasım yapma unsuru olarak kullandığı
Uygur meselesinin ötesine taşımalıdır.
Uygur meselesi nedeniyle bilhassa muhafazakâr kesimin hışmından çekinen dış politika yapıcıları bu konuda daha cesur davranmalı, Çin ile şeffaf, iş birlikçi, kazan kazana dayalı bir politika üzerinde durmalıdır.
Çin’in Güney Kore’de olası Batı yaptırımlarını delmek için yaptığı yatırımlar Türkiye için de harika bir modeldir. Aynı Güney Kore örneğinden yola çıkıp AB ile gümrük birliğinde ve coğrafi yakınlık üzerinde durularak Çin yatırımları ülkemize hızlıca çekilebilir.
Finansal iş birlikleri için yine Çin iyi bir adres olabilir. Hatta Çin’de son dönemde yaşanan istikrarsızlıkların ABD ile yaşanan husumetten sonra gelişmiş olması Türkiye ile pragmatik bir ilişki kurmasına teşvik edici olacaktır.
Ayrıca Çin ile Türkiye’de ortak atılacak her adımda AB’nin ayak sürdüğü gümrük birliği anlaşmasında ilerleme kaydetmemiz daha mümkün olacaktır.
Türkiye ile Çin’in yakınlaşması dünya için çok önemli olmasa sizce Batı, Uygur Türkleri meselesini hiçbir zaman mesele eder miydi?
Körfez ve ABD ziyaretleri ardından neden Çin Halk Cumhuriyeti’ne Cumhurbaşkanlığı seviyesinde bir ziyaret gerçekleşmesin?
İnananlar için zorluklarda kolaylık vardır…
#Politika
#Türkiye
#Çin
#Körfez
#Mehmet Akif Soysal