Önümüzdeki Pazartesi'nden itibaren hem çocuklarımızın hem Türkiye'nin geleceği bakımından son derece önemli bir sürece giriyoruz. Yeni eğitim ve öğretim yılından bahsediyorum. Bu mesele özellikle ülkemizin geleceği bakımından şu an gündemimizi işgal eden her konudan daha önemli. Maalesef bunun en az bilincinde olanlar da bu konuda sorumlu olanlar. İçinizi karartmazsa satır başları halinde eğitimimizin meselelerini sıralayalım.
Milli Eğitim Bakanlığı her sene mutad hale getirdiği kandırmacayı bu sene de sürdürüyor; "kayıt sırasında velilerden para alınmayacak" diyor. Diyor ama bakanlık okulların asgari ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz. Mecburen okullar dernekler, aile birlikleri, vakıflar aracığılığıyla velilerden ne koparabilirlerse "bağış" alıyorlar. Bu ne biçim bağışsa, miktarı velilerle okul yöneticileri arasında kıran kırana geçen bir mücadeleden sonra belirleniyor. Sayın bakan bunu bilmiyor mu? Biliyor bilmesine de yine de her sene bu ayıplı oyun tekrarlanıyor. Hortumculara, banka soyguncularına milyarlarca dolar bulan, aktaran bu ülke, sıra eğitime gelince bulamıyor.
Meslek okullarına karşı uygulanan haksız muamele hâlâ devam ediyor. Bir devlet kendi kurduğu okullardan, öğrencilerden, velilerden intikam alıyor. Ünviresite giriş sınavlarında uygulanan haksız puanlama sistemi bu okulları kapanma noktasına getirdi. Bir sorumlu çıkıp da Türkiye'nin geleceği bakımından son derece önemli Meslek Liseleri'ni körelten bağnazlığı ortadan kaldırma cesaretini gösteremiyor. Bu okulların köreltilmesinden doğan boşluk, yakın gelecekte had safhaya varacak. Kimsenin umurunda değil, bu arada İmam Hatip Liseleri de köreltiliyor ya. Eksiğimiz sadece para değil; akl-ı selim de tam anlamıyla karaborsada.
Meslek Liseleri'nin köreltilmesi bütün öğrencilerin dikkatini Anadolu Liseleri'ne ve super liselere çevirdi. Buralarda büyük bir izdiham var. Ancak buralara girmek artık hiç de o kadar kolay değil. Değil ama, bu okullarda bu teveccühü haklı çıkaracak bir eğitim kalitesi de yok. Bir giren pişman, bir de girmeyen. Bu durum için hocaları suçlamaya gerek yok. Her an zihninde geçim problemi olan bir öğretmen kendisini öğrencilerine ve derse ne kadar verebilir? Öte yandan Anadolu Liseleri ve super liseler, hocalarının önemli bir kısmını özel okullarlara ve dershanelere kaptırmış durumda. Bu okullar hâlâ belli bir çizgiyi tutturabiliyorlarsa bu, daha çok adı geçen okulların, özellikle Anadolu Liseleri'nin seçilmiş bir talebe grubuna dayanmış olmasından kaynaklanıyor.
Özel okulların durumu da bir başka açıdan problemli. Bu okullar öğretmen kadrosu bakımından daha şanslı; devlete nisbetle daha yüksek ücret ödediklerinden öğretmen alımında daha seçici davranabiliyorlar. Ancak içinde bulunduğumuz ekonomik durum bu okulları bir başka açıdan vurmakta. Özel okullara girmek için yüksek puan tutturan bir- çok öğrencinin velisi mali durumu artık iyi olmadığı için çocuklarını buralara kaydettiremiyor. Kayıt yaptırabilecek durumda olanların da puanları düşük. Mecburen özel okullar senelik ücreti ödeyebilen düşük puanlı öğrenci alıyorlar. Resmi okullarla özel okulların aldığı öğrencilerin puanlarını karşılaştırırsanız arada ikinciler aleyhine büyük bir uçurumun olduğunu görürsünüz. Bu da özel okullardaki eğitimin kalitesini etkiliyor. Hasılı resmi okullarda öğretmen, özel okullarda öğrenci problemi var. Birinde meydan var, at yok; diğerinde at var meydan yok. Milli Eğitim Bakanlığı ise bu problemi sadece seyrediyor.
Sonuç olarak Milli Eğitim Bakanlığı orta öğretimde havlu atmış durumda. Bu açıdan Türkiye'nin sadece bugünü değil, yarını da problemli. Ama yine de yazımızı bir hayır dua ile bitirelim: Yeni eğitim yılı ülkemize ve çocuklarımıza hayırlı olsun.