Trump Tillerson’ı Ankara’ya hangi talimatla göndermişti?

04:0021/03/2018, Çarşamba
G: 21/03/2018, Çarşamba
Mehmet Acet

12 Eylül rejiminin vidaları hafiften gevşettiği, siyasi partilerin faaliyetlerine kontrollü bir şekilde izin vermeye başladığı günler…1983 seçimlerinin arifesi…Siyasi parti kurmaya karar veren Turgut Özal, kardeşi Korkut Özal’ın tavsiyesiyle Milli Mücadele Birliği kökenli 4 kişiyi partisine davet eder.Özal’la görüşmeye gidenlerin aklında iki soru vardır:1. Hem siyasi partilerin kurulmasını hem de milletvekili adaylığını izne bağlayan Milli Güvenlik Konseyi bu işe ne diyordu acaba?2. Amerika “Tamam”

12 Eylül rejiminin vidaları hafiften gevşettiği, siyasi partilerin faaliyetlerine kontrollü bir şekilde izin vermeye başladığı günler…

1983 seçimlerinin arifesi…



Siyasi parti kurmaya karar veren Turgut Özal, kardeşi Korkut Özal’ın tavsiyesiyle Milli Mücadele Birliği kökenli 4 kişiyi partisine davet eder.

Özal’la görüşmeye gidenlerin aklında iki soru vardır:

1. Hem siyasi partilerin kurulmasını hem de milletvekili adaylığını izne bağlayan Milli Güvenlik Konseyi bu işe ne diyordu acaba?

2. Amerika “Tamam” dedi mi?

Özal, ilk soruya, “Gerekli görüşmeleri yaptım, bir sıkıntı yok” diyerek yanıt verir.

Ama orada bulunanların kafasındaki ikinci soru, en az birincisi kadar önemlidir.

Amerika bu işe ne diyor?

Onlar da “Tamam, olur” dedi mi?

Rahmetli Özal, bu soruya da hazırlıklıdır.

“Evet” anlamında bir karşılık verdikten sonra, tarihe geçecek bir cümle sarf eder: “Hep Amerikalılar bizi kullanacak değil ya, bırakın biraz da biz onları kullanalım!”

Dün, Meclis AK Parti grup konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinlerken, ABD’nin çelişkilerinin bir kere daha gündeme geldiği sırada, Turgut Özal’la görüşmeye giden o dört kişiden birinden dinlediğim bu hikâye aklıma geldi.

“Afrin’den kaygılıyız” diye açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanlığı’nın çelişkilerini dile getiriyordu Erdoğan.

“Biz kaygılarımızı size ilettiğimiz zaman neredeydiniz? Gelin burada bu terör örgütlerini temizleyelim, dediğimiz zaman neredeydiniz” diye soruyordu.

Erdoğan’ın konuşmasıyla en başta anlattığım hikâye arasında doğrudan bir korelasyon kurmak mantıklı olmayabilir.

Biraz da buralara nerelerden geldiğimiz bilinsin diye anlatmış olduk.

Bir başka deyişle, “ABD’den alınan icâzetlerin” bir dönem ne kadar da doğal karşılandığını hatırlatmak için diyelim.

“İcâzet” kavramının içini en iyi şekilde dolduracak cümleyi, 1960’lı yıllarda uzun süre MİT Müsteşarlığı yapan Fuat Doğu paşa söylememiş miydi?

Hatırlayalım, ne demişti Fuat Paşa?

“Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA’nın şube müdürlüğünü yaptım. Bir CIA yetkilisi gelse, beni Sinop’a götür dese onu oraya götürmekle memurum.”

TÜRKLERİ ÇOK KIZDIRDIK BU İŞİ ÇÖZÜP ÖYLE GEL!

Tekrar güncel meselelere dönelim.

15 Şubat akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’la yaptığı 3,5 saatlik görüşmeye.

Görüşmeyle ilgili hayli dikkat çekici bir kulis bilgisine ulaştım.

Tillerson, bu görüşmede Trump’tan aldığı bir talimatı gündeme getiriyor.

“Başkan Trump bana dedi ki: Türkleri çok üzdük, gidip onların taleplerini yerine getirecek şekilde bir görüşme yap gel!”

Zaten, Tillerson’ın Ankara’dan ayrılmadan önce, “Bundan sonra ne yapacaksak Türkiye ile birlikte yapacağız” açıklaması, Trump’tan aldığı bu talimatla örtüşüyordu.

Yine hatırlayalım, Mart başında Washington’da Türk ve ABD heyeti arasında yapılan Suriye konulu toplantının çıktıları da pozitif bir şekilde olmuş, Münbiç konusunda bir mutabakat zemini oluşmuştu.

O görüşmeye dair bir kulis bilgisi de aktarayım:

ABD heyeti, masaya Türkiye’nin görüşlerinin tam zıddını yansıtan önerilerle oturuyor.

Türk heyeti, bunları reddedip kendi önerilerini sıraladıktan sonra, ABD’li Dışişleri bürokratları Ankara’dan gelen talepleri A’dan Z’ye kabul ediyor.

Görüşme de zaten bu şekilde pozitif bir iklimde sona eriyor.

Ama şimdi, Mart başında Washington’da oluşan o pozitif iklimin üzerini yeniden kuşku bulutları kaplamış durumda.

Şu türden sorularımız var:

Acaba Rex Tillerson’ın aşağılayıcı bir üslupla gönderilmiş olmasının arkasında hangi gerekçeler vardı?

Ya da o gerekçeler arasında Tillerson’ın Trump’tan aldığı talimat doğrultusunda Türkiye ile oluşturduğu ‘umut vadeden’ temasları da bulunuyor mu?

E hani Trump Türkleri çok üzdük dememiş miydi?

Evet demişti ama unutmayalım, çelişkiler Amerika’sından söz ediyoruz.

Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ümit Yalçın, önümüzdeki günlerde yeniden Washington’a gidecek.

ABD Dışişleri Bakanlığı koltuğunun yeni sahipleriyle yapılacak olan görüşmeler, Tillerson’ın gidişinde bir Türkiye faktörü olup olmadığını test etmiş olacak.

Mart başında sağlanan mutabakat devam ederse, demek ki kendisi başka gerekçelerle görevden uzaklaştırılmış diye düşüneceğiz.

Yok, öyle olmaz da Washington’un bir kere daha kulağının üstüne yatmakta olduğuna tanıklık edersek, o zaman çok daha başka bir denklemle karşı karşıya kalacağız demektir.

#Donald Trump
#Tillerson
#Ankara