Geçen haftaki yazımda “Metodik Yanlışlar” üzerine durmuş ve bu yanlışlarda devam edilmesinin belki kısa vadede hissedilmeyen ama uzun vadede bizi medeniyet üreten bir güç olmaktan çıkarıp başkalarının ürettiğini yaşamaya mahkum bir yapıya dönüştüreceğini söylemiştim.
Din insan hayatının her yönüne tavsiyeleri olan kapsayıcı bir modeldir. Bu yüzden dinden bir toplum inşa ederken, bir âdil yönetim oluştururken, yine âdil ve hakkaniyetli bir iktisadi ilişkinin nasıl oluşturulacağının kuralları çıkarılırken istifade edilebileceği gibi hayatın ve insanın ruhi, manevi, felsefi yani metafizik yönüne dair de açıklamalar da yine ondan alınabilir hatta alınmalıdır da. Eğer bunu ihtisaslaştırarak anlatacak olursak şöyle söyleyebiliriz, hukukçulara, idarecilere ihtiyaç olduğu gibi mütefekkirlere, feylezoflara, mutasavvıflara da ihtiyaç vardır. Bu ilişkiler ağı kadim ilimler hiyerarşisine göre belirlenir.
Zaten kadim gelenekte dünya işleri (umur-ı dünya) ancak yüksek hikmet ve irfan sahibi bilgelerin vazettiği esaslara göre tatbik olunurdu. Yönetim işleri bir icra makamıydı ve yüksek meclisin, yani bilgeler, aksakallılar, ihtiyarlar meclisinin gözetimi altında uygulanırdı.
Tatbikat, fiil, aksiyon gibi adlar altında toplayacağımız eylemlilik halleri bir Düşünce’nin yansıması, uzantısı olarak gerçekleşirdi. Düşünce olmadan eylem olmazdı. Bilgeler evrensel esaslar üzerinde yoğunlaşan düşünürler oldukları için açıklamaları zamanları ve mekanları aşan bir mahiyet arzederdi. Mesela bir Platon’un Devlet’i, bir Aristotales’in Politika’sı günümüze kadar başta Batı toplumları olmak üzere pek çok siyasetçiye rehberlik etmeye devam etmesi bunu ispatlıyor. Yani “Bunlar eylem adamı değillerdi bunlar filozoftular, ne anlarlar pratik hayattan kardeşim” gibi bugünlerde sıkça karşılaştığımız beyanlar doğruyu yansıtmıyordu. Sadece kitap adlarını araştırsanız “Yaşayan Platon”, “İşyerinde Konfüçyüs”, “Kişisel Gelişim ve Tao” v.b. gibi böylesi bilgelerden günümüzde de nasıl istifade edeceğimizi öğreten yüzlerce kitaplarla karşılaşırsınız. O devirlerdeki icracıların ise isimleri bile unutulmuştur.
Geleneksel İslam düşüncesinde de Tefekkür her zaman eylemin önünde yer almıştır. Kur’an’da “Tefekkür etmez misiniz?” diye pek çok ayet var. “Bir saatlik tefekkür bin vakit ibadetten evladır” diyen bir Peygamber var. Mekke döneminde -ki 13 yıl sürer- bugün bildiğimiz pek çok ibadetin bile olmadığı tam bir tefekkür dönemi yaşanır. Ondan da önce bir mağarada tam bir tefekkür inzivası. Medine yani aksiyon dönemi bu altyapı üzerine bina edildi.
Fakat günümüzde sadece eylemi kutsayan, aksiyoner olmayı öne alan, tefekkürü küçümseyen ve hatta yanlış olduğunu söyleyen bilumum eylemci türedi. Eylem olsun da ne olursa olsun. Yüzlerce vakıf, dernek de bunları doğruluyor. İsimlerinde İlim, Bilgi, İrfan v.s. gibi teoriye dair isimler varsa da inanın pek çoğunda tefekkür çalışması yapılmaz. Pansiyonculuk ve burs verme faaliyeti yapıyorlar sadece. Buralarda koşuşturan “cemiyetçi” denen bir de tip var. Kimsenin koşuşturmasına bir şey söyleyecek değiliz. Fakat bunlar aynı zamanda sizin kapınıza dayanıp da “Bak Hoca o konu senin dediğin gibi değil, böyle” demiyorlar mı insan bir tuhaf oluyor. Gençken sinirden ayaklarımı çıkarıp yiyesim gelirdi artık yaşlandık herhalde “Ya öyle” falan diyorum ama sonunda da 1 saat sahamızla ilgili vaz u nasihat dinlemek zorunda kalıyoruz cemiyetçi abilerimizden. Bu gidişle ereceğiz galiba...
Siyasette de her partide bunlar aktifler. İşlerini iyi biliyorlar. İlkesiz oldukları için kıvırma çapları da çok yüksek.
Tıpta bütün pratisyen hekimler ilk müdahaleyi yaparlar ama muhakkak bir üst hocalarına danışırlar. Hatta ileri vakalarda tamamen müdahaleyi bile onlara bırakırlar.
Kadim gelenekte seyahat ancak kültür ve tefekkür üst yapısına bağlı bir düzenleme iken şimdilerde seyahatin üst yapı, kültürün ise –zaten ayakbağı olup duruyor- onun alt dalı haline gelmesi icranın tefekkürden rol çalmasının güzel bir örneği olsa gerek.
İçtimai ve siyasi faaliyetteki pratisyenler şunu iyi bilmeliler ki yeryüzünün olayları ve olguları onların kavrayacağının çok ötesinde karmaşık yapılardır. Vicdanlı olanları başta farketmese de sonunda bunun böyle olmadığını görürler ve bunu itiraf ederler.
Kadim kitaplarımızda der ki “Bir şey üzerinde hükme varmak o şeyin mefhumunun, tasavvurunun bir dalıdır”. Yani bir tasavvurunuz yoksa hükme de varamazsınız. Doğru eylemler doğru düşünceden neş’et eder. Düşüncesiz aksiyoner ise bir onu tecrübe eder, olmadı öbürünü, ömür yeterse en sonunda belki doğruyu bulur, o da belki.. Köy düğünlerinde işi başkasına kaptırmamak için eline zurnayı alan uyanık gibi. Üfleye üfleye sonunda belki “Daha Dün Annemizin…” okul şarkısının seslerini çıkarabilir. Anlamayanlar da bir şey çalıyor zannederler. Amma bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu demiş o Yüce Alîm ve Hakîm…
Yurdumun bütün düşünürlerine selam olsun..
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.