Bir süreden bu yana uygulamada olan sıkılaşmaya dayalı dezenflasyon hedefli ekonomi programının gecikmeli etkilerinin tüm sektörler üzerinde yoğun bir şekilde hissedilmeye başlandığı bir dönemdeyiz. Bu dönemin en önemli özelliği hem finansmana erişiminin her zamankinden daha zor olması hem de finansman maliyetlerinin her zamankinden yüksek olması. Bu bakımdan özellikle reel sektör artık Merkez Bankası’ndan faiz indirimlerini ve krediye erişimin rahatlatılmasını dört gözle bekler hale geldi. Elbette
Bir süreden bu yana uygulamada olan sıkılaşmaya dayalı dezenflasyon hedefli ekonomi programının gecikmeli etkilerinin tüm sektörler üzerinde yoğun bir şekilde hissedilmeye başlandığı bir dönemdeyiz. Bu dönemin en önemli özelliği hem finansmana erişiminin her zamankinden daha zor olması hem de finansman maliyetlerinin her zamankinden yüksek olması. Bu bakımdan özellikle reel sektör artık Merkez Bankası’ndan faiz indirimlerini ve krediye erişimin rahatlatılmasını dört gözle bekler hale geldi.
Elbette herkes her konuda kendi menfaatine olacak şekilde beklenti oluşturabilir ya da dillendirebilir. Ancak bu beklentilerin ve dillendirilen öneri(!) setlerinin hangilerinin Merkez Bankası’nın devam eden politikası ile uyumlu olduğu konusunu da göz ardı etmemek gerekiyor.
Eğer Merkez Bankası’nın stratejisi, politika adımlarını belirlerken nelere baktığı ve daha da güçlendirmeye çalıştığı yazılı yönlendirmesinin şifreleri bilinmezse bugünkü Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz indirimi beklentisine girilebilir. Oysa Merkez Bankası, bir önceki PPK’da yani Ağustos ayında faiz indirimine yönelik bir yazılı yönlendirme yapmadı. Dahası Ağustos ayı enflasyonuna ilişkin yayımladığı “Aylık Fiyat Gelişmeleri Raporu” içerisinde vurguladığı “enflasyonun ana eğiliminin kayda değer bir değişiklik sergilemediği” ifadesi de Merkez Bankası’nın faiz indirimini gündemine ‘henüz’ al(a)mayacağına işaret ediyor.
Diğer yandan 20 Ağustos’taki PPK’da da Merkez Bankası, Temmuz ayı için enflasyonun ana eğiliminin önceki aya kıyasla sınırlı da olsa yükseldiğini metinde belirtmişti. Yani son 2 aydır enflasyonun ana eğiliminde Merkez Bankası’nın istediği düşüşü gözlemleyemiyoruz.
Merkez Bankası’nın para politikasını belirlerken takip ettiği bir diğer değişken de yurtiçi talep. Bir önceki PPK’da “yurt içi talebin yavaşlamaya devam ederek enflasyonist etkisinin azaldığı” konusu vurgulanmıştı. Ancak dikkat ederseniz enflasyonist etkinin “azalması” ifadesi kullanılıyor. Yani talep tarafından gelen enflasyonist etki halen devam ediyor. Bu da Merkez Bankası’nın faiz indirimleri için bir süre daha beklemeye devam edeceği anlamına geliyor.
Faiz indirimlerinin ne zaman başlayabileceğine ilişkin takip ettiğimiz bir başka veri de enflasyon beklentileri. Bu veri özelinde konuya bakarsak işler biraz daha umut verici. Zira Piyasa Katılımcıları Anketi’ndeki 12 ay sonrası için enflasyon beklentisi son 12 aydır düşüyor. Son ankete göre katılımcıların 12 ay sonrası enflasyon beklentisi %28,71’den %27,49’a düştü. Ancak halen reel sektörün ve hanehalkının enflasyon beklentileri piyasadan çok yüksek ve henüz tam anlamı ile bu beklentiler çıpalanabilmiş değil.
Özetle bugün Merkez Bankası’ndan faiz indirimi ve bir sonrası ay için de bir indirim yönlendirmesi beklememek gerekiyor. Bugün büyük ihtimalle “sıkılaşmaya devam” vurgusu göreceğiz ve Merkez Bankası muhtemelen indirim sinyali için Kasım-Aralık aylarına kadar beklemeye devam edecektir.