Faiz indiriminden daha kritik bir konu var!

04:001/08/2024, الخميس
G: 1/08/2024, الخميس
Levent Yılmaz

Bir süreden bu yana devam eden sıkılaştırma programının para politikası tarafında en çok konuşulan konuların başında politika faizi geliyor. Elbette bu durumun ana nedeni Merkez Bankası’nın kısa bir zaman aralığında politika faizini %8,5’ten %50’ye yükseltmesi. Bugünlerde ise en çok tartışılan konu yine politika faizi ancak bu kez piyasalar faiz indirimlerinin ne zaman başlayacağını öngörmeye çalışıyor. Bu konuda geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’ın açıklamalarına


Bir süreden bu yana devam eden sıkılaştırma programının para politikası tarafında en çok konuşulan konuların başında politika faizi geliyor. Elbette bu durumun ana nedeni Merkez Bankası’nın kısa bir zaman aralığında politika faizini %8,5’ten %50’ye yükseltmesi.

Bugünlerde ise en çok tartışılan konu yine politika faizi ancak bu kez piyasalar faiz indirimlerinin ne zaman başlayacağını öngörmeye çalışıyor. Bu konuda geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay’ın açıklamalarına bakarak prematüre bir faiz indirimi gelmeyeceğini anlıyoruz. Ancak yine de piyasalar bu yılın son çeyreğinde faiz indirimlerinin gelebileceğini değerlendirmeye başladı.

Yabancı finans kurumlarından gelen raporlarda da 2024 yıl sonunda faiz indirimlerine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Elbette Merkez Bankası’nın aylık enflasyondaki gelişmelere bağlı olarak hareket edeceğini öngörüyoruz. Ancak son dönemdeki veriler ve beklentilerin ima ettiği “reel faiz” hesabına bakarak bu yılın son çeyreğinin teknik olarak faiz indirimleri için uygun olduğunu da söyleyebiliyoruz.

Elbette bu tartışmayı bir süre daha izleyeceğiz. Ancak bana göre faiz indirimlerinin başlamasından daha kritik bir konu var. O da Türk Lirası kredilerdeki aylık %2’lik büyüme sınırı. Bu sınır hem bankaları hem de reel sektörü giderek daha fazla zorlamaya başladı. Hatta bazı bankaların BDDK mevzuatına göre uymak zorunda oldukları bazı rasyoları sağlamakta giderek daha fazla zorlandığını biliyoruz.

Diğer yandan Türkiye’deki işletmelerin neredeyse tamamına yakını KOBİ yani küçük ve orta ölçekli işletme niteliğinde. KOBİ’lerin de kronik sorunları var. Bunların başında da finansman ihtiyacı geliyor. KOBİ’lerin özsermaye yetersizlikleri nedeniyle sık sık kredilere başvurdukları da verilere yansıyan bir gerçek. Ancak son dönemdeki verilere baktığımızda KOBİ kredilerindeki büyüme hızı neredeyse durma noktasına gelmiş durumda. Ayrıca finansmana erişemeyen KOBİ’lerin takipteki borçları da gün geçtikçe artıyor. (Banka dışı takipteki borçları grafikte gösterilmiyor, sadece bankaların takiplerini görüyoruz.)

Elbette böylesi bir sıkılaştırma programında ekonominin bir miktar yavaşlamasını, kredi talebinin azalmasını ve toplam talebin düşmesini bekleriz. Öte yandan KOBİ’lerin içinde ciddi miktarda “zombi şirket” olduğunu da biliyoruz. Hal böyle olunca KOBİ’lerdeki sıkıntının bir domino etkisine dönüşme riski her geçen gün artıyor. Bu bağlamda faiz indirimleri başlamadan önceki dönemde aylık ticari kredi büyüme sınırının yukarı yönlü gözden geçirilmesi hem reel sektör hem de bankalar açısından kritik önem taşıyor. Düşük miktarda kredi desteği ile kurtarılabilecek şirketlerin olduğunu unutmamak gerekiyor.

İSO İkinci 500 araştırmasının sonuçlarına göre de KOBİ’lerin borç sorunu ciddi bir sıkıntıya dönüşmek üzere. Araştırma bulgularına göre; İSO İkinci 500’ün üretimden satışları reel olarak %13,7 azalırken, vergi öncesi dönem kârı da reel olarak %23,1 geriledi. Toplam borçlardaki reel büyüme ise %7,2 oldu.

Bu bakımdan içinde bulunduğumuz dönemde faiz indirimlerinden daha önemli olan konunun finansmana erişimin önünü açmak olduğunu düşünüyorum. Zaten değişken faizli kullandırılan bu kredilerin maliyeti faizler düşmeye başladığında azalacak. Özetle KOBİ’lerin faiz indirimlerinin başlamasına kadar ihtiyaç duyduğu finansmanın sağlanması önemli. Yani göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlamasın!

#Ekonomi
#KOBİ
#Levent Yılmaz