2019 fırsat yılı olabilir

04:0022/12/2018, Cumartesi
G: 22/12/2018, Cumartesi
Levent Yılmaz

2018 çok zor geçti. Hali hazırda gelişmekte olan ekonomilerdeki zayıflamalara ek olarak özellikle Türkiye ABD ilişkilerindeki gerilim, ardından gelen haksız yaptırımlar ve nihayet Ağustos ayındaki spekülatif kur atağı başta Türk Lirası olmak üzere ekonomi üzerindeki baskıyı artırdı. Tüm bu gelişmelerin ekonomi üzerinde oluşturduğu risklerin etkilerinin en aza indirgenmesine yönelik alınan tedbirler kısa vadede bizi büyük bir felaketin eşiğinden çevirmeyi başardı. Ancak daha kat etmemiz gereken mesafeler

2018 çok zor geçti. Hali hazırda gelişmekte olan ekonomilerdeki zayıflamalara ek olarak özellikle Türkiye ABD ilişkilerindeki gerilim, ardından gelen haksız yaptırımlar ve nihayet Ağustos ayındaki spekülatif kur atağı başta Türk Lirası olmak üzere ekonomi üzerindeki baskıyı artırdı. Tüm bu gelişmelerin ekonomi üzerinde oluşturduğu risklerin etkilerinin en aza indirgenmesine yönelik alınan tedbirler kısa vadede bizi büyük bir felaketin eşiğinden çevirmeyi başardı. Ancak daha kat etmemiz gereken mesafeler olduğu da aşikar.



FED FAİZİ VE FIRAT’IN DOĞUSU

Aslına bakarsanız oldukça ilginç bir dönem yaşıyoruz. Mesela ABD’nin; Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna operasyon yapma kararı ile birlikte Suriye’deki askerlerini çekme kararı Türk Lirası’nın Dolar karşısında değer kazanmasını da beraberinde getirdi. Bu elbette ABD-Türkiye ilişkilerindeki iyileşme sinyalinin fiyatlaması. Biz aslında bu durumu ekonomi güvenliği açısından ele alırsak, “ekonomi dışı etkenlerin makro ekonomik veriler üzerindeki etkisi”nden bahsetmiş oluruz. O halde ABD ile olan ilişkilerde olumu bir faza geçişin etkilerini 2019’da gözlemlemek mümkün. Dahası PKK/YPG/PYG/SDG’ye verilen silahların geri toplanması da gündeme gelirse ve FETÖ ele başının ABD’den sınır dışı edilme ihtimalinin konuşuluyor olmasının bile olumlu etkileri olacaktır.

2008 Krizi’nin yaralarını sarmaya çalışan ABD’de ekonomi tarafında beklentilerin olumsuz bir havaya dönüşmesi ABD Merkez Bankası FED’i daha sakin hareket etmeye itiyor. Zira her ne hafta içinde bir faiz artışı yapsa da daha önce 2019 yılı için 3 kez düşündüğü faiz artışını daha şimdiden 2 olarak güncellemesi bile Dolar’ın değerine ilişkin olarak daha yumuşak bir süreci beraberinde getirebilir. Bu durum içerideki dengelenme süreci ile beraber değerlendirildiğinde Türk Lirası üzerindeki baskıyı azaltıcı bir döneme işaret ediyor.

AVRUPA BİRLİĞİ VE EURO’NUN GELECEĞİ

Avrupa’da işlerin iyi gittiğini söylemek pek mümkün değil. Daha önceki yazılarımda da belirtiğim üzere Brexit (İngiltere’nin AB’den ayrılması süreci), Yunanistan’ın uzun süredir oluşturduğu yük, Fransa’daki halk hareketleri, İtalya bütçesinin halen onaylanmamış olması ve ABD ile gerilen ilişkiler birlik üzerindeki baskıyı artırıyor. Hal böyle olunca da birlik üyesi ülkelerin ekonomilerine ilişkin riskler artıyor. Elbette en büyük ticaret partnerimizdeki ekonomik sorunlar bizi olumsuz etkileyecektir ancak Euro’nun gevşemesi en azından kısa vadeli borçlarımızın maliyeti konusunda bize zaman kazandıracak bir etki yaratabilir.

REEL SEKTÖRÜ
RAHATLATMAK GEREKİYOR

Elbette zamanını Merkez Bankası ayarlayacak ancak hem kurdaki aşağı yönlü hareket, hem aşağı yönlü enflasyon beklentileri, hem de bir süredir gerginlik yaşadığımız ABD ile girilen yeni dönemin dengelenme sürecini hızlandırıcı etkileri göz önüne alındığında, reel sektörün beklentisi olan daha düşük faiz ortamı için zemin giderek daha müsait bir hal alıyor. Bir de yerel seçimlerde “Cumhur ittifakı”nın devamı ile belirginleşen siyasi istikrar ortamı da denkleme eklendiğinde reel sektörü destekleyici politikalara hız verilmesinin kolaylaşacağı bir dönemi sağlayabilir.

O halde hem küresel gelişmeler hem de içerideki dengelenme sürecindeki ivmeye bakarak ihtiyaç duyduğumuz yapısal değişiklikleri hayata geçirmek için biraz daha zaman kazanmış görünüyoruz. Tüm bu yukarıda saydığım unsurları iyi değerlendirebilirsek 2019 bir fırsat yılı olabilir.

#FED
#Faiz
#Harekat
#Reel sektör