Salı akşamı gerçekleşen Trump-Harris münazarası Amerikan halkının sorunlarına çözüm önerilerinin konuşulduğu bir tartışma olmadı. Siyasetin son derece kutuplaştığı ve kişiselleştiği bir dönemde gerçek meselelerin etraflıca masaya yatırılmasını beklemek gerçekçi olmazdı zaten. Bunun yerine büyük ölçüde adayların karakterlerinin çarpıştığı ve birbirlerini zora sokmayı başarıp başarmadıklarını ölçtüğümüz bir televizyon şovu izledik. Trump hazırlıksız, disiplinsiz ve sinirlerine hâkim olamayan bir görüntü
Salı akşamı gerçekleşen Trump-Harris münazarası Amerikan halkının sorunlarına çözüm önerilerinin konuşulduğu bir tartışma olmadı. Siyasetin son derece kutuplaştığı ve kişiselleştiği bir dönemde gerçek meselelerin etraflıca masaya yatırılmasını beklemek gerçekçi olmazdı zaten. Bunun yerine büyük ölçüde adayların karakterlerinin çarpıştığı ve birbirlerini zora sokmayı başarıp başarmadıklarını ölçtüğümüz bir televizyon şovu izledik. Trump hazırlıksız, disiplinsiz ve sinirlerine hâkim olamayan bir görüntü çizerken, Harris birçok soruya doğrudan cevap vermeyen ama Trump’ı ajite etmeyi başaran bir performans gösterdi. Ana akım medya Harris’i tartışmanın galibi ilan etti ancak münazaranın yarışın seyrini değiştirecek derecede büyük bir etki yaptığını söylemek mümkün değil.
Tartışmanın ilk yarım saatlik kısmında sinirlerine hâkim olmayı başaran Trump, Harris’in doğrudan saldırılarına cevap vermekte zorlanmaya başlayınca sakinliğini kaybetti. Tartışmanın başından itibaren konuyu kendini en güçlü gördüğü göçmenlik meselesine getirmeye çalışan Trump, Ohio eyaletinin Springfield şehrinde göçmenlerin yerel halkın köpek ve kedilerini yediği iddiasını zikredince tartışmanın tonu tamamen değişti. Trump göçmen nüfusun Biden döneminde küçük ve orta seviye Amerikan şehirlerine yaptığı ekonomik ve sosyal etkilerden bahsedip puan kazanabilirdi ancak çok aşırı bir örnek vermeye kalkınca aslı olmayan bir iddiayı ekrana taşıyarak güçlü olduğu bir konuda kendine zarar vermiş oldu.
Trump’ın bahsettiği Springfield göç öncesinde 60 bin civarında nüfusu olan bir şehirdi ve bu şehre göç eden yaklaşık 15-20 bin Haitili göçmenin yerli ekonomiyi canlandıran etkisiyle birlikte belediye hizmetlerinin yetersiz kalması ve konut eksikliği gibi problemler ortaya çıkmıştı. Bu şehrin yöneticileri benzer durumda kalan birçok başka şehir gibi federal hükümetten yardım da istemişlerdi. Son senelerde artan beyaz üstünlüğünü savunan grupların radarına giren bu tür şehirlerde ırkçı gösteriler düzenleyen aşırı gruplar sosyal medyada aslı astarı olmayan dedikoduyu dolaşıma sokmuşlardı. Bu tür iddialardan biri de Haitili göçmenlerin şehirde evcil hayvanları yemek üzere kaçırdığı gibi doğruluğu ispatlanmamış söylentilerdi. Bazı Cumhuriyetçilerin bu iddiaların dolaşımını artırmasıyla Trump için göçmenlere karşı kullanılacak farklı bir malzeme daha
oluşmuş oldu.
Trump 2016 seçimlerinde Meksikalı göçmenlerin hırsız ve tecavüzcü olduğu gibi aşırı söylemlerinin işe yaradığını görmüştü. Ülkenin küçük ve orta boylu şehirlerinde yaşayan nüfusun ekonomik problemlerinin kaynağının göçmenler olduğu iddiası Trump’ın senelerdir kullandığı ve işine de yarayan bir söylem. Bir yandan başka ülkelerin hapishanelerindeki suçluları salıverip Amerika’ya gönderdiği gibi iddiaları gündeme getiren Trump, bir yandan da Biden yönetiminin sınır güvenliğini sağlayamamasını sıklıkla gündeme getirerek prim topladı. Salı akşamı yaptığı gibi ispatlanmamış aşırı tuhaf iddiaları öne sürmeyi tercih eden Trump, göçmen meselesinin doğurduğu sosyo-ekonomik sorunlara odaklanamayınca güçlü olduğu bir konuda kendi kredibilitesini baltalamış oldu.
Haziran ayında Demokratların adayı olarak Trump’ın karşısına çıkan Biden’ın yarıştan çekilmesi sürecini tetikleyen bir münazara gerçekleşmişti. O münazarada Biden’ın yaşı ve mental gücü hakkındaki dedikoduların doğrulanması yarışın seyrini tamamen değiştirerek Harris’in önünü açtı. Temmuz ve özellikle ağustos aylarında esen Harris fırtınasının son bir iki haftada daha makul seviyelere indiğini gözlemledik. Münazarada Harris’in iyi bir performans sergilemesi sürpriz olmadı zira savcılık yapmış ve 2016 ön seçim tartışmalarında da etkili olabilmiş bir isimdi Harris. Tartışmanın en beklenmeyen tarafı, Harris’in sistematik ve planlı biçimde Trump’ın ayarını bozacak hamleler yaparak üzerine gitmesi oldu.
Harris ekonomi, göçmenlik ve dış politikayla ilgili birçok soruya içerikten ziyade genel geçer prensipler ve idealler üzerinden cevap vererek geçiştirdi. Dört yıldır başkan yardımcılığı yapmasına karşın konulara çok hâkim bir görüntü vermedi. Buna rağmen münazarada Trump’ın kendi kendini sabote etmesini sağlayan bir dinamik yaratmayı başaran Harris, mesajına ve oyun planına sadık kalacak disiplini gösterebilen bir münazaracı olarak öne çıktı. Ancak birçok etkili mesajına karşın Amerikan halkının iyi bir münazaracı olmasına oy vereceğini düşünmesi kendisi için hata olur. Hem ekonomi hem de göçmenlik konusunda Trump’ın iyi bir tartışma performansı göstermemesi, kararsız seçmenin Harris’e döneceği anlamına gelmiyor. Harris bu konularda daha doyurucu cevaplar vermek zorunda aksi takdirde Trump’ı bugüne kadar avantajlı kılan yüksek enflasyon ve sınır güvenliği gibi sorunlar Demokratların aleyhine çalışmaya devam edecektir.