Batı emperyalizminin kâinattaki en büyük başarısı, kendi üstünlüklerinden ziyade, diğer milletlerin aydınlarını köleleştirmesi olmuştur. Bu büyülü atmosfer, bir cin çarpması gibi mağlup milletleri etkilemiştir. Öyle ki, kâinatın yaratıcısına ait olan güç ve kudret yetkisi Batılı güçlere verilmiş; ezik zihinler, kendi tarihini, kendi kültürünü 100 yıl öncesine bakmadan, bu büyülü atmosfere teslim olmuşlardır.
Müstemleke aydınları ve devşirilmiş yönetici sınıf, Batı’ya bakarken güneşe bakar gibi baktıkları için, dünyadaki gelişmeleri algılayamıyor ve ekonomiden jeopolitiğe kadar olup biten değişimin arkasından bakmak zorunda kalıyorlar.
Dünyada baş döndürücü değişimler yaşanıyor ve dünyanın jeopolitik denkleminde en kesif noktasında bulunan Türkiye, bu gelişmelerden en fazla etkilenen ülke konumunda. Dünyadaki birçok gelişme Türkiye’de ya da bölgesinde test ediliyor.
Kadim bir devlet geleneğine sahip olan ülkemiz, bu yeni süreçlere güçlenerek ve kuruculuk rolüyle katılıyor. Oyun kuruyor, oyun bozuyor, denklemler değiştiriyor. Türkiye alternatifler üretiyor, bu sebepten dolayı her geçen gün küresel diplomaside daha çok pay sahibi oluyor.
Sayın Erdoğan, büyük Türkiye hayalini adım adım gerçekleştiriyor ve hiçbir güç onu bu iddiasından vazgeçiremiyor. Küresel emperyalist alışkanlıklar, şaşkın muhalefet, kendi takipçilerinin tembelliği, hatta seçim sonuçları vb. şartlar ne olursa olsun, büyük bir azimle güçlü Türkiye hedefine koşmaktadır.
Türkiye’nin kurucu partisi olmakla övünen Kemalist CHP’liler, bu ülkenin devletini, servetini, siyasetini yönetimini kendilerine hakkı müktesep gördükleri için, kendi iktidarlarına ortak olmak isteyen kim varsa o partiyi ve siyasetçiyi bu ülkenin ötekisi görmüş ve düşman ilan etmiştir. Bu zehirli oktan nasiplenmeyen devlet başkanı kalmamıştır. Bir yönüyle CHP ve İstanbul sermayesi için, kendileri dışındaki bütün iktidarların meşruiyet sorunu vardır. CHP’liler, meşruiyet kaynağı olarak demokrasi ve halk iradesini saymazlar; “Sandık her şey değildir” cümlesi, tesadüfen söylenmiş bir cümle değildir.
Günün yirmi dört saati “demokrasi” ve “özgürlük” sloganları atıp, demokrasiyi bir türlü içselleştiremeyen bir sol zümre ile karşı karşıyayız. Gezi kalkışmasında NATO’nun Türkiye’ye müdahale etmesini isteyen, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye müdahale etmesini isteyen, mandacılık zihniyetinin köklerinde derin çürükler barındıran bir kesim var. Kemalizm, solculuk, elitizm, Batıcılık ve Marksizm arasında bocalayan, kendi kültürüne ve değerlerine yabancı bu insanlar, uzay boşluğuna savrulmuş, neyi sahiplenip neye karşı çıkacaklarını şaşırmış durumdalar.
Batı’nın 1960 ila 11 Eylül 2001 arasındaki sol etkisiyle oluşan Batı demokrasisini, kendi halkları için altın yıllar sayan Batılı devletlerin demokrasi ve insan hakları indeksleriyle, kendi milletini aşağılayan ve Batı sömürgecilerinin Afrika’da, Asya’da ya da dünyadaki diğer sömürgelerinde hiç hatırlamayan bir zümremiz daha var. Boğaziçi Üniversitesi’ni kendilerine özelleştiren liberal masonlar ve “Batı tezlerinin kölesi olmayan’’ hiç kimseyi kadrosuna katmayan engizisyon kadrosunun dışında bir rektör atanınca, iki yılı aşkın bir süredir nöbet tutan emperyalizm bekçileri, Anadolu’nun hangi gadre uğramış kesimi için o nöbeti tutuyorlar.
Hayatında İran’ı hiç görmemiş, İran’ın iç dengelerini ve bir ulus-devlet olan İran’ın devrimden bugüne nasıl bir aygıta dönüştüğünü fark edemeyen veya fark ettiği halde itikat kodları itibariyle dönüştürülmüş insanlar var.
***
Yukarıda zikrettiğimiz her kesimde, bu ülkenin değerlerine sadık, kendi milletini, kendi dinini, kendi tarihini, ülkesini ve milletinin geleceğini merkeze alarak yaşayan milyonlar vardır. Hiçbir konuda toptancı olmamak gerekir.
Suriye halkının, adım adım kendi kaderini tayin etme ve kendi devletini kurma yolunda attığı adımlar, medyada boy gösteren bazı kişiler tarafından yanlış bir şekilde analiz edilmektedir. ABD ile Türkiye karşı karşıya gelince, ABD’nin yanında yer alanlar, Esad rejimi ile Türkiye karşı karşıya gelince Esad rejiminden yana tutum takınanlar, İran’ın kendi topraklarını güvende tutmak için Irak’ı ve Suriye’yi kaosa sürüklerken, yüzbinlerce insanın katledilmesine sebep olurken İran’a bir şey olmamış gibi davrananlar, Suriye Milli Ordusundan rahatsız olanlar...
Milli takım gol attığında, acaba Erdoğan’a yarar mı diye endişelenenler, neyin kafasındalar?
Suriye muhalefetinin Esad rejimini yıkması ve kendi halkını umutlandırması konusunda Türkiye’nin büyük katkıları olduğuna dair, dünyada genel bir kanaat oluşmuştur. Dünyanın bütün aktörleri bu kanaate sahip olduğu halde, Türkiye Dışişleri Bakanı ve Sayın Cumhurbaşkanı, oldukça dikkatli açıklamalarda bulunmaktadır.
Sevgili arkadaşlar, üzülerek belirtmeliyim ki, Türkiye’nin dahli ve doğru politikalar, gelişmesi ve ilkeli duruşu nedeniyle, sürece katkısının tahmin edilenden çok daha fazla olduğunu düşünüyorum. Erdoğan’ın yüksek vizyonu, füzyona uğramış zihinleri üzmeye devam edecektir. ÜZGÜNÜM!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.