Son günlerde kaleme aldığım köşe yazılarım, birçok iyi niyetli ama kafası karışık insanımızın ileri sürdükleri bir iddia ve buna bağlı bir ihtiyaca cevap arama amacını gütmektedir.
İddia şudur:
Bir gruba göre İslam ya hiç anlaşılmadı, onu anlamak için eskilerin; yani Peygamberimiz'in, ashabın, İslam bilgeleri ve bilginlerinin kullandıkları akıl ve yöntemden başka bir yöntem (usul) kullanmak gerekiyor, Sünnet, hatta yaşayan Sünnet de doğru anlamayı sağlayan yardımcı bir unsur değildir. Lügat ve akıl kullanılarak anlamayı denemek gerekir. Bu gruptan bazıları da Batı’da kutsal kitapları yorumlamak için kullanılan anlama yöntemini veya tarihselcilerin usulünü kullanmayı tercih ediyorlar.
Bir gruba göre de Kur’an ve İslam, geçmişte, o günün şartlarına ve ihtiyaçlarına göre anlaşıldı ve yine şartlara uygun bir dil ile insanlara anlatıldı, onların, ortalama olarak belli bir düzeyde Müslüman olarak yaşamaları için yeterli oldu. Bugün ise küreselleşen dünyada insanımız ve özellikle gençlik, agnostik ve deist olma yolunda, onları İslam’a çekebilmek için yeni bir anlayışa ve yeni bir dile ihtiyaç vardır.
Bu iki görüşe katılmadığımı peşinen kaydedeyim.
Problem İslam’ın anlaşılması ile değil, fert ve cemiyet hayatında uygulanmaması ile ilgilidir. Problem iman ve amel ile ilgilidir. Problemin çözümü ise anlayacak olanın önce İslam insanı olması, sonra Müslüman aklı ile anlamaya yönelmesi, böylece elde edilen doğru bilgi çerçevesinde, mümkünse birebir iman, amel ve ahlak eğitimi yapılmasıdır.
Batı din ile ilişkisini, sekülarizmin egemen olması yüzünden asgariye indirmiş, bunun sonucu da Batı insanının din ve Allah ile dünya hayatı arasına aşılamaz bir engel, bir fay koyması sonucunu doğurmuştur. Bu bağlamda deizm ile sekülarizm arasında karşılıklı etkileşim bulunduğunu düşünüyorum.
“İslam insanı ve Müslüman aklı ne demektir” sorusunun cevabını başka yazılara bırakarak bu yazıyı sekülarizm konusunda bir bilgenin uyarısı ile tamamlayayım.
Çağımızın Gazzâlîsi unvanını hak eden Malezyalı bilge S. Nakip Attas sekülarizimden, cüzzamdan kaçar gibi kaçmamız gerektiğini şöyle dile getiriyor:
“Onların yapmak istedikleri şekilde doğanın tılsımının bozulması, doğayı kozmik anlamından yoksun bırakmış, O’nun Tanrı ile olan simgesel alâkasını yok etmiş ve insanı, bir zamanlar korku ile bağlandığı doğaya bu sefer bir kin ve merhametsizlikle davranarak ona olan saygısını yitirmiş ve insan ile doğa arasındaki uyum bozulmuştur. İnsanın dünyevileşmesi, sekülerleşmesi, maddeye ve hümanizme yönelişi, kendi değerlerini kutsallıktan soymasına, kendi kendisini tanrılaştırmasına ve herhangi bir gerçek otoritesi ve hikmeti olmamasına rağmen adeta bir yaratıcı rolü oynamaya kalkışmasına ve bu da onun doğaya –hem ruhu ihtiva eden insan doğasına ve hem de tabiat alemine- karşı adaletsiz davranmasına sebep olacaktır… Sekülerleşme bir bütün olarak tamamen gayrıislâmî bir dünya görüşünün ifadesi olmakla kalmayıp İslâm’a da karşıdır. Bu yüzden İslâm, sekülerleşmenin açık ya da kapalı her türlü tezahürünü ve nihaî olarak varmak istediği gayeyi kesinlikle kabul etmez. O halde Müslümanlar bunu kendi içlerinden ve nerede görürlerse derhal kovmalıdırlar. Çünkü o gerçek inancı (imanı) öldürücü bir zehir gibidir” (İslâm, Sekülerizm… İst., 1995, s.68-69).
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.