Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim kampanyasının ilk televizyon programında “beka” dedi.
Cumhur İttifakı için “İnşallah pazara kadar olmaz, mezara kadar olur” cümlesini kurdu.
Ak Parti’nin düzenlediği programda 11 maddelik seçim manifestosunu açıklarken, yeni şehircilik anlayışından tutun da çevre bilincine kadar birçok konuda vaatlerini paylaşan Erdoğan, televizyon programında Türkiye’nin bir beka meselesi olduğunun altını kalın çizgilerle çizme ihtiyacı hissetti.
Neden acaba?
Cumhur İttifakı’nın Ankara ve İstanbul’dan birini kaybetmesi halinde “Başka bir Türkiye” düşüncesini çok uzun süre önce satın almış olanlar, sokakları hareketlendirmeyi düşünüyor olabilir mi?
Hatta bu sokak hareketleriyle dışarıya selam çakıp, onlardan “müdahale” bekleme cihetine gidebilirler mi?
Venezuela örneği karşımızda duruyor. Venezuela ile ilgili tartışmada oluşan karşılıklı cephelerin argümanlarına baktığımızda da kimilerinin Türkiye’ye de bir Amerikan müdahalesi beklentisi içinde olduğunu görebiliriz.
Peki bu mümkün mü?
Öncelikle şunu söyleyeyim Ak Parti ve MHP’nin kurduğu Cumhur İttifakı şeffaf bir ittifaktır. İki partinin de müşterekleri ön plana çıkarılmaktadır ve bir hedefe doğru yürünmektedir.
Sayın Erdoğan’ın ilk canlı yayınında “İstiklal Marşı’na ve 15 Temmuz”a vurgu yapmasının ana nedeni Cumhur İttifakı’nın ortak paydasına işaret etmektir.
Yine “beka” meselesini iki partinin öncelediğine şahit oluyoruz. Hem Sayın Bahçeli, hem Sayın Erdoğan içerideki ve yanı başımızdaki olup bitene işaret ederek, “Türkiye’nin bir beka meselesi” olduğunu söylüyorlar. Aynı kanaatteyim.
Gezi provokasyonundan bu yana yaşadıklarımızı hatırlayalım. 17/25’i hatırlayalım. 7 Haziran seçim sonuçlarını “zaaf olarak görüp” hendek kazanları hatırlayalım. 15 Temmuz darbe ve işgal girişimini hatırlayalım.
FETÖ ve aparatlarının… PKK ve türevlerinin… DAEŞ ve tüm terör örgütlerinin nasıl da sırtlan gibi çullandığını hatırlayalım.
Adalet Divanı ile tehdit edenleri…
“NATO müdahalesi” bekleyenleri…
Avrupa Birliği’ni göreve çağıranları hatırlayalım..!
Suriye’nin kuzeyinde Amerika eliyle PYD/YPG-PKK’ya kurdurulmak istenen terör koridorunu, o koridor üzerinden Türkiye’nin tehdit edilmesini hatırlayalım.
Amerikan Başkanı Trump’ın attığı bir tivit ile başlayan “ekonomik saldırı”yı hatırlayalım. Faizlerin, enflasyonun ve döviz kurunun dar gelirlinin belini büktüğünü hatırlayalım.
Bütün bunların Türkiye’nin bekası ile doğrudan ilişkisi yok mudur?
Vardır. Ve bu tehdit güncelliğini korumaktadır.
Hal böyleyken, 31 Mart yerel seçimlerine gidilirken Cumhur İttifakı’nın karşısında bir “tuhaf” ittifak inşa edilmiştir.
Seçim sathı mailinde gördük ki, Suriye’nin kuzeyindeki “terör koridoru”na sesini yükseltmeyenlerle, ona destek verenler kol kola girmiştir.
Yine 15 Temmuz’dan hemen önce, “Gör bak neler olacak ben başbakan olacağım” diyen siyasal aktör ile, “YPG terör örgütü değildir, vatanını kurtarmak için örgütlenmiş bir oluşum” diyen siyasi akıl kafa kafaya vermiştir.
Dahası CHP’yi İP ile; ikisini HDP ile; tümünü SP ile entegre edebilen bir akıldan söz etmekte yarar var.
Bu aklın aktörlerinden biri yakın geçmişte bir üniversitedeki konuşmasında geçmiş bir konuşmasına atıf yaparak aynen şöyle demişti, “(…) evimizin içini düzene koymamız gerekir. Bunu koymadığımız süre içerisinde bir gün gelir ya insanlar ayaklanır ya da dış müdahaleler kaçınılmaz hale gelir.”
Görüyorsunuz ya Türkiye’yi Venezuela ile karşılaştıranlar. Oradaki Amerikan müdahalesini “amalı, fakatlı” ifadelerle haklı görenler, Türkiye’nin içinde düzenin bozulması halinde ya ayaklanma beklemektedir ya da bir dış müdahalenin olacağı umudunu taşımaktadır.
Kılıçdaroğlu ve arkasındaki akıl 24 Haziran seçimlerinde HDP’yi Meclis’e taşıdı. Böylece PKK terör örgütünün uzantısı bir parti Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin çatışı altına girdi. Cumhur İttifakı çoğunluğu bıçak sırtında kazandı.
Aynı Kılıçdaroğlu ve arkasındaki akıl, bu kez de CHP eliyle PKK terör örgütünün elemanlarını belediye kadrolarına taşımak için harekete geçti.
İlginç olanı Kılıçdaroğlu sadece PKK/HDP kadrolarını değil, Cumhur İttifakı karşısında kim konuşlanmışsa “ideolojisi”ne ve yetkinliğine bakmadan bu ittifakın çatısı altına alıyor.
Partisindeki geleceğini bile tehlikeye atarak hem de…
Kılıçdaroğlu’nun kurduğu ittifak, Türkiye’nin beka meselesini önemseyen Cumhur İttifakı’nın tüm savlarını boşa çıkarma üzerine.
Dahası, Ankara veya İstanbul’u almaları halinde, “meşru iktidarı”, “gayri meşru” ilan etmek üzerine kurulu bir ittifak bu!
Aklı verense, “Evin içini düzeltmezseniz, dış müdahale kaçınılmaz olur” diyenlerdir.
1 Nisan’da sokakları harekete geçirmek üzerine kurulan “kirli ittifak”ın nihai amacı, meşru iktidarı gayri meşru yöntemlerle düşürmektir.
Çünkü onlar “Başka bir Türkiye” düşüncesini çoktan satın almışlardır.
Allah fırsat vermesin.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.