Şarkıların yüklendiği geçmiş, kimine ağır kimine hafif

04:005/10/2018, Cuma
G: 5/10/2018, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

Mutfağın ortasında kala kaldım. Şarkılar zihnime bir yük gibi binince...Havuçları, kabakları rendeleyip, patlıcanları kızartıp, üç demet semizotunu ayıklayıp, yıkayıp düdüklü tencereye atarken... Şarkıların hâlin üstüne çelik bir kütle gibi bineceğini hiç tahmin etmemiştim. Şimdi artık uzaklarda olan eski komşum gibi, ben de eski şarkıları dinleyerek ânın yükünden kurtulurum sanmıştım.Geçmişi bir şarkının ritminde hapseden hafızamdan habersizmişim meğer.Kemancı/ başımın tacı/ gitme bu gece bende

Mutfağın ortasında kala kaldım. Şarkılar zihnime bir yük gibi binince...

Havuçları, kabakları rendeleyip, patlıcanları kızartıp, üç demet semizotunu ayıklayıp, yıkayıp düdüklü tencereye atarken... Şarkıların hâlin üstüne çelik bir kütle gibi bineceğini hiç tahmin etmemiştim. Şimdi artık uzaklarda olan eski komşum gibi, ben de eski şarkıları dinleyerek ânın yükünden kurtulurum sanmıştım.



Geçmişi bir şarkının ritminde hapseden hafızamdan habersizmişim meğer.

Kemancı/ başımın tacı/ gitme bu gece bende kal/ benim halim çok acı.

Kemancı’yı plaktan, Muazzez Abacı’nın sesinden dinliyoruz. Nefise Abla’nın yarın düğünü var, herkes onu güzelleştirmek için seferber. Seden Yenge iplikle kaşlarını alıyor. Nefise Abla plağı durmadan yeniletiyor. Esma ile ben pikabın başında, vazifemizi eksiksiz yapmak için öylece bekliyoruz.

Hafif haşlanmış havuçları önce yumurtaya sonra una buluyorum. Kızgın yağın içinde cız.

Nefise Abla’nın yarınki düğün için gönülsüz olduğunu herkes biliyor. Herkesin bildiği bir sırrı aşikar eden olmamak için yeter Nefise daha kaç defa dinleyeceğiz Kemancı’yı demiyor hiç kimse. Nefise Abla bir saniye bile şarkıdan geriye bir sessizlik kalsın istemiyor. Unutulmaz bu acı/ dertli dertli çal kemancı/ her aşkta hüsran oldu gönül/ bilmem bu kaçıncı.

Emel Sayın’ın sesinden 70’li yılların tanıklığı dolacakmış mutfağa. Sebzelerin içine. Keşke hiç açmasaydım şu nostalji kanalını. Nostalji ! Daüssıla!

Nostalji: “Geriş dönüş acısıdır.”

Geçmişin Hatırası: “Elbette geçmişin hatırası son nefese kadar şimdiki zaman olarak kalır...”

Nefise Abla’nın ertesi günü düğünü oldu. Hüzünlü bir gelin olarak başladığı hayatına, mutlu bir anne olarak devam ediyordu. İki oğlu, evine bağlı bir eşi, çocuklarıyla ilgilenmesine imkan tanıyan bir işi vardı Nefise Abla’nın. O hüzünlü düğün hazırlığını hepimiz çoktan unutmuştuk, Nefise Abla’nın eşi, kahvenin önünde, kör bir kurşuna hedef olana kadar. Yaşlı kadınlar hüzünlü gelinlerin hikayesine dair konuşmaya doyamıyor. Ben bunu Nefise Abla’nın hikayesinde gördüm. Kendi güzelliğini her vesile ile güncelleyen Hatice Teyze “Kaderinin kıymetini bilmedi. Daha başlamadan hayatına gözyaşı ektiydi” dedi de başka bir şey demedi.

Nefise Abla’nın hüzünlü başlayıp mesut devam edecek sandığımız hikayesinin kederle sonlanmış bölümünden henüz çıkamamıştım ki, Emel Sayın’ın sesi şenlikli bir cıvıltı gibi doldu mutfağa:

İsmin ne diye söyleyiverdim Feride Feride.

Babaeskili komşumuz oğlunun sünnet düğünü için yeğenini getirdi köyden. Yeğeninin ismi Feride. Feride Abla’nın saçları belinden aşağı iniyor. Köyden geldiğinde iki örüktü. Halası “Böyle köylü güzelleri gibi olmaz!” dedi. Seden Yenge’nin önüne oturttu Feride Abla’yı. Seden Yenge ağzına doldurduğu siyah tokaları bazan bana veriyor: “Gel şurada yanımda dur, ben isteyince uzatırsın.” Feride Abla’nın saçı Seden Yenge’nin elinde film artistleri gibi oluyor.

Film. Zaten o sıra Engin Çağlar ile Emel Sayın’ın filmi var: “Feride.”

Feride Abla halasına geldiği günden beri elektrik direğinin önünde saatlerce dikilen bir adam musallat oldu sokağımıza. Mahalleli ona berduş diyor. Elinde salladığı laklakaları -o zamanlar öyle bir furya vardı- Feride, Ferideee diye sallayıp, sonunda alev almış gibi fırlatıyor: “İsmin ne diye söyleyiverdim Feride Feride.” Elektrik tellerinin üstüne attığı laklakalarla aşkının şiddetini ispat ediyor adeta. Ama berduş bunu apartmanda erkeklerin olmadığı zamanlarda yapıyor .

“Ben bir şey yapmadım” diyor Feride Abla mahcup mahcup. “Hiç bakmadım bile ondan taraf. Adımı kimden öğrenmiş ne bilirim!” Yüzümü ateş basıyor. Feride Abla’nın adını söyleyen benim. İsmail Bakkal’dayken soruyor. “Baksana küçük” diyor. Bakmıyorum. Bana küçük diye hitap edenlere dönüp bakmıyorum. “Sizin apartmanda Gülizar var ya...” diyor. Apartmanda tek genç kız Feride Abla, bütün saflığımla “Onun adı Gülizar değil bi kerem” diyorum. “Nasıl olur onun adı Gülizar” diye üsteliyor ekmeğinin arasına helva koyduran daha sonra adı berduşa çıkacak genç adam. “Şuna bir şey söyle!” diyorum İsmail Bakkal’a “Feride ablayı Gülizar yaptı.”

Düdüklü tencerenin alarmı çalarken; semizotu mutfağı bahar şenliğine çevirirken; Emel Sayın yeni bir şarkıya geçiyor. Bir şarkı daha dinleyecek gücüm kalmadı. Şarkıların geçmişi geri getirme kapasitesi zihnimi ilmek ilmek çözdü. Hepsi hepsi iki şarkıydı...

Geçmişin yükünü taşımaya hazır olduğum bir zamanda Nesrin Sipahi ile yemek yapmayı deneyeceğim. Bakalım hangi sahneler eşlik edecek? Nesrin Sipahi’nin adı zihnimde belirince şarkı çalmaya başlıyor: “Çırpınırdı Karadeniz Bakıp Türkün Bayrağına.”

Şarkı hikayesini de getirdi. Ama ömür kadar uzun bir hikaye. Belki başka bir zaman.

Meraklısı için not: Nostalji ve geçmişin hatırasının karşısında yer alan tırnak içi cümleler Barbara Cassin’in Nostalji isimli kitabından.

#Şarkı
#Nostalji