İstanbul'dan Ankara'ya sabah uçuşlarında yer olmadığı için Şura'nın açılış oturumuna yetişemedim. Yetişseydim belki de yan koltukta oturan Batmanlı yol arkadaşımı tanımayacaktım. Onu tanımış olmam önemli mi? Önemli. Çünkü onun zihnimde açtığı dosyalar ile dahil oldum öğleden sonraki oturumlara. O halde hikâyeyi en başından anlatarak başlamalıyım...
Yanımda oturan siyah feraceli, siyah başörtülü kara gözlü, nur yüzlü, sevimli genç kızın telefon konuşmasına tanık olmasaydım, kitabımın sayfalarından kolayına çıkamazdım. (Kitabın adı “Alamut Efsaneleri, yazarı Farhad Daftary. Adından da anlaşılacağı gibi İsmaili bakış açısından yazılmış bir kitap. Kitabın bizim gündemimizle bağlantısı üzerine belki bir ara konuşuruz.)
Tam da şimdi ilahi bir hikmetle önüme düşmüş kitabın sayfalarından beni çekip alan/koparan şey, genç kızın cep telefonundaki konuşmasına tanıklığım oldu. Bilet bulamadığı için icazetinden puan kırılacağını söylüyordu. Aşkla not ortalamasından bahsediyor, bundan sonra tek bir dersini bile asla kaçırmayacağını dile getiriyordu. Mevsim yaz... Yaz okulu mu diye düşündüm önce. Telefon konuşması bitince, öğrenci misiniz diye sordum. Öğrenciymiş. Dokuz kişilik bir sınıfta medrese öğrencisi. Arapça eğitim görüyorlar ve ağırlıklı olarak Nur Risaleleri okuyorlar. Lise eğitimine devam ederken medrese öğrencisi olmaya karar vermiş. Şimdi hem medrese de okuyor hem de üniversite eğitimine hazırlanıyormuş. Ne okumak istediğini sordum. Durum biraz karışık dedi. Karışık olan durum Mısır-Türkiye ilişkileri. Çünkü H., El-Ezher'de okumak istiyor.
Konuşmanın ilerleyen bölümlerinde karışık olan durumun sadece Türkiye-Mısır ilişkileri olmadığını anlamakta gecikmeyecektim. Ne demek mi istiyorum?
Ben “Alamut Efsaneleri"ni o Senai Demirci'nin “Birinci Söz"ünü okumaya çalışırken bir taraftan da sohbetimizi sürdürdük. Bir ara yazar olduğumu söyledim. Adımı sordu, söyledim. Yeni Şafak'ta köşe yazarı olduğumu da söyledim. Ne adım ne de Yeni Şafak aşina bir isim olarak yer almadı bakışlarında. Medrese talebelerinin eğitimi ağır olduğu için gazete okuyacak fırsatları olmuyor diye düşüneceksiniz. Hayır o Batman'da okuyan bir medrese öğrencisi olduğu için Yeni Şafak'ı okumuyor değil. Bu yıl İstanbul'un İmam Hatip Liselerinde yaptığım konuşmalarda da gazete okumadıklarını, okullarında konuşma yapacak yazarı, hiç olmaz ise bu da kimdir kabilinden hiç merak etmediklerini biliyorum. Çünkü gençler özellikle genç kızlar “mahallede olan biteni" Instagram hesaplarından, mahremin yağmalandığı mecralardan takip etmeyi tercih ediyor. Yanlış anlaşılmasın Batmanlı genç kızın takip ettiği Instagram hesaplarından haberdar değilim. Sadece fikri konuların değil özel hayatların takip edildiği/röntgenlendiği bir anlayışın toplumda giderek yaygınlaştığına dikkat çekmek için söylüyorum bunları. Bunları söylerken de kendimden yola çıkıyorum. Mesela 90'lı yıllarda Dergah dergisinde henüz bir kaç hikâyesi yayınlanmış “yeni yetme bir yazar" iken İmam Hatip ve İlahiyat öğrencileri bendenizi tanırdı. Şimdi 20 kitap yayınlamış biri olarak tanınmıyor olmam benimle ve beni tanımayan gençlerle doğrudan alakalı bir durum değil. Bu, popüler kültürün bize sunmuş olduğu seçenekler dünyası ile alakalı.
Olağanüstü Din Şurası yerine neden Batmanlı medrese öğrencisini merkeze alıyorum? Şu sebepten: Olağanüstü Din Şurası'nda yapılan konuşmaların ana teması DİB, İlahiyat Fakültesi, İmam Hatip Liseleri arasındaki kurulması gereken korelasyon üzerineydi.
Paralel Yapının İmam Hatip Liselerinden gençleri devşirmelerinin mümkün olmadığı tespitinden hareketle İmam Hatip Liselerinin varlığının önemine işaret ediyordu değerli hocalarımız.
Bu tespitleri, 2000'li yıllardan önceki öğrenciler için doğrudur. Ancak dijital devrime muhatap olmuş “yeni nesil" İHL öğrencilerinin düz liselerden ya da Anadolu Liselerinde okuyan öğrencilerden çok farklı bilgi ve ilgi alanına sahip olmadıklarından hocalarımız henüz haberdar değil.
Başlığa gelince... Yol arkadaşlığı yaptığım Batmanlı genç kız ileride savaş fotoğrafçısı olmak istediğini söyledi sohbetimiz esnasında. Dikkat buyurun: savaş fotoğrafçılığı.
Küresel dijital kültürün dışında, popüler kültürün yönlendirmelerinden azade bir gençliğin var olmadığını bu örnek çarpıcı bir şekilde göstermiyor mu?
Meseleye Pazartesi günü devam edelim inşallah...
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.