Magazin yıldızları kitaptan anlamaz, çobanlara gidelim...

04:0020/04/2016, Çarşamba
G: 13/09/2019, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

Sevdiğimiz en önemli şey ilk olmak.



Bir şeyi ilk defa yapan olma sıfatını ele geçirdiğimiz an değmeyin keyfimize.



Pazar günü böyle bir ilki yaşadık.



Nisan'ın 3. pazar gününü “Kitap Hediye Etme Günü” olarak ilan ettik. İlanımıza “dünyada bir ilk” sloganını eklemeyi ihmal etmedik.



İyi de 23 Nisan zaten “Dünya Kitap Günü” hemen ondan bir kaç gün önce kitap hediye etme günü ilan edip, bunu da dünyada bir ilk diye pazarlamaya kalkmanın anlamı nedir?



“Benden sana kitap” hediye etiketiyle bir de kamu spotu hazırlanmış ki tam evlere şenlik. Türkiye'de değil de siz sanacaksınız Finlandiya'da yaşıyoruz.



Niye mi Finlandiya? Eğitim seviyesinin en yüksek olduğu, en sakin ülkelerden biri Finlandiya da ondan.



Kamu spotunu yapanlar necip ülkemi hiç tanımıyor.



Mesela küçük kız simitçiye kitap hediye ediyor, simitçi tezgahını bırakıp başlıyor okumaya.



Bir delikanlı bankta oturan yaşlı bir hanıma “benden sana” etiketiyle kitap hediye ediyor, kadıncağız aldığı hediyenin neşesiyle en az beş yaş gençleşiyor.



Bir genç kız postacı kitap getirdi diye uçuyor sevincinden.



Kitap hediye ettiğimiz için cezalandırıldığımız sahneleri parantez içine almamız hiç kolay değil oysa.



Arkadaşımızın doğum gününde kitap hediye ettiğimiz için nasıl psikolojik şiddete maruz kaldığımızı birer örnek ile paylaşsak, “Kitap okumayan Türkler” için iyi bir veri sunmuş oluruz. Benimkisini bu vesile ile paylaşmış olayım, lisede kitap hediye ettiğim arkadaşım herkesin hediyesini zevk ile açıp teşekkür ederken, benim hediyemi, “belli bu bir kitap” diyerek paketi açmaya ve teşekkür etmeye gerek duymadan, kurtulunması gereken şey olarak bir kenara bırakıvermişti.



Kitap hediye edince karşılaştığım kötü muamele kişisel tarihimle sınırlı kalmadı, kamusal nasibini de aldı. Öğretmenler Günü'nde bir veli olarak okula kitap gönderdiğimde de kitabın bir hediye olmayacağını/olmaması gerektiğini okuma özürlü öğretmenler ve veliler tarafından verilen ders ile bir hayli derin bir öğrenme ile öğrenmiş oldum.



“Benden sana kitap günü” belli ki kitabın okunmasını değil, bir ürün/meta/şey olarak kitabın satılmasını önceliyor. Yoksa kamu spotu niye magazin yıldızları ile şenlendirilsin ki! Üstelik atarlanarak kariyer yapmış olan tiplerin, masada kitap okurken “kitap okuyorum arkadaş” deyişleri de tam bir “var mı bana yan bakan” frekansında olmuş.



Her vesile ile magazin propagandasına maruz kalıyoruz bari kitap hediye etme günümüz onlarsız geçseydi. Sanki Türkiye üç beş kişiden ibaret. O üç beş kişi de sadece “magazin yıldızları.”



Diyeceksiniz ki ne yani magazin yıldızları ile değil de meradaki çobanla mı kamu spotu hazırlansaydı.



Evet evet tam da bunu söylüyorum. Okumayan, kitabı nasıl tutacağını bile bilmeyen “sahne yıldızları” yerine okuyan/yazan /düşünen çobanlarla yapalım kamu spotunu.



Kiminle mesela?



Mesela Ahmet Aslan ile. Ahmet Aslan kim mi? Cuma günü onun hikayesinden yol alalım. İlkokul mezunu bir çobanın okuyarak hayatı nasıl derinden idrak ettiğini görelim.



Hatırlar mısınız daha önce çöp toplayan bir gencin hikayesini “Çöpte Dostoyevski Buldum” belgeseli eşliğinde huzurunuza getirmiştim.



Bu defa Ahmet Aslan'ın hikayesini birlikte okuyalım. Onun hikayesindeki Türkiye gerçeğini birlikte görelim.



Cuma gününe kadar lütfen TRT Haber'in Ahmet Aslan belgeseline nazar edin.



Sizi zahmetten kurtarmak için şuraya belgeseli izleyebileceğiniz linki bırakayım.



İyi seyirler.



Üzerinden muhakkak konuşalım söz mü?





#Kitap Hediye Etme Günü
#Dünya Kitap Günü
#Ahmet Aslan