Korkularımız kardeş olaydı dünya daha güzel bir yer olur muydu?

04:004/01/2017, Çarşamba
G: 17/09/2019, Salı
Fatma Barbarosoğlu

Korku ve endişenin ırmağında sürükleniyoruz adeta.



Bir üzüntünün şokunu atlamadan başka bir üzücü haber alıyoruz.



Her gün onlarca korkutucu habere maruz kalıyoruz. Kimine öfkeleniyoruz kiminde öfkelenecek gücü bile bulamadan takatsiz kalıyoruz. Hâl böyle olunca ya insanlar ekran başında cinayet çözme seanslarına seyirci oluyor ya da olan biten her şeye uzak duruyor.



Gönlümüz sadece terör olaylarından yorgun değil. Hiç tanımadığı kişiler tarafından dövülen, eski eşi tarafından öldürülen kadın haberlerinin sayısı geometrik bir artış gösteriyor.



Medyada tanık olduğumuz her vahşet, şiddet, savaş haberi, geleceğe dair umudumuzu azaltıyor, yarın beklentimiz hasar alıyor.



20. yüzyılı “Aşırılıklar Çağı” olarak isimlendiren E. Hobsbawm, Birinci Dünya Savaşı'nda ölenlerin sadece yüzde 5'i sivil iken, İkinci Dünya Savaşı'nda hayatını kaybeden sivillerin sayısının yüzde 60'a çıktığından bahsetmiş ve ömrünün sonlarında bu rakamın yüzde 80-90'lara ulaştığına dikkat çekmişti. Hobsbawm'un ömrü Suriye'de yapılan katliamları görmeye yetmedi. Ama giderken söylemiş olduğu şu cümlenin bizim için hayati kıymeti var:



“21. yüzyılda savaş ile barış arasındaki denge, müzakere ve anlaşma konularında daha etkili mekanizmalar tasarlamaya değil, ülke içi istikrara ve askerî çatışmalardan kaçınma becerisine bağlı olacaktır.”



Anahtar kelimemiz, “ülke içi istikrar”. Norveç ya da Finlandiya için “ülke içi istikrar kelimeleri” anlaşılması zor olmayan kelimelerdir. Oysa bizim için bu kelimeleri anlamak gittikçe zorlaşıyor.



Afganistan'ın önce Rusya sonra ABD tarafından işgal edilmesinden ve buradan başlayarak “tekinsiz Orta Doğu” tohumlarının atılmasından bu yana çok şey değişti. Nükleer silaha sahip olduğu bahanesi ile Saddam devrildi, Irak üç parçaya bölündü. Kaddafi'siz Libya, Afrika kabilesinin tekinsizliğine sürükleniyor. Suriye milyonlarca Suriyelinin evinden olduğu, bebeklerin bombalar altında can verdiği, kapısı olmayan bir ülke konumunda.



” diyerek giriyoruz.



Yeni küresel düzen, insanları korkutarak evlerine kapatmayı planlıyor. Bu plan için gerekli bütün donanıma sahip.



11 Eylül saldırısından sonra Bush, Amerikan halkına alışveriş yapın, AVM'lere koşun, diye çağrıda bulunmuştu. Artık böyle bir çağrı yapılmasına gerek yok. Çünkü artık evden hiç dışarı çıkmadan, ekran başından alışveriş yapılabiliyor. Ötekinin hikâyesine hiç bulaşmadan yaşamak mümkün.



Hâlbuki biz sadece kendimizle değil bir başkası ile birlikte yaşamak zorundayız. Başkasını ötekileştirmeden yaşamak zorundayız.



Başkasını “ötekileştirmemek” için



Nihayet Dergi olarak “Korkmaktan korkmayalım” sayısı ile gündelik korkularımıza odaklanmaya ve korkularımızla yüzleşmeye niyet ettik. Korkunun ontolojik, psikolojik boyutları üzerinde durmaya çalıştık. Terör üzerine yapacağımız söyleşi (kendisi soruları yazılı olarak istemişti), söyleşiyi verecek kişi tarafından sebepsiz iptal edilince terör üzerine konuşmanın bile ne kadar yıldırıcı olabildiğini gördük. Sorduğumuz sorular son derece “sıradan” sorulardı oysa.



Bu dönemde bir dergi çıkarmanın ne kadar “korkutucu” bir şey olduğunu da tecrübe etmiş olduk. Herkesin birbiriyle “küs” olduğu ortamda kimisi bize gelmekten “korktu”, kimisine bizim gitmememiz gerektiğine dair “korkutulduk”.



Wallerstein 20. yüzyıl nihayetlenirken, “Bildiğimiz Dünyanın Sonu” demişti. Şimdi 21. yüzyılda, bilmediğimiz bir dünyanın içinde, önümüzü aydınlatmaya çalışıyoruz.



Güzel günler yakında diye bitirmek isterdim. Biz günler nasıl olursa olsun; güzel olmaktan, iyi olmaktan, şefkat ve merhamet ehli olmaktan sorumluyuz, diyerek bitiriyorum.



Her birimiz sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizde güzel günler gelecek. Bu bakımdan akademisyen Mahmut Karaman'ın geceleri hiç korkmadan fakirlere ve kimsesizlere dokunan onlara sıcak çorba ikram eden hayat yordamı hepimiz için yol haritası hükmünde.



Çok sabırlı, çok gayretli, çok azimli olmak üzerinden sözleşelim.



Mesuliyetimiz büyük, vaktimiz az.


#Nihayet Dergi
#Aşırılıklar Çağı
#Mesuliyet