Kemal Kılıçdaroğlu “İtilmiş ile kakılmış” parodilerine takılı kalmış

04:0029/11/2017, среда
G: 18/09/2019, среда
Fatma Barbarosoğlu

I-25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü.Günlerden bir günü de Şiddet Günü olarak “kutladık”.Kutladık ifadesi ne kadar yanlış! Doğrusu “Farkındalık oluşturduk” olacaktı değil mi?Farkındalık?En önemli farkındalığı elbette Sayın Kılıçdaroğlu oluşturdu. Şiddetin formülünü verdi. İşi olmayan erkek karısını döver dedi.Sayın Kılıçdaroğlu bu önermeyi neye dayandırıyor? Elinde bir alan araştırması mı var? Eşine şiddet gösteren erkeklerin işsiz olarak oranına dair bir veriye mi sahip?Sanmıyorum.Kılıçdaroğlu’nun

I-
25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü.

Günlerden bir günü de Şiddet Günü olarak “kutladık”.

Kutladık ifadesi ne kadar yanlış! Doğrusu “Farkındalık oluşturduk” olacaktı değil mi?


Farkındalık?

En önemli farkındalığı elbette Sayın Kılıçdaroğlu oluşturdu. Şiddetin formülünü verdi. İşi olmayan erkek karısını döver dedi.

Sayın Kılıçdaroğlu bu önermeyi neye dayandırıyor? Elinde bir alan araştırması mı var? Eşine şiddet gösteren erkeklerin işsiz olarak oranına dair bir veriye mi sahip?

Sanmıyorum.

Kılıçdaroğlu’nun “yanlış önermesi” toplumun her kesiminde “şiddetli bir tepki” ile karşılandı. Tepkiyi şiddet ile sıfatlandırmam rastlantı değil elbet. Dildeki şiddet azalmadığı sürece şiddet eyleminin azalmasına imkan ve ihtimal yok.

Fakat ne enteresandır KADEM sanki Kemal Kılıçdaroğlu’nun böyle bir tespit yapmasını bekliyormuş gibi, doğadaki hayvanların eşlerine asla şiddet göstermediklerine dair bir vidyo hazırlamış:

“Halk arasında canavar diye bilinen kurt ailesine çok düşkündür ve dişisine asla şiddet göstermez. Doğadaki bazı cinslerin diğer cinslerden öğreneceği çok şey var.”

KADEM’in 25 Kasım 2017 vidyosu, güç ile şiddet arasında doğru orantı olmadığını, güçlü olanın aynı zamanda sorumluluk sahibi olduğunu “hayvanlar dünyası” üzerinden anlatıyor.

Erkek şiddetini konuşacaksak meselenin bam teli tam da burası.

Geç-modern toplumda erkek kimliği ile ilgili ciddi bir problem var. Popüler kültürün dili erkekleri aşağılıyor, sadece parası olan erkekleri özne kabul eden bir anlayış inşa ediliyor.

Parası olan erkeklerin o parayı nasıl kazandığı, kazanırken nasıl gerildiği, gün içinde gerilimini “medeni erkek maskesi” ile görünmez kıldıktan sonra, akşam evinin kapısından girer girmez eşine şiddet gösterdiği, KADEM’in 25 Kasım 2016’da çok başarılı bulduğum “Başkalarına göstermekten çekindiğin bir yüzün var” vidyosunda dile getirilmişti. Dünyanın her tarafında, her gelir seviyesinde ve her yaş grubunda erkeklerin gayri ahlaki davranışları, şiddet ve tecavüz haberleri giderek artıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu “şiddet yüklü erkek profili”ni sadece dar gelirli erkeklere hamlederek toplumsal meselelere uzaklığını tescillemiş oldu.

Belli ki Sayın Kılıçdaroğlu “İtilmiş ile Kakılmış” parodilerinde takılı kalmış.

Bugünden geçmişe bakınca “İtilmiş-Kakılmış” parodilerine, parodinin erkek kahramanı olan İtilmiş’in işsiz güçsüz şiddet yüklü davranışlarına –karısı Kakılmış’ın kafasını çevirdiği o korkunç sahneler hala gözümün önünde- toplum olarak nasıl gülebildiğimizi anlamakta zorluk çekiyorum.

II-

Hiçbir şey akşamdan sabaha bir gecede değişmiyor.

Bugünlere nasıl geldiğimizi belki bir zamanlar çok sevdiğimiz Yeşilçam filmleri üzerinden yeniden değerlendirmemiz gerekiyor.

Zihniyet kodlarının nasıl değiştiğinin izini sürmek için, başrollerini Türkan Şoray ile Kadir İnanır’ın paylaştığı “Bodrum Hakimi” filmini değişik yaş gruplarından genç kızlara izlettirdim.

Yeşilçam günlerine ucundan kıyısından yetişmiş kuşak, başrolde oynayan erkeğin gayri ahlaki davranışlarını büyük bir hoşgörü ile parantez içine aldı, filmi güzel kız-yakışıklı zengin oğlan denkleminden hiç sapmadan seyretti.

17-19 yaşındaki genç kızlar ise bir önceki kuşağın parantez içine aldığı sahneyi büyük bir dehşete kapılarak seyretti.

Sahne ne diyeceksiniz... Anlatayım. Film 1976 yılında gösterime girdi. Dolayısıyla filmin çekildiği zamanın Bodrum’u “bir dükkan iki fırın”dan ibaret. Henüz turizm yok. Yoksul köylüler ve köylülere ağalık yapan Kadir İnanır ve amcası var. Türkan Şoray, Bodrum Hakimi olarak ilçeye gelince hakime üzerinde hakimiyet kurmak isteyen “ağa”, hakime hanımın otelde değil kendi misafirhanelerinde kalmasını ister. Türkan Şoray “ağa”nın evinde değil otel odasında kalmayı tercih eder, daha sonraki günlerde de kiralık bir eve taşınır.

Kadir İnanır, Hakime Hanım’ı da davet ettiği bir parti düzenler. Türkan Şoray davete giyeceği elbiseleri ayna karşısında dakikalarca denedikten sonra gitmekten vazgeçerek uyur. Hakime Hanım’ın davetine icabet etmeyişini “kafasına takan” esas oğlan, gece yarısı evinin kapısını kırarak Hakime Hanım’ı kaçırır, onu sokaklarda sürükleye sürükleye yatına götürür.

Gerisinin anlatmayacağım.

Filmin senaryosunun gerçek bir hikayeden yola çıkarak yazıldığı söyleniyor. Gerçek hikaye ile filmin hikayesinin pek de kesişen bir noktası yok. Gerçek hikayede Hakime Mefaret Hanım intihar ediyor. İntihar sebebi konusunda rivayet muhtelif.

“Bodrum Hakimi” filminde ne denmiş oldu? Aşık erkek yakışıklı olduğu sürece aşkını ispat etmek için her türlü şiddeti gösterir, toplum da bunu hoşgörü ile karşılar.

Filmin gösterime girdiği yıllarda Radyo 2’de kadın bilincini yükseltici “Kadının Dünyası” programı vardı. Feministlerin bu filmin aksayan yönlerine dikkat çekmeyişlerinin bir nedeni olmalı diye düşündüm. Sonunda şu neticeye vardım: Türk izleyici –entelektüel ya da değil, feminist ya da muhafazakar– hikayenin bütününü görmediği gibi bütüne giden yoldaki aksaklıkları da hiç kayda değer bulmuyor. İhtimal o yıllarda feminist bakış filmi şöyle “okumuş”tu: Kadınların hakim olmasında hiçbir sakınca olmadığını çok iyi anlatıyor.

Aşklı ya da aşksız, paralı ya da parasız şiddetin mazereti yok. Şahsiyet sahibi insan, karıncayı incitmeyen insandır.

#politika
#ABD
#Türkiye
#Zarrab
#Kemal Kılıçdaroğlu