Avrupalıların bilincinde bir Akdeniz öfkesi var mı diye düşünmeye başladım. Bunu düşünmeme sebep üst üste okuduğum iki roman oldu.
İlki Connie Palmen’in Yitik Ruhlar Irmağı’nda çıktı karşıma. Yitik Ruhlar Irmağı, yazarının da anlatıcısının Connie Palmen olduğu bir roman. Yazar okuyucunun otobiyografik bir roman okuduğunu düşünmesini sağlayacak şekilde kurgulamış romanını. Palmen, yeni çıkan romanı Hayatın ve Aşkın Yasaları’nın tanıtım toplantılarında tanıştığı radyo programcısı Ischa Meier ile ilerleyen arkadaşlığını, kitabın tanıtım toplantıları için birlikte yaptıkları Amerika seyahatini, günlük hayatın sıradanlığı içinde anlatıyor kitapta. Yani biz bu romanda yazarın bir önceki romanı olan Hayatın ve Aşkın Yasaları‘nın tanıtım toplantılarına, yurt dışı programlarına, başka dillere çevrilme aşamalarına tanık oluyoruz.
Yitik Ruhlar Irmağı romanı, daha önce yayınlanmış olan Hayatın ve Aşkın Yasaları ile daha sonra yayınlanacak olan Arkadaşlık romanının nasıl yazıldığına nasıl okunduğuna dair bilgileri bir arada veriyor.
Nuri Bilge Ceylan sinemasının kamerayı hayatın ortasına, durağanlığın içine yerleştiren tarzı edebiyatta da karşılığını buluyor. Mesela anlatıcı kadın yazar ile sevgilisi Amerika seyahatlerinden birinde ünlü İspanyol şarkıcı Julio Iglesias’ın konserine gidiyor.
Yahudi Ischa’nın, İspanyol şarkıcının sahnede çizmiş olduğu “erkeksi olmaktan hoşnudum” tarzını eleştirmek için kurduğu cümle şu: “Avrupalılıkla alakası olmayan bir Akdenizli, Avrupalı imajı çiziyor.”
Hollandalı yazar Palmen’in romanında, Akdenizli imajının Avrupa’nın ötekisi olarak çizilmesi dikkatimi çekmişti ki, bu defa İngiliz felsefeci ve yazar Iris Murdoch’un Deniz Deniz romanında benzer yaklaşımlarla karşılaştım. Deniz Deniz’in anlatıcısı anılarını yazmaya çalışan emekli bir aktör. İnzivaya çekildiği ilk gün günlüğüne yazdığı cümle şu: “Ah, kutsal Kuzey Denizi, düzgün cömert dalgalarıyla gerçek deniz; pis kokulu bungun Akdeniz gibi değil!”
Her iki romanda da Akdeniz’i olumsuz imajlar eşliğinde anan özneler erkek. Ama öznelere bu cümleyi söyleten yazarların kadın olması şaşırtıcı değil mi?
Adı geçen romanların edebi doyuruculuğuna gelince...
Deniz Deniz romanı edebi açıdan son derece doyurucu bir roman. Ancak Palmen’in adı geçen romanları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. O halde niye okudum?
Benim Palmen’in romanlarını okuma eylemim, gündelik hayatın dilini, “hayatım roman” olarak kurgulayan romanların sosyolojik frekansını bulmak üzerinden gerçekleşti.
Ne demek istediğimi kitaptan tadımlık bir bölüm ile aktarayım. Anlatıcı/yazar ile sevgilisi bir Amerikan çölünü bir Chevy Chevalier ile geçiyor. Yolda bol bol ilan panoları görüyorlar. Anlatıcı bir taraftan arabayı kullanıyor bir taraftan da içinden geçtiği “çöl deneyimini” yorumluyor:
“...Kurmaca her yerde var, gerçekle aynı ölçüde mevcut ve bunu bilmek için çoktandır insanın kitap okumasına gerek yok. Sinema, televizyon, İncil, reklam panoları, gazete. Kitap okumanın avantajı, insanın kendi deneyimlerinin ve başkalarının deneyimlerinin arkasındaki ilksel hikayeyi durmadan başka biçimlerde tekrarlanan yapıyı daha çabuk görebilmesi. Sıkı kahramanların; sadece yalnızlıklarını iyice vurgulayan ve aynı zamanda kahramanca bir görünüm katan beyaz çubuk dostlarının varlığına ihtiyaç duyan yalnız ranger’ların öykülerini anlatan Camel ve Malboro reklamları. İşte sigara tiryakiliği: Kahramanlara özgü bir yalnızlık. Belki de her türlü tiryakilik böyle bir yalnızlığa yol açıyor,” diye ekliyorum. “Belki de yalnız kahramanlık kiralıyor.”
“Aman Tanrım sen çalışıyorsun!” diye sahte bir öfkeyle bağırıyor Ischa. “Kadın Death Valley’de araba sürüyor, bununla yetinmiyor, ölümü hiçe sayarak bir sonraki kitabı üzerine çalışıyor.”
Yukarıdaki alıntı, “hayatımı, romana dahil ede ede kurgusuz yazıyorum” tarzını tam anlamıyla karşılamıyor mu?
“Hayatım roman” klişesine Türkiye olarak ziyadesiyle aşinayızdır. Ama son yıllarda “hakikat” in bir pazarlama stratejisi olarak karşımıza çıkmasıyla birlikte bütün dünyada “kendi hayatını yazan” yazarların çok satması söz konusu.
Çünkü post modern insan kurgunun değil, yaşanmış deneyimin peşinde. Ama bazen deneyimler yalan deneyim haline gelebiliyor. Mesela şu habere dikkatinize çekmek isterim:
Norveçli Kristoffer Clausen, 2009 yılında başından geçenleri bir kitap haline getirerek, Norveç’te Sognefjorden yakınlarındaki ormanda bir yıl yalnız başına yaşamak zorunda kaldığını, büyük güçlüklere göğüs gererek, ayılarla boğuştuğunu ve çiğ et yediğini anlattı… Aslında bir avcı olan Clausen’in kitabı ve anlattıkları, ülkede büyük yankı buldu ve genç avcı bir televizyon yıldızı oldu… A Wild Man: 365 Days as Hunter, Fisherman and Gatherer adlı kitabı çok satanlar listesinde ilk beşe girdi…
Ancak Clausen, yalan söylediğini, yılan, geyik eti ve yosunla beslenmediğini, ayı ve yılanlarla başa çıkmak zorunda kalmadığını itiraf etti. Clausen bu süre zarfında İsveç’in kuzeybatısındaki Trosby’de gayet konforlu bir hayat sürdüğünü anlattı. “Özür dilerim bir aptal gibi davrandım” diyerek, her şeyin yalan olduğunu dile getirdi ve kaldığı otelin yakınındaki bir alışveriş merkezinden ihtiyaçlarını karşıladığını, atlattığı tehlikeleri de kitapta iddia ettiği gibi “yaktığı ateşin başında” değil “otomobilinde” yaşadığını söyledi…
Deneyim ve tecrübe üzerine fikrimizi yormaya devam edeceğiz inşallah. Ancak hayat hikayesinin “pazarlama stratejisi" olarak yazılması anlamında, merhum Tahsin Yücel’in Komşular kitabındaki “Yapıt” öyküsüne özellikle dikkatinizi çekmek isterim. Tahsin Yücel, benim için öngörüsü kuvvetli yazarlar kategorisinin ilk sıralarında yer alır.
Komşular kitabının yayın tarihi 1999. “Yapıt” öyküsü ya aynı yıl yazıldı ya da daha önce. “Yapıt”ın yazarının, kitlenin ilgisini çekmek için önce kendisi için yalan bir hayat hikayesi yazıp sonra bütün “yapıtları”nı yalan hayat hikayesi üzerinden inşa ederek, kitleyi “hayatını talan” etme seremonisi için hazırlayışını anlatıyor Tahsin Yücel.
“Yapıt” öyküsünde Tahsin Yücel, sanki Norveçli yazarın kalem akrabalarını yazmış gibi..
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.