Çocuk gelin meselesini layıkıyla konuşabilecek miyiz? (I)

04:0021/11/2016, Pazartesi
G: 16/09/2019, Pazartesi
Fatma Barbarosoğlu

Demokratik bir ülke olmak için tepkilerimizi doğru zamanda, rasyonel bir dil üzerinden ortaya koymak zorundayız.



Bazı durumlarda tepki vermek için doğru zamanı kaçırsak da, Adalet Bakanlığının hazırladığı son kanun tasarısına gösterdiğimiz tepkinin zamanlaması oldukça iyi. Toplum olarak bir yıldızı hak ettik. Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı “cinsel istismar” yasasına toplumun bütün kesimleri aynı tepkiyi verdi. Yasanın ilk sunulan şekli ile savunulması imkansız.



Aklın yolu birdir. Vicdan, kalp ile akletmenin ilk basamağıdır.



Yasa taslağının ilk halinin savunulması, izah edilmeye çalışılması imkansız.



Neden imkansız?



3000 kişinin ve ailelerinin hayatının kurtarılmasını sağlamak üzere düzenlendiği iddia edilen yasa, uzun vadede genç kızların hayatını cehenneme çevirecek, sapkın kişilerin hayatını kolaylaştıran bir kanun maddesine dönüşebilir.



“Cinsel istismar” yasasının yeniden düzenlenmesi üzerine toplumun gösterdiği tepkiyi hükümetin iyi okuması gerekiyor. Nitekim Sayın Başbakan Binali Yıldırım, durumun ciddiyetini derhal kavrayarak muhalefet ile uzlaşma yoluna gidilmesi talimatını verdi.



Sağlıklı bir demokrasi için, hayat ile yasalar arasındaki kopukluğu bireylerin lehine çevirecek STK'lara, bugün her zamankinden daha çok muhtacız. Fakat acıdır ki pek çok STK ilerleme kaydetmek yerine, devletçi bir anlayışa teslim oldu.



Devletin bekasını istemek ile devletçi olmak arasında kapanmaz bir açı vardır.



Devlet, bireyin hak ve özgürlüklerini koruduğu sürece varlığını devam ettirir.



Toplumsal duyarlılıklar konusunda STK'ların toplumun sorunlarını devletin diline tercüme eden bir duyarlılık ortaya koyması gerekiyor.



Nitekim kurucuları arasında Sayın Cumhurbaşkanının kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar'ın da bulunduğu ve başkanlığını Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz'ın yaptığı KADEM “cinsel istismar” yasa tasarısının kamuoyunda infial yarattığı saatlerde kamuoyuna

cevabını herkesin merak ettiği şu soruyu sordu:



“Cebir ve tehdit olmasa bile küçük bir kız çocuğunun “kendi iradesi” nasıl tespit edilecek?”



STK'lar doğru zamanda doğru soruyu sorduğu zaman var olma amacını gerçekleştirmiş olur.



Yasaları sabahtan akşama, ikindiden yatsıya acele bir şekilde çıkarma alışkanlığından vazgeçmemiz gerekiyor.



Önce birbirimize güvenmeyi, onlar/bunlar/şunlar ayırımına girmeden sorunlarımızı tasvir etmeyi başarabilmeliyiz.



Adil bir toplum için adalete inanan, adaletten vazgeçmeyen bireyler olmayı başarmamız gerekiyor.



FAKAT, toplumsal duyarlılığı adaletin diline tercüme edecek birincil sorumluluk hükümettedir.



Hükümet yasa tasarısı oluştururken, yeni düzenlemenin getirebileceği toplumsal açmazları bütün yönleri ile ele almak zorundadır.



Meselenin birincil ayağı “çocuk gelinler” ise öncelikle meseleyi “yerinde” ele almamız gerekiyor.



Metropol bakışı ile olaylara yaklaşırsak sosyal bilimin gerektirdiği “öngörü”yü asla yakalayamayız.



Hayat modernleştikçe evlilik yaşı ilerliyor.



19. Yüzyılda, kızların evlenmesi için 17 yaş geç bir yaş sayılırken; 21.Yüzyıl için 17 yaş çocukluk yaşına tekabül ediyor.



Nerede? Şehir hayatında.



Kırsal hayatın gerçekleri ile yüzleşmemiz gerekiyor. Yüzleşme için öncelikle “köy nostaljisi”ni terk etmemiz lazım.



Çocuk gelin meselesini sadece yasalarla düzenleyemeyiz. Öncelikle ebeveynlerin çocuklarının “mürüvvetini görme” bahsinde hayatın değişen yüzüne dair bilgilendirilmesi gerekiyor.



Çarşamba günü devam edelim inşallah.


#Cinsel istismar yasası
#Çocuk gelin
#KADEM