“Birlikte gülebilecek miyiz, diye bir dergi hazırlamanızı çok ayıpladım!”

04:0018/04/2016, Pazartesi
G: 13/09/2019, Cuma
Fatma Barbarosoğlu

Almanya'da yayınlanan ve Sayın Cumhurbaşkanımız'a hakaret eden “belaltı şiir”in oluşturduğu gündem üzerinden
nı irdeleyen/teşekkür eden mektuplar aldım.


Aşağıda dikkatinize sunacağım mektup bazen “iyi okuyucular”a ulaşmanın ne kadar zor olduğunu izah ettiği gibi, aynı zamanda Türkiye'de kadınların fikri ve sanatsal emeklerinin nasıl kolaylıkla heba edilebileceğini göstermesi açısından da çarpıcı bir mektup.



Buyurun:



Sayın Barbarosoğlu,


Öncelikle sizden özür dilemem gerekiyor. Derginizin Nisan sayısını takdim ettiğiniz köşe yazısını okudum ve her gün şehit cenazelerinin geldiği bir zamanda “Birlikte Gülebilecek miyiz” diye bir dosya hazırlamanızı, umursamaz aydın tavrı olarak değerlendirdim, ayıpladım. Kınadım. Uzunca bir yuh çektiğimi de saklayacak değilim.



Sizin okuyucunuz değilim. (Sadece gruba düşen yazılarınıza göz atmışlığım var.) Gülay Göktürk'ün dışında hiçbir kadın yazarı okumadığımı söylesem...(Bir de Nuray Mert'i okurdum... Yani çok eskiden...)



Köşenizde yayınladığınız yazı dolayısıyla arkadaşlar arasında bir tartışma çıktı.



Öğretmen arkadaşlarım arasında Nihayet'i düzenli olarak takip edenler var. Bir kadın dergisini erkeklerin takip etmesini yadırgadığımı da söylemeliyim değil mi?



O gün yani tartışmanın çıktığı gün fikirlerine çok değer verdiğim bir ağabeyim Sabri dedi sen akıllı bir adamsın. Dergiyi oku ve bu dergiyi arkadaşların neden okumaması gerektiğini bize izah et.



Bundan kolay ne var ağabey dedim. Dergiyi elime aldım, oracıkta eleştirip geçeceğim. Bir kaç sayfa çevirdim. İçimden bir ses acele etme Sabri acele eden ecele gider dedi. Dergiyi aldım eve geldim. Bir kaç yazı okuyacak, notlarımı alacak ve bir kenara bırakacaktım. Öyle olmadı.



Ertesi günü derginin tamamını okumuş olarak teslim ettim. Benden bir kaç söz söylememi bekleyen arkadaşlara sadece bir sayısını gördüğüm dergi için hüküm verecek değilim dedim. (Tükürdüğümü yalayacak değilim ya!)



Dergideki mevzuların beni etkilemiş olduğunun hiç farkında değildim. Ta ki Almanya'da Sayın Cumhurbaşkanımız'a hiciv adı altında belaltı şiirle saldırılana kadar.



Size bu mektubu yazma sebebime gelince... Mizah meselesinin ne kadar mühim bir mesele olduğunu Nisan ayı boyunca pek çok vesile ile yakından idrak ettim. Mesela... Kızımın okulunda mizah için mutlak özgürlük şarttır/hiçbir konuda mutlak özgürlük olmaz temalı bir münazara düzenlenmiş. Kızımın başı kapalı olduğu için öğretmeni hiç fikrini sormadan doğrudan mutlak özgürlük olmaz grubuna yerleştirmiş kızımı. Kızım eve ağlayarak geldi. Özgürlüğü savunmak çok kolay biz kesin kaybedeceğiz diye.



Meselenin hiç de öğle olmadığını kızıma örnekleri ile izah edebildiysem, bu, Nihayet sayesinde oldu. Bergson'un “Gülme”sinden bol bol istifade ettim. Kızıma Beyza Karakaya ile yapmış olduğunuz “İzlek”i okuttum.



İnanmayacaksınız ama kızımın grubu münazarayı kazandı. Tabii Merkel'in saldırgan komedyen hakkında dava açılmasına izin vermesinin de etkisi olmuş mudur bilemeyeceğim. (Bu arada saldırgan mizah kavramınızı çok beğendim.)



Dosya konunuz ne olursa olsun meseleleri çok başka bir boyuttan ele aldığınız için Nihayet'i kimselere göstermeden okumaya devam edeceğim.



Mustafa Özel de yazıyor diyerek Nihayet'in bir kadın dergisi olmadığını söyleyerek kendimi savunabilirim ama...



Saklı saklı okumak bir müddet beni koruyacak diye düşünüyorum.



Eğer bir gün kadın yazarları okumayan erkekler diye bir dosya yapacak olursanız size fikirlerimi açıklayan bir yazı yazabilirim. (Dört kız babası olarak bu yüzleşmeyi bir an önce yapmam gerektiğini düşünüyorum artık.)



Önemli not:

Arkadaşlar size gönderilen mektupları bazen yayınladığınızı söyledi. Benim mektubumu da yayınlarsanız lütfen soyadımı paylaşmayın. (Kişisel bilgilerim size emanet.)



İmza:



Sabri Y.



Mektup böyle. Yorumu size bırakıyorum.


#mektup
#dergi
#Nihayet