1962 yılında Afyon’da doğdu. Ortaöğrenimine İstanbul'da devam etti, 1980 yılında Afyon Lisesi'nden, 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini, aynı bölümde "Türk-İslam Felsefesinde Tasavvufî Eğitimin Değerlendirilmesi" başlıklı bir tez hazırlayarak 1987 yılında tamamladı. İ.Ü. İktisat Fakültesi Sosyal Yapı-Sosyal Değişme Anabilim Dalı'nda "Modernleşme Sürecinde Moda-Zihniyet İlişkisi" başlıklı teziyle sosyoloji doktoru oldu. "Gün Akşamsızdır" adlı hikâye kitabıyla Türkiye Yazarlar Birliği tarafından 2000 yılının en iyi hikâyecisi seçildi. Akademik çalışmalarının yanı sıra edebiyat ile de meşgul olan Barbarosoğlu, roman, hikâye ve deneme türünde birçok kitap kaleme almıştır.
Yayınlanmış Kitapları
Moda ve Zihniyet, Acı Deniz, Sözün Ve Sükutun Renkleri, Kamusal Alanda Başörtülüler, Gün Akşamsızdır, Senin Hikayen, İmaj Ve Takva, Ramazanname, Ahir Zaman Gülüşleri, Otobüsname/Yaşadığımız Şehir, Okuyucu Velinimetimizdir, Bahçeler ve Sokaklar, Hiçbiryer, İki Kişilik Rüyalar, Şov ve Mahrem, Uzak Ülke/Fatma Aliye, Medyasenfoni, Cumhuriyetin Dindar Kadınları, Son On Beş Dakika, Sözüm Söz, Rüzgar Avı
Eskiden kendini işine vermemişler için “eli işte, gözü oynaşta” denirdi. Günümüzde hiç kimse kendini işine vermiyor, herkes hep beraber eldeki cep telefonundaki bilumum sosyal medya mecralarına akıyor. Telefonda konuşurken, WhatsApp’tan mesaj atıyor, mesai saatleri dahilinde telefonu sessiz moda alıp oyun oynuyor, vidyo izliyor, ama dilinden de “anda kalmak” tabirini düşürmüyor.
Sokağa çıkıp sorsak “An nedir?” diye, kaç kişi bilebilir acaba.
İki kadın markette karşılaştı. Selamlaştılar. Ne yapıyorsun faslına “Zehra Abla’nın kahvesini yapıp geldim” diye özetledi biri ötekine.
Ne yapıyorsun diye sohbeti başlatmış olan “Kendisi yapamıyor değil mi?” diye sordu kederle.
“Cezveyi deviriyor, eli kavrayamıyor, makine kahvesini de yapamıyor. Öğretmen kızı var, gelip geçerken annesine uğrasa ne olur.”
“Ben onu Instagram’da görüyordum hesabını kilitlemeden önce. Anda kalıyorum diyordu hep. Neresi ki orası?”
“Anda kalacağına arada anasına da uğrasa iyi olacak.”
Modernliğin hafızası fotoğraf makinasıydı. Post modernliğin hafızası vidyolar.
Modernliğin metali çelikti, post modernliğin maddesi plastik.
Bauman böyle söylüyordu.
Osmanlı Cemiyeti hatıra biriktirmeyi yukarıdan aşağıya bir hareketlilik içinde öğrendi.
Fotoğraf makinesi 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Türk toplumunun hayatına giriyor. Abdülhamit’in oğullarının sünnet kıyafeti ile kartpostallaştırılan fotoğrafları, halkın fotoğraf üzerinden anı biriktirmesine meşruiyet kazandıran, Müslüman halkı suret ile birleştirip bütünleştiren bir dönüm noktası.
İlk zamanların dini bütün adamlarının /kadınlarının makine karşısında sanki dövüşecekmiş gibi bakan gözleri/ pozları zamanla yerini objektife ilan-ı aşk eden bir bakışa bıraktı.
Aile tarihimiz en çok fotoğraflarımızdan okunuyor artık. Günceli yorumlamak için geçmişin aile fotoğraflarına dikkat kesiliyoruz.
Sosyal medyayla birlikte anı biriktirmek ile veri sunmak birbirine karıştı. Bir tarafta her an ebeveynleri tarafından fotoğrafı çekilen bezgin çocuklar var diğer tarafta çocuklarının mahremiyetini korumaya çalışan ebeveyn dikkati. Fakat iki kesimdeki çocuklar da şikayetçi. Birinci gruptakiler her an fotoğraflarının çekilip sağda solda paylaşılmasından rahatsız, diğerleri hiçbir anını paylaşmayan ebeveynlerinin kendilerini ne kadar sevdiklerini arkadaşlarına bir kere bile gösterememekten.
Eltisi “Ben çocuğum için ne anılar biriktirdim” dedi. Kadın küçük kızını alıp gerekli birikimi henüz yapamamış olmanın ıstırabı ile lunaparka gitti. Kucağında çocuk ile selfi yaparken kaza geçirdiler. Anne ve bebek düşerek öldü. Parçalanan cep telefonunda tek bir pozları bile kalmadı.
Selfi çekerken ölenlerin sayısı yıldan yıla artış gösterdiği için tehlikeli selfiler için uyarı programı üzerine çalışılıyorMUŞ. Hee, tabi tabi. Sigara paketinin üzerindeki “sigara sağlığa zararlıdır” sözü gibi bir şey olur muhakkak.
En canlı en ciddi tartışma programlarında, ağzından dökülecek kelama kulağını dayamış milyonlara karşı “atıyorum” diye lafa başlıyor kerli ferli adamlar. “Atıyorum” diyor ve rakamlar sıralamaya başlıyor. Ne seyredenler ne de onlar adına konuğuna soru sormaktan mesul olan sunucu “Beyefendi! Atmasak...” diyemiyor. Atmak meşrulaşıyor.
Yeni kelimeler dilimize ya yeni bir icadı, yeni bir hali karşılamak üzere giriyor ya da bir zihniyet değişiminin göstergesi olarak. “Atıyorum” kelimesi dilimizde halen yaşamakta olan, halk arasında sık kullanılan “söz temsili, söz gelimi, diyelim ki, farz edelim ki…” gibi ifadelerin yerine kullanılıyor. Demek ki bir ihtiyacı karşılamak üzere girmemiş dilimize. “Atıyorum” kelimesi büyük ihtimal yabancı dili bilen ama kendi dilini bilmeyen çevirmenler eliyle yapılmış dizi film seslendirmeleriyle gelip yerleşti zihnimize.
Atmakla meşhur avcıların yerini kamusal alanın uzmanları alıyor. Ama bir farkla. Avcılar attıklarını kabul etmezlerdi. Kamusal alanın uzmanları ise kendi uzman olmadıkları alanlarda rakamların dünyasına müracaat etmeleri söz konusu olduğunda “Atıyorum” diye başlıyor cümleye. Atıyor. Attıkça atıyor. Atmak bir itibar göstergesi oluyor. Bir performans hamlesi.
Atmadan devam etse konuşmasına. Konuyla ilgili rakamları bilmediğinden bahsetse, “farz-ı muhal” diye sözün encamını açsa, toplasa... Olmaz. Farz-ı muhalde, muhal bir örnek üzerinden yapılan tahlil söz konusu. Oysa konuşmacının niyeti muhal bir örnekten yola çıkarak sözün düğümünü çözmek değil. Konuşmacının niyeti rakamların, raporların dünyasında yol almak. Rakamların, raporların dünyasından kendi konuşmasına dayanak bulmak.
Meraklısı için not: Atalarımızın bilmediği hallere dair sözlüğe “a” harfinden başladık. Aklınıza gelen halleri yorum olarak yazarsanız sözlük yazımına katkı sunmuş olursunuz.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
takvimlendirmek çok kullanılmaya başlandı ofis dilinde
"geliyor olacağım", " Yapıyor olacağım", "Size haber veriyor olacağım" cümlelerinden bıktım. Ofis ve çağrı merkezi çalışanlarımdan sonra sokaktaki herhangi bir vatandaştan dahi duyar olduk şu ifadeyi. Haber veriyor olma, haber ver lütfen.
iki misal geldi aklıma: "Günün sonunda"kalıbı,ki İngilizce'den mot a mot çeviri... ikincisi "ciddi "anlamıyla gençlerin dilinde dolaşan "şakasız" ifadesi... üçüncü de geldi şimdi:"yüksek karakterli yüce şahsiyet" manasına kullanılan "adamın dibi"kalıbı....vd..
Her cümlenin sonuna eklenen “ya” kelimesinden çok rahatsız oluyorum. Özellikle haftalık yayınlanan komedi programlarında bu durum çok yaygın. Acaba atalarımız cümlenin sonunda “ya hu” diyordu da biz günümüze uyarlayıp sadece “ya” demeye mi başladık.
Gerekse de gerekmese de doğruyu söylemek gerekiyor. En sağlamı da mefhumu olduğu gibi okumak.
Aynen; Haklısınız, doğru söylüyorsunuz, dediğiniz gibi, demek zor geliyor herhalde.
"doğrusunu söylemek gerekirse" mefhum -u muhalifinden yola çıkarsak gerekmedikçe doğru söylemeyebilir miyiz?
algı:izah
Farz-ı misal.
Deyimler Yuvarlandı tamam! Türkülere baktığınızda SAVRULUŞ'u daha net gorebilirsiniz.
Sırada "Aynen" vardır herhalde; korkarım...:((
"Aynen" doyuma ulaştı, şimdi "atıyorum" başladı Hocam. Ya muhattap'a ne demeli. Şeddeli olunca daha mı etkili oluyor bilemedik gitti. Koca koca adamlar hatta parti genel başkanı olanlar bile muhatab diyemiyor. Hâli pür mealimiz bu maalesef.
Günün en güzel saatine "Sabahın körü"denilmesini hiç hazmedemiyorum.
bir derece, bir kademe yerine "bi tık" kullanılıyor. ayrıca yazıda bahsedilen atıyorum yerine sallıyorum da kullanılıyor. alıyorum, alabilir miyim yerine gençler özellikle çalıyorum diyorlar. bir birilerini aşağılamak için hepsi de "mal mısın" diyorlar.
Gerçekleşti, gerçekleştirdi.
Kalemin güçlü olsun kardeşim.Kendilerini ,"pisliklerden " biri olduğunu zanneden gençler birbirlerinden ayrılırken Allahaısmarladık Allaha emanet ol yerine ,"bay" diyorlar . Allah anlayışlarını değiştirir inşallah...
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.