Mesela Allah’ı inkâr etmediği halde O’nun şeriatına, kitabına, ya da kitabının bir bölümüne açıkça karşı çıkmış ve bu inancını düzeltmeden ölüp gitmiş birisini mümin saymak bizim elimizde değil. Dolayısıyla bu hal üzere ölen bir insana dua etmek küfür sayılır. Ne var ki, böyle dua eden birisine biz yine de kâfir diyemeyiz ve ona dinden çıkmış muamelesi yapamayız. Henüz ölmemiş bir kâfire ya da müşrike hakkı ve hidayeti bulması için dua etmemizde ise bir sakınca olmaz.
Bir mabuda, görünmeyen gizemli bir güce inanmak insanın fıtratında, ya da isterseniz genlerinde deyin, var olan bir duygudur. O güç ya peygamberden ve onun getirdiği kitaptan öğrenilen ve hak ve tek ilah olan Allah olur, ya da O’nun sıfatlarının bir bölümünün var olduğu sanılan kişiler veya idoller olur. İnsan Allah’ı O’nun kendi isimleriyle ve sıfatlarıyla tanıyamazsa o sıfatları başkalarında vehmeder. Kişileri ya da eşyayı takdis eder. Takdis kudsiyet verme demektir. İki türlü olabilir; ya temiz ve günahlardan arınmış bilmekle, ya da kutsal bilmekle. Birincisi çok büyük bir problem teşkil etmeyebilir. Kudsi ile kutsalın farklı kelimeler olduğunu daha önce yazmıştık. Kutsal bilme, kişide ya da eşyada tanrısal bir gücün bulunduğuna inanmadır ki, bu şirktir. Zaten kut da her hangi bir tanrıdır, Allah değildir. Buradan hareketle şirke bulaşmanın sebeplerini şöyle açıklarlar:
Kişi ya müşrik bir inançtan gelir, atalarını ve toplumunu şirk içinde bulur, aklını kullanmadan onları taklit eder ve müşrik olur.
Ya Allah’ı bir bilmekle beraber O’na ait olan alanın sınırlarını bilemez, kişileri ya da eşyayı kutsar, putların ya da kişilerin kendisini Allah’a yaklaştırabileceklerini, kurtuluşu için onların aracı olabileceklerin sanır. Çünkü insanlar maneviyatsızlık, profanlık ile kutsallaştırma arasındaki orta çizgiyi bulmakta zorlanırlar.
Ya da sadece Allah’a ait olan isim ve sıfatları takdir edemez, onları eksik ya da yanlış bilir olabilir. Ve bütün bu durumlarda şirke girer.
Bunun sınırını çizebilmek zor olduğu için, şirk olmasa bile şirke kapı açan davranışları Resulüllah Efendimiz yasaklamıştır. Bu yasakların bir kısmı verdiği zararla, tehlikeyi bilip ondan kaçınmakla sınırlıdır. Mesela Resulüllah (sa) işin başında kabir ziyaretini yasaklamıştı, çünkü insanlar kabirdekilerle ‘kutsal’ iletişim kurduklarını sanıyorlardı. Ama tevhid bilgi ve bilinçleri yerleşince, faydaları sebebiyle kabir ziyaretini serbest bıraktı. Buna rağmen bu bilgi ve bilinci olmayanların kabir ziyaretiyle her zaman şirk anlamına gelebilecek kutsamaya düşebilecekleri de açıktır. Bugün türbe ziyaretlerinin kahir ekseriyeti böyledir ve Resulüllah’ın ölçüleriyle böyle taşkın ziyaretlerin yasaklanması mümkündür, hatta gereklidir.
Başka örnekler vererek devam edeceğiz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.