Televizyonda ne var ne yok?..

04:0017/08/2019, السبت
G: 17/08/2019, السبت
Faruk Aksoy

Eskiden televizyonlar temmuz ayıyla birlikte yaz ekranına dönerlerdi, deniz kenarlarından, tatil beldelerinden yayın yaparlardı.Bu sene göremedim…Herkes kıştan kalma programlara devam etti, dizi tekrarlarıyla geçirdi yazı.Eylül geldi geliyor, yeni sezon açılacak.Majör kanallar için iddialı dizilerden bahsediliyor, kış için ne gibi hazırlıklar yaptılar bilemiyorum fakat izlenme konusunda haber kanallarına açık ara fark atacakları âşikâr.Tek rakipleri internet kanalları…Orası kapalı devre çalıştığı

Eskiden televizyonlar temmuz ayıyla birlikte yaz ekranına dönerlerdi, deniz kenarlarından, tatil beldelerinden yayın yaparlardı.

Bu sene göremedim…



Herkes kıştan kalma programlara devam etti, dizi tekrarlarıyla geçirdi yazı.

Eylül geldi geliyor, yeni sezon açılacak.

Majör kanallar için iddialı dizilerden bahsediliyor, kış için ne gibi hazırlıklar yaptılar bilemiyorum fakat izlenme konusunda haber kanallarına açık ara fark atacakları âşikâr.

Tek rakipleri internet kanalları…

Orası kapalı devre çalıştığı için özel hayatlara, aykırı tercihlere, uçuk dünyalara yatırım yaptı, toplumun yumuşak karnını okşadı.

Yapımcılar para harcıyor, işin tutması için uçlara savrulacaklar, yerleşik düzenle çatışacaklar.

Kargaşayı ve hatta aykırılığı desteklediğim için söylemiyorum ama işin raconu bu.

İzleyici daima gerçeği merak eder, gerçeğin peşine düşer.

Haberin de, dizinin de, magazinin de, siyasetin de gerçeğini takip eder.

Mahalle kalmadı, mahalle dizileri çekiliyor, aşiretler dağıldı, aşiretler arası aşk hikâyeleri uyduruluyor.

Bunları izlemiyor insanlar…

Yine bir iki mafya dizisi, bir iki aşk, entrika, gündelik hayatın sırlarına temas eden şeyler takip ediliyor.

Televizyon olması gerekeni değil, olanı gösterdiğinde cazip bir şey haline geliyor.

Televizyon akıl verme kutusu değil çünkü…

Akıllı adam televizyon mu izler, izlese ne olur, televizyonun karşısına geçmiş bir insan anlama ve öğrenme dürtülerini sıfırlamış, kendini susturmuş gösterilecek olana şartlanmış insandır.

İnsan aynaya bakar gibi televizyona bakar.

Bir dizide, bir belgeselde kimsenin bilmediği kendi sırlarına rastlar, kendisi gibi milyonlarca insanın varlığından haberdar olur, kendisine benzeyen bir başkasını izlerken aslında kendisine ilgi gösterir.

İnternet kanallarının sırrı burada, ayna olmalarında, birçok kişiye kendini göstermelerinde…

Televizyon sektöründe alanı genişletmek, olanı biteni olduğu gibi göstermek şart, başka türlüsü olmaz.

Böyle devam ederse iki sene sonra futbol maçları dışında televizyon izleyicisi bulmak imkânsız hale gelecek.

Daha dün çoluk çocuğu televizyondan uzak tutmanın yolları aranırken, şimdi bugün internet dizilerini izleme de, gel yanıma otur, televizyonun karşısında şöyle bir akşam sefası yapalım, durumuna geçiş yaptı aileler.

Nereden nereye…

Hayat akıyor ve hepimiz öyle ya da böyle bu akıntıya kapılmış vaziyetteyiz ve sürükleniyoruz.

Neyse…

Televizyonların alanı genişletmelerinden ne anlamalıyız, ne yapılabilir, biraz da onu konuşalım.

Memlekette iki senede bir seçim yapılıyor ama bir tane siyasi dizi yok.

Siyasetin tartışma programları dışında televizyona bulaştırılması lazım.

Her seçime yüzde 85 katılım var, bu potansiyele kaliteli siyasi hikâyeler anlatmak, diziler çekmek lazım.

İki senedir görmediğin bir akrabana bayram ziyareti yapıyorsun, konu beş dakikada dönüp dolaşıp siyasete dayanıyor

Politika konuşmak hâlâ çok moda ama dizisi yok…

Diriliş Ertuğrul gibi mesaj içerikli yapımlardan bahsetmiyorum tabi…

Daha akıcı, kısa, gerçeğe uygun biraz da Amerikan dizi sektöründeki politik dizilere benzer şeylerden bahsediyorum.

Yapılsa tutar…

Haber/yorum kanalları ne durumda, yeni bir şey var mı, derseniz.

Yok, orası daha da daralıyor.

Ne aktör çıkarabildiler ne de figüran, konusuz sanat filmleri gibi mevzuyu anlamak için birbirine bakıp duruyorlar.

Unutmadan…

Muhalif haber kanalları da tam bir fiyasko, onlar da çapsızlığın dibini buldular.

Oturun izleyin, yarım saat tahammül edemezsiniz.

Kifayetsiz lakırdılar, pireyi deve yapmalar, samimiyetten uzak halkçı feryatlar, falanlar filanlar…

Anlayacağınız orası da bitik.

Bunca bağırtıdan, isyandan, itirazdan geriye kalan bir Yaşar Okuyan, bir de Ayşenur Arslan…

Herkes ne istiyor, biliyor musunuz?

Bizi izleyen kör olsun, sağır olsun, dilsiz olsun, istiyor.

Bu durumdan sıkılanlar da salonlarda açık vaziyette bıraktıkları televizyonlarının başından kalkıp odalarına çekiliyorlar.

Televizyon açık ama salon dağılıyor.

Daha nereler açık ve daha nereler dağılıyor, düşünün hele.

Aman televizyon, canım televizyon, sen ne büyük bir nimetmişsin de kıymetini bilmemişiz, ailemizi bir arada tutan esas sıcaklık senin ekranından yansıyan ışıkmış da, biz fark edememişiz, der miyiz?

Böyle giderse deriz, deriz…

Çocuklarınızla beraber televizyon izleyin, diye hutbe bile okuturuz.

#Televizyon
#İnternet
#Kanal
#İzleyici