İçinden çıkılmaz soru: Bağlanırken nasıl bağımlı olduk?

04:001/12/2024, Pazar
G: 1/12/2024, Pazar
Ersin Çelik

Telefonun icadı büyük bir ihtiyacı giderdi. Graham Bell, iletişimi 1800’lerin sonunda bir anda iletilir hale getirerek gözün alamayacağı mesafeleri anlık olarak aldırdı. Ancak internetin icadı çağın insanları için “sıçrama” etkisine neden oldu. Milyarlarca kişi aynı anda tarihin akışının ve zamanın üzerinden sıçradık adeta. Kontrolsüzlük, sınırsızlık ve bilinçsizlikle kaydedilen bu ilerlemede ne denli savunmasız olduğumuz ise yeni yeni görülüyor, konuşuluyor. Her daim bağlı (çevrimiçi) olma durumu

Telefonun icadı büyük bir ihtiyacı giderdi. Graham Bell, iletişimi 1800’lerin sonunda bir anda iletilir hale getirerek gözün alamayacağı mesafeleri anlık olarak aldırdı. Ancak internetin icadı çağın insanları için “sıçrama” etkisine neden oldu.
Milyarlarca kişi aynı anda tarihin akışının ve zamanın üzerinden sıçradık adeta.
Kontrolsüzlük, sınırsızlık ve bilinçsizlikle kaydedilen bu ilerlemede ne
denli savunmasız olduğumuz ise yeni yeni görülüyor, konuşuluyor.
Her daim bağlı (çevrimiçi) olma durumu bağımlılıkları da tetikledi. Büyük açıklar verdirdi. Bir süredir sanal kumar, oyun, sosyal medya ve bir bütün olarak ekran bağımlılığın korkutucu verileri konuşuluyor. Gidişat hiç iyi değil.
Bugün tartıştığımız büyük sorunların birkaç yıl sonra gündeme gelmemesi bile söz konusu.
Çünkü insanlık zihnen ve fikren uyuşmanın emarelerini gösteriyor. Bu durumda sorunlarımızı kim tartışacak?
Yukarıdaki satırlar benim şahsi gözlemlerim ve
ben de bir ekran bağımlısıyım.
Çünkü ekran sürem 4 saatin üzerinde. Uzmanlar, bu sürenin günlük uyanık kalınan zamanın yüzde 20’sini aşmaması gerektiğini söylüyor. Bu da bir yetişkin için ortalama 3 saat ediyor
Peki nasıl çıkacağız bu dipsiz kuyulardan?
Neyse ki Yeşilay var!
Bunu açık yüreklilikle yazıyorum. Dijital ekosisteme, küresel dayatmalara ve tüketim çılgınlığına karşı,
insanlığın en büyük “meydan savaşını” vermek için
sokaklara indiler. Geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanlığı öncülüğünde “
Bağımsızlık Seferberliği
” başlatan Yeşilay’ın elindeki veriler ise gerçekten dehşete düşürüyor. Bizlerin sebep olduğu grafikler, aklı başında her insanın uykularını kaçırmaya yeterli. Yazının bundan sonraki bölümünde önce bazı bilgiler aktaracağım sonra da Yeşilay Başkanı Mehmet Dinç’in yaptığımız söyleşideki tespitlerini okuyacaksınız.

TÜTÜNLE BAŞLADI
Geçmişten günümüze devam eden ve büyük felaket olarak tanımlanan bağımlılıklar tarihte tütün kullanımı ile başlamış.
Tütün 1600’lerde Osmanlı topraklarına giriyor; tüketimi kahvehanelerde yaygınlaşıyor.
On dokuzuncu
yüzyıl
da “afyon” ticari bir ürün olarak önemli hale geliyor. 1920’de ise alkol tüketimi ve tütün üretimi düzenleniyor. Yeşilay kuruluyor. Aradan geçen 104 yılda her türlü bağımlılıkla mücadele ediyor. Yöntemler geliştiriyor. Önleyici tedbirler alıyor. Fakat şu süreçte karşı karşıya kalınan manzara çok farklı.
Dünyada ve memleketimizde “bağımlılık pandemisi” var!
Bu nedenle de “Bağımsızlık Seferberliği” bir merkezde değil de şehirlerden mahallelere, mahallelerden sokaklara kadar, sahada geniş kitlelere ulaşmak üzere başlatıldı. Muhtarlardan din görevlilerine, sağlık çalışanlarından hukukçulara, eğitimcilerden esnafa kadar toplumun tüm kesimini bu mücadelede omuz omuza çalışmak zorunda.

PANDEMİ PANDEMİYİ DOĞURDU
Tüm dünyayı evlere tıkan COVID-19 pandemisinden sonra tüm dünyada bağımlılıklar arttı ve en çok da
kumar bağımlılığını
tetikledi. Bu dönemde, Yeşilay Danışmanlık Merkezlerine gelen kumar danışanları 17 binden 34 bine yükselmiş. Bağımlılık endüstrisi bugün her sokağa, her mahalleye ve milyonlarca eve giriyor. Cep telefonu olan herkes bu endüstrinin potansiyel mağdurları arasında.

Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç

Sağlıksız bağlanma bağımlılığa dönüşür

Ne oluyor, nereye gidiyoruz, insanlığın hali nicedir peki? Seferberliğin öncüsü Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç ile sohbet ederken, söylediklerini söyleşiye çevirmem gerektiğini anladım. Mehmet Hoca, psikiyatri alanında yaptığı çalışmalar, kitapları, konuşmaları ve televizyon programlarıyla biliniyordu. Ancak şimdi Yeşilay neferi olarak sahada ve insanlık için başlatılan seferberliğe öncülük ediyor. Bağımlılık meselemizle ilgili durum tespitler ise şöyle:

* Hocam, bağımlılık konusunda önleyici çözüm üreten bir ülke ya da sonuç alınmış bir yöntem var mı?

Dünyada ve Türkiye’de bağımlılıkla mücadele için çeşitli önleme programları uygulanıyor. Model olarak gösterilen programlardan biri Kuzey Karelia Projesi’dir. 1970’lerde Finlandiya’nın Kuzey Karelia bölgesinde başlatılan bu proje, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıkların önlenmesine yönelik kapsamlı bir halk sağlığı girişimi. Önlemede okul odaklı programlar öne çıkıyor. Madde kullanımının azalması, bağımlılık başlangıç yaşının ertelenmesi ve daha sağlıklı yaşam tarzlarının benimsenmesi okullarda sağlanabiliyor. Etkin sonuçları var.

* Bağımlılığın artması ile manevi iklimden uzaklaşma ve dinlerin koyduğu sınırların aşılmasını, (boşluk oluşturma ve bu boşluğu doldurmayı) sebep-sonuç ilişkisi olarak ele almak gerekir mi?

Manevi boşluk yaşayan kişiler, içsel huzursuzluk ve “yönsüzlük” hissiyle karşılaşabilir. İçlerindeki boşluğu bastırabileceklerini düşünerek bağımlılık yapıcı madde veya davranışlara sığınabilirler. Ancak bağımlılık yapıcı madde ve davranışlar kişinin yaşadığı boşluğu doldurmaz, sorunu çözmek, aksine sorunları derinleştirebilir. İnanç sistemleri, tam da noktada koruyucu rol oynar. Ama tek başına yeterli değildir. Maneviyatın derinlikli olarak anlaşılması, anlamının hayata nüfus etmesi, sosyal çevre ve risk faktörlerinin azalması gibi etkenlere de bakmak lazım. Koruyucu faktör olmasının yanında, hadi insan bir şekilde bağımlı oldu; tedavi sürecinde etki artırıcı bir faktör müdür? Evet maneviyat tedavi sürecinde etkilidir. Ama yine tek başına yeterli olmaz. Çünkü bağımlılık adı konulduktan sonra artık bir hastalıktır. Hastalık sadece maneviyatla çözülmez. Tedaviyi de beraberinde götürmek lazım. Bütün hastalıklarda olduğu gibi maneviyatın iyi olması, yüksel olması hastalığın pozitif seyrini mümkün kılar.

* Kumar, oyun ya da madde bağımlısı olan birisi diğer bağımlılıklara da yatkın mıdır?

Bağımlılık türleriyle ilgili risk faktörleri çoğunlukla ortaktır. Biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörler, bir bağımlılığa sahip kişinin diğer bağımlılıklara da yatkın olmasına neden olabilir. Kumar ve oyun bağımlılıkları gibi davranışsal bağımlılıklar, madde bağımlılığına benzer beyin mekanizmalarını aktive eder. Bağımlılık beyin yapısını ve ödül sistemini etkilediği için bağımlılıklar arası geçiş kolaylaşabilir. Bağımlılıkların ortak bir nörolojik temeli vardır; dopamin sistemi gibi ödül mekanizmalarını etkileyen tüm bağımlılıklar, beyinde benzer yolları aktive eder. Ayrıca, genetik yatkınlık ve dürtü kontrol bozuklukları gibi faktörler, kişiyi birden fazla bağımlılığa yatkın hale getirebilir. Kumar bağımlısı bireyler, birçok ruhsal bozukluk ile alkol ve madde bağımlılıkları açısından risk altındadır. Bağımlılıkta sık karşılaşılan kavram olan çapraz bağımlılık kişinin bir bağımlılığı bırakmaya çalışırken başka bir bağımlılığa veya zararlı davranışa yönelebileceğini ifade eder. Psikolojik olarak, bireyler stres veya duygusal boşluk gibi nedenlerle farklı bağımlılıklar arasında geçiş yapabilir. Örneğin, madde kullanımından kurtulan bir kişi, rahatlama ihtiyacını kumar veya oyun bağımlılığı ile karşılamaya çalışabilir. Bu nedenle, bağımlılık tedavilerinde bütüncül bir yaklaşım benimsemek, bireyin tüm risk faktörlerini ele almak açısından kritik öneme sahiptir.

* “Bağlılık” ile “bağımlılık” arasında bir ilişki söz konusu mu? Bu soruyu aslında günümüz internet teknolojisiyle de bağdaştırmak istiyorum. Online bağlılık, kesintisiz internet ve sınırsız iletişim imkanları sunarken bağımlılık türlerinin zeminini de inşa etti mi?

İnsan ilişki odaklı varlıktır. Doğduğu andan itibaren ilişki kurmaya ihtiyacı var. Bu ilişkinin tekelinde de bağlanma teorileri üzerinden açıklanan bir insanlarla yakın ilişki kurma söz konusu. Anneden başlıyor. Sonra babaya. Oradan yakın çevreye ve yaşı ilerledikçe topluma geçiyor. Bu ihtiyacını erken yaşlardan itibaren sağlıklı şekilde karşılamayan insan başka bir madde, eşya ve düşünce üzerine bir bağlanma geliştirebiliyor. Ama bu bağlanma sağlıksız bir zeminde olduğunda bağımlılığa dönüşüyor. Bağlılıkla bağımlılık arasında hakikaten ciddi bir etkileşim söz konusu ve dikkat edilmesi gereken bir konu. Bağımlılık tedavisinde de bağlanmayla ilgili problemi çözmek gerekiyor.

***

Mehmet Dinç’in özellikle bağlılık ve bağımlılık ilişkisine dair tespitleri benim de bir süredir okumalarımdan çıkardığım sonuçları fazlasıyla doğruluyor. Dijital kapitalizmin tüketim ve performans insanlarıyla inşa ettiği yeni ve farklılıklarından arındırılmış “dünya toplumu”nun en belirgin semptomu ise şu: sömürgecilerine bağlılığını bildiren ve kendini sömürdüğünün idrakinde olan insan! Bu meseleleri daha fazla konuşmamız gerek. Bilhassa pazar yazılarında değinmeye devam edeceğim.

#bağlanma
#bağımlılık
#Mehmet Dinç
#Yeşilay
#Ersin Çelik