Başarılı darbeler dönemi bitti!

04:0016/07/2017, Pazar
G: 17/09/2019, Salı
Erol Göka

15 Temmuz gecesi olan biteni darbe olarak nitelemekte ve direniş çağrısı yapmakta erken davrananlardanım. Zira muhalefetin siyaset üretemediği, FETÖ’nün giderek sıkıştığı şartlarda darbe çılgınlığını göze alabileceklerini hep düşünüyordum.28 Mayıs 2015’teki “Batı'ya rağmen demokrasi” yazımda Batılı talancıların Türkiye’de demokrasinin gelişmesini asla istemediklerine dikkat çektim: “Uzun zamandır Erdoğan’ı diktatörlükle, Ak Parti iktidarını ise IŞİD destekçiliğiyle özdeşleştirmeye çalışan bir propaganda

15 Temmuz gecesi olan biteni darbe olarak nitelemekte ve direniş çağrısı yapmakta erken davrananlardanım. Zira muhalefetin siyaset üretemediği, FETÖ’nün giderek sıkıştığı şartlarda darbe çılgınlığını göze alabileceklerini hep düşünüyordum.

28 Mayıs 2015’teki “Batı'ya rağmen demokrasi” yazımda Batılı talancıların Türkiye’de demokrasinin gelişmesini asla istemediklerine dikkat çektim: “Uzun zamandır Erdoğan’ı diktatörlükle, Ak Parti iktidarını ise IŞİD destekçiliğiyle özdeşleştirmeye çalışan bir propaganda yürüttüler. Şimdi seçimi Ak Parti’nin tekrar kazanma ihtimaline karşı, darbe için görev çağrıları yapıyorlar…Tabii bir derdimiz de içerideki açık veya zımni darbe destekçileriyle. Türkiye’ye karşı ABD’yi, NATO’yu göreve çağıranlar, Mısır’da Sisi’ye güvendikleri gibi ülkemizde de demokrasi karşıtı bu güçlerle kol kola hareket ediyorlar. Bu nedenle darbelere karşı olmak, yurtseverliğin ilk şartlarından birisi oluyor. Onlar her türlü fitne, fesat, tezvirat peşinde koşarken biz de boş durmamalıyız. Demokrasi bilincini yükseltmeliyiz. Boş buldukları İslamofobi ovalarında kolayca at sürmelerinin de önüne geçmeliyiz.”


Ankara Güvenpark saldırısının olduğu 2016 Mart ayından itibaren yazılarımda darbe ihtimalindeki artışı gündeme getirdim. Mesela: “Darbelerle ve darbecilikle mücadele etmenin hala ilk vazifemiz olduğunu konuşmalıydık o gün… Alçakların aklı, ne demokrasi de ne de toplumdaydı; her fırsatta ikisinin de ebediyen düşman olduklarını göstermek, bir darbeye daha çanak tutmak istiyorlardı.” (17 Mart 2016)

31 Mart 2016 tarihli yazımda da hala birinci vazifemizin darbeci-vesayetçi zihniyeti geriletmek olduğunu belirttim: “Dünya beşten büyüktür, sözüyle simgelenen itirazı unutturmaya, bu sözün sahibini söylediğine pişman etmeye uğraşıyorlar. Allah’ın izniyle başaramayacaklar. Bizi iddiamızdan vurmaya çalışıyorlar. Üzerimize ateşler salınsın istiyorlar. Kâh açıktan kâh gizli, salıyorlar da. Hala demokrasi düşmanı darbeci-vesayetçi zihniyeti geriletmek, terör belasını ortadan kaldırmak için uğraş vermemizin nedeni onlar.”

Bir darbe girişimi olsa bu kez milletten hak ettiği cevabı alacağını da daha 2015 Mayıs’ında ifade etmiştim: “Peki, şimdi bir darbe girişimi olsa, yine aynısı mı olur, toplum sükûta mı gömülür? Elbette toplumsal merkezi, toplumun omurgasını oluşturan insanlar, genelin çıkarını gözetirler, kin ve nefretle hareket etmezler ama şer odaklarına karşı tavırları da epeyce farklı olur. Köprülerin altından çok sular aktı.

Menderes ve arkadaşlarının katledilmelerinden bu yana geçen 55 yıl boyunca, toplumsal merkez, bir yandan varlığını pekiştirirken bir yandan da siyasi mütekabilini üretmeyi başardı. Artık toplumsal merkezi temsil eden bir siyasi merkez var. Merkezi değerleri taşıyan toplumsal omurga, 12 yıldır giderek artan biçimde bir siyasi hareket etrafında kenetleniyor. Değişimin gücü, toplumsal dinamizm, merkezden çeperlere doğru yayılıyor. Toplumsal ve siyasi merkez, el ele vererek eski sistemi değiştiriyor, milletle devlet barışıyor. Müslüman bir toplumda demokrasi tecrübesi, adım adım derinleşerek inşa oluyor. Cumhuriyetin bağımsızlıkçı ruhu, Menderes’in millet tabanına dayalı demokrasi anlayışı, Milli Görüş’ün ümmetçi meydan okuması, Özal’ın hem gelenekten hem dünyadan kopmayan yürüyüşü, değişik kollardan gelerek ana ırmağın debisini arttırıyor. Şimdi yapılacak bir darbe girişimi, bu ırmağın coşkulu akışını, bırakın ket vurmayı, bir an bile durduramaz. Küçük bir çöp yığını misali denize sürüklenir…” Bu cümlelere eklenecek tek şey, “Recep Tayyip Erdoğan ve güven verici liderliği” idi.

Farkındayım sizi sıkacak kadar “ben”, “ben” dedim durdum. Niyetim asla kendimi öne çıkarmak, enaniyet değil. Birçok vatansever gibi biz sadece milletimize ve millet düşmanlarına baktık, haleti ruhiyeleri okumaya çalıştık ve gördüklerimizi yazdık. Ama asıl sözü şehitlerimiz, gazilerimiz, büyük milletimiz, 15 Temmuz 2016’da söyledi ve yıllardır geriletmek için mücadele edilen vesayetçi-darbeci sistemi bir gecede tarihin çöplüğüne atıverdi. Bugünümüzü borçlu olduğumuz, ülkemizi işgalden milletimizi darbe ve iç-savaştan kurtaran aziz şehitlerimizin, gazilerimizin yanında bizim yaptığımız nedir ki… Allah hepsinden razı olsun.

Bu tespitleri yapan sayısız insandan bir tanesiyim sadece. Hem derli toplu aktarabilmek hem de bu akış içinde yine milyonların katıldığı yeni tespitimizi paylaşabilmek için yazılardan örnekler verdim. Bu tespiti en son Sayın Devlet Bahçeli sarahatle dile getirdi. 15 Temmuz’da milletimizin muhteşem direnişiyle birlikte artık bu ülkede başarılı darbeler dönemi sona ermiştir! İradesi için şahlanan milletimizi gördükten sonra hiçbir darbeci artık bunu göze alamayacaktır. Milleti tanımayan bazı ahmaklar çıkacak olursa da hak ettikleri dersi alacaklardır!

#15 Temmuz
#FETÖ
#Darbe girişimi