Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir destan yazdık diyor. ABD’nin Suriye’de Fırat’ın doğusunda Türk tezlerine yakınlaşmasının sonucunda bu destan çıktı ortaya. Çünkü Türkiye ile 280 km sınır olan Fırat’ın doğusu, PYD/YPG’nin elinde. ABD burayı bu örgütü destekleyerek kontrolüne meşruiyet sağlıyor. Türkiye’nin 480 km sınırlarını Türkiye’ye silahlarını doğrultan bir terör örgütü denetliyor. Ayrıca Suriye’nin üçte birini kapsayan bu toprak parçası oldukça stratejik bir öneme sahip. Suriye’nin en zengin tarımsal alanını, enerji kaynaklarının %70’ini ve ülkenin su ve baraj alanlarını kapsıyor. Türkiye son bir aydır bu alanla ilgili yoğun bir diplomasi trafiğini yönetiyor.
Erdoğan ve Çavuşoğlu söz konusu diplomasi trafiği ile sürekli ABD’ye PYD/YPG’nin kendileriyle müttefik olan Türkiye’ye silahlarını yönelttiğini ve büyük tehlike arz ettiğini göstermeye çalıştı. Artık bir karara varıldı. PYD’ye ve bölgeye müdahale edilecek ve silahlarıyla beraber gömülecekti. Ancak Türkiye aynı zamanda müttefiki ABD ile de savaşa girmek istemiyordu. “Siz müttefikimiz iseniz düşmanlarımızla müttefikliğiniz nasıl olur” diye de her zaman ABD’nin bölgedeki konumlanmasını sorguladı. Bir gece ansızın gelebiliriz diyen Erdoğan, ABD’ye ciddiyetini gösterince durum değişti.
ABD, önce Patriot füzelerinin bize satışını onayladı, daha sonra FETÖ ile ilgili bazı soruşturmalar başlattı. Arkasından da Trump’ın çekilme açıklaması geldi. Şimdi Hakan Atilla davası ile ilgili olumlu gelişmeler var. ABD ve Türkiye ilişkilerinde büyük bir normalleşme başlıyor. Türkiye açısından bunlar önemli gelişmeler. 480 km’lik sınırında silahlanan ve yığınak yapan bir terör yapısı bütün anlamını kaybetti. Hemen Esed’i bölgeye çağırmaya ve “ulusal güç” ile beraber olmaya dair açıklamalar da bulundu. Uğradığı büyük kayıptan dolayı yakında Türkiye’ye karşı özür beyanlarından ve itaat etme açıklamalarında bulunursa şaşırmayın.
ABD, bölgeden çekilerek neyi amaçlıyor? Bizim için asıl soru şu olmalı: ABD bölgeden çekilirken Türkiye ne kazanıyor? Türkiye çok şey kazanıyor. ABD, artık Türkiye ile bağımlılık temelinde talep ettiği ilişkilerle devam edemeyecek. Türkiye, daha bağımsız bir kimlikle artık ABD ile ilişkilerini sürdürecek. Avrasyacılığa savrulmayacak. Demokrasi ile yönetilen ülkelerle daha yakınlaşacak. İran, Çin ve Rusya üçgenine mahkum olmayacak. Bağımsız, demokratik ve modern bir İslam ülkesi olma yolunda yeniden harekete geçecek. Bunlar açısından da yeni ilişkilerde destan yazdığımızı söyleyebiliriz.
İsrail’in en üst düzeyde Cumhurbaşkanı’nı hedefleyen konuşması da Türkiye açısından önemli gelişmelerin olduğunun önemli bir işareti. Çünkü İsrail, PYD/YPG üzerinden Kürtleri siyasal bir güç olarak bölgede iç çatışma unsuru olarak kullanmak istiyor. Suriye’yi, Türkiye’yi ve İran’ı bu açıdan hep etkileyecek bir pozisyonda olmanın peşinde. Türkiye’nin bu atraksiyonuyla hayal kırıklığına uğradı. Nitekim Erdoğan, Araplar ve Kürtlerin sahibi biziz diyerek gereken cevabı verdi. Yine ABD, Türkiye’ye rağmen İsrail ile beraber hareket etme tutumundan da vazgeçti Suriye’de. Bu da Netanyahu’yu çılgına çevirdi.
Ortadoğu’da bütün emperyalist politikaların karşısındayız. Rusya’ya da Çin’e de ABD’ye de İsrail’e de. Bu mücadelenin en doğru ruhunu temsil eden ülkemizin bu emperyalistlerden birinin oyununu bozması (Siyonist İsrail ve onun ABD askeri bürokrasideki yapısı) ve yeni bir süreç başlatması destansı bir anlama sahiptir.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.